49:41:53
"Chaeyoung.. Artık eve mi gitsek güzelim, hm?" Lalisa genç kızın koluna girmiş, hâlâ aynı binaya bakan arkadaşına sesleniyordu.
"Ona çok benziyordu Lalisa.. O olduğuna öyle emindim ki." dedi Chaeyoung ağlamaklı bir ses tonuyla. Yaklaşık on dakika önce bu yüksek binaya giren bir kadın görmüş, Jisoo olduğuna emin olmuştu. Kadın çoktan büyük plazaya gittiğinde peşinden yürüse de güvenlikler içeri almamıştı genç kadını, geçmesine izin vermemişlerdi.
"Karıştırmışsın birtanem.. Hem Jisoo olsa hemen senin yanına gelirdi, hm?" Lalisa arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyor, genç kızın bu halini gördükçe yeni yaralar açılan kalbini yok sayıyordu. Jisoo'ya olan kızgınlığı büyüyordu ondan habersiz.
"Haklısın.. Gelirdi." Chaeyoung üzüntüyle kabul etti çünkü mantıklı gelmişti söylediği, eğer o kadın Jisoo olsaydı koşa koşa Chaeyoung'a sarılmak için gelmez miydi yanına?
"Ama gelecek.. Değil mi Lalisa?" siyah uzun saçları beline uzanan kız salladı başını, koluna girdiği arkadaşını yavaşça sokağın yoluna yönlendirdi. Sapasağlam eve girdiğini görmeden dönemezdi.
"Gelecek güzelim, endişelenme." siyah saçlı olan yutkundu sertçe, tüm bu bilinmezlikle yaşam sürdürdüğü için Chaeyoung'a karşı sızladı kalbi. Ona kıyamıyordu, böyle bıkmadan usanmadan beklediğini görünce alev alev yanıyordu kalbi.
"Hadi evine götüreyim seni, güzelce dinlen yarın için hm?" sarışın olan başını salladı, yavaş adımlarla evin yolunu tutarken ezberlediği adımları takip ediyordu. Kaldırımın boyalı taşlarını saydı, sayısı hiç değişmiyordu. Aynı her gün yürüdüğü yolun, o yokken saydığı yıldızların, ağaçlardan süzülen kiraz çiçeklerinin, hâlâ evin içinde hakim olan mis kokusunun, en çok da ona olan aşkının tek bir gün bile değişmediği gibi.
Çok geçmeden apartmanın önünde durduklarında siyah saçlı olan arkadaşına sıkı bir sarılma verdi, onu güvenle eve getirdiği için mutlu, ağladığını gördüğü için ise pişmandı.
"Eve çık, güzelce uyu tamam mı Chae?" dedi geri çekilerek, kızın yüzüne düşen sarı saçlarını düzeltti. Kız gülümseyerek salladı başını, arkadaşının yanağını öpüp apartmana girdi. Beyaz ayakkabıları daire kapısının önünde durana dek neredeyse hiçbir şey düşünmedi, Jisoo hariç tabii ki.
Kapıyı aralayıp karanlığa gömülü eve girdi, her zaman yaptığı terlik-çanta rutininin ardından bir farklılıkla mutfağa ilerledi. Son derece temiz ve düzenli duran mutfaktan ufak suluğu aldı, içini doldurduktan sonra yatak odasına ilerledi. Sol köşede her zamanki yerlerinde duran çiçeklere ilerledi, elindeki suluğu saksılarda gezdirdi bir bir.
"Biliyor musunuz güzellerim, bugün annenize çok benzeyen bir kadın gördüm." dedi Chaeyoung mor menekşelerden pembelere geçerken. "Ama ne yazık ki o değilmiş.. Lalisa teyzeniz eğer o Jisoo olsaydı sana koşa koşa gelirdi dedi. Haklıydı, anneniz olsa bana gelirdi."
Genç kız bir anlığına duraksadı, sahi Jisoo ne zaman gelirdi?
"Siz biliyor musunuz güzellerim?" dedi son bir umutla. Belki menekşeleri bilirdi sevgilisinin ne zaman döneceğini, belki Jisoo onlara söylemişti.
Onların dahi yapraklarını eğdiklerini, utandıklarını görünce sıkıntıyla geri çekildi Chaeyoung. Son umuduydu menekşeleri, belki onlar söylerler demişti ama durum ortada ki onların da haberi yoktu.
Üzerindeki kot pantolonunu, kısa beyaz tişörtünü çıkarıp dolabına yerleştirdi. Dolabının köşesinde kalan pijamalara gitti eli, bunlar Jisoo'nun gittiği gece giydikleriydi. O günden beri hiç giymemişti, varmamıştı eli ona.
Üzerinde prenseslerin silüeti baskılarıyla dolu bir takımdı bu, ufak bir şort ve kısa üstten oluşuyordu. Hızla üzerine geçirdi genç kız, bu yumuşak peluş kumaşı özlemişti.
Hazır bunlar üzerimdeyken günlüğüme dönmeliyim diye düşündü Chaeyoung, Jisoo sanki bu gece dönecekmiş gibi heyecanlandı birden. Aslında her gece, o gece gelip yanına uzanacağını hisseder, hayalini kurardı.
Pastel renkli deriden kapağı açtığında ilk günlerine göz gezdirdi, hiçbir hata veya kusur olmamalıydı. Aynı sevgilisi gibi kusursuz olmalı, ona yakışmalıydı. Tüylü kalemini eline alarak oturdu sandalyesine, aynı Jisoo bu bir mektupmuş da, okuyacakmış gibi başladı kelimeleri kağıda dökmeye.
Sevgilim Jisoo,
Bugün sensiz tam 363.günümdü. Bugün oldukça güneşli, güzel bir gündü aslında. O en sevdiğin parkta otururken Lalisa'yı gördüm, işten eve dönüyormuş. Yanıma geldi, birlikte biraz oturduk. Jennie'yle en yakın zamanda evleneceklermiş, düğünlerinde en ön sırada olacağım, söz verdim. Yan koltuğumu da senin için tutacağım, çünkü biliyorum ki sen kız kardeşlerinin düğününü kaçırmazsın.
Onun dışında.. Sana çok benzeyen bir kadın gördüm, hatta peşinden yürüdüm. O şehir merkezindeki koskocaman binaya girdi, peşinden gitsem de güvenlikler almadı beni. Lalisa onun sen olamayacağını, eğer sen olsaydın bana koşacağını söyledi. Haklı olduğunu düşünerek onunla apartmanımıza yürüdüm, beni bıraktıktan sonra evine gitti.
Peki ya biz Jisoo? Bizim düğünümüzün kiraz çiçekleri üzerimize düşerken olacağını söylemiştin, onlar düşmeye başladılar bile Jisoo. Merak ediyorum, menekşelerimize dahi soruyorum seni. Nerelerdesin, kimin yanındasın, iyi misin, yemek yedin mi, düzgünce uyudun mu, hepsini çok merak ediyorum.
Ama eğer sana bir soru sorabilseydim, tek bir soru hakkım olsaydı eğer, bir dahaki kiraz çiçeklerini beklemeli miyim derdim.
Bana söz vermiştin, bu yüzden soruyorum Jisoo.
Bir dahaki kiraz çiçeklerini beklemeli miyim?
minik cezayir menekşen.
![](https://img.wattpad.com/cover/286615912-288-k807355.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petite pervenche,, | chaesoo
Short StoryArdında bıraktığın bu şehrin ışıkları bile özlüyor seni Jisoo, neden gelmiyorsun buna rağmen? Bana acımayışını anlıyorum, sen hiçbir zaman bana acımazdın zaten. Ama yağan kar tanelerine acımanı isterdim, güzelliğine dokunmadan gökyüzüne karışacak k...