BÖLÜM / 36

4.2K 256 73
                                    

Sabah mutlu bir şekilde uyandım. Yataktan kalktıktan sonra üzerimi değiştirip aşağı indim. Dedemler her zamanki gibi benden önce kalkmış ve kahvaltıya başlamışlardı. Onlara gülümseyerek "Günaydın!" dedikten sonra yerime geçip oturdum.

"Günaydın yavrum. Sabah sabah çok mutlusun bakıyorum da," dedi anneannem. Elime aldığım çatalı reçele uzatırken "Evet," dedim. "Çok mutluyum."

"Bu mutluluğun özel bir sebebi var mı? Yoksa öylesine bir mutluluk mu?" diye soran dedemin hemen ardından Batu içeri girdi. Onun da yüzünde benimki gibi bir gülümseme vardı. Her ne kadar Batu'yu işaret ederek 'İşte mutluluğumun nedeni bu!' demek istesem de tabi ki böyle bir şey yapmadım.

Batu "Günaydın," diyerek yanıma otururken dedeme dönüp "Özel bir nedeni yok dedeciğim. Sadece bu sabah mutlu uyandım," dedim.

"Aman iyi iyi, sen hep mutlu ol kızım," dedi anneannem kafasını sallayarak.

Dedemlerle beraber yaptığımız güzel kahvaltının ardından Batu'yla birlikte evden ayrıldık. Bahçe kapısından çıktıktan sonra Batu elimi tutarak hızlı hızlı yürümeye başlayınca şaşkınlıkla ona uyum sağlamaya çalıştım.

"Batu, ne yapıyorsun? Niye acele ediyoruz?"

"O herif çıkmadan gidelim hemen."

Batu'nun cevabı üzerine kaşlarım usulca havaya kalktı. O herif derken kastettiği kişinin Yiğit olduğunu anlayınca gülmeye başladım.

"Yiğit'ten mi kaçıyoruz?"

Elimi tutuşunu sıkılaştırırken "Aslında onun iyiliği için ondan uzaklaşıyoruz," dedi. Tekrar gülerken elini sıkarak durmasını sağladım.

"Batu böyle yaşayamayız biliyorsun değil mi? Yiğit'i kıskandığını anlıyorum ama bu şekilde ondan kaçarak olmaz. Zaten ona birlikte olduğumuzu söylersek o da ona göre davranır."

"Sevgilisi olduğu halde sana bu kadar yakın davranmasına bakılırsa, aramızda bir şey olduğunu bilse dahi eski davranışlarına devam eder ve ben deliririm prenses."

"Yani tamam," diyerek kafamı eğdim. "Biraz rahat biri," derken sözümü keserek "Gevşek dersek daha doğru olur," dedi.

"Her neyse," diyerek devam ettim. "Ama ona özel olarak uyarı yaparsak kendine çeki düzen verebilir."

"Pekâlâ, dediğin gibi olsun ama her an tetikte olacağımı ve onu sana yakın bir şekilde bulduğum takdirde olacaklardan sorumlu olmadığımı bil. Şimdi onun hakkında konuşmayı bırakıp okula gidebilir miyiz?"

"Tamam," dedim gülerek. "Gidebiliriz."

Okula kadar el ele yürüyüp normal şeylerden bahsettik. Sanırım bu sevgili olayına hemen ısınmıştım. Zaten önceki halimizden tek farkımız el ele olmamız ve birbirimize karşı olan duygularımızı bilmemizdi. Aksi takdirde Batu yine Batu'ydu, ben yine Melis'tim.

Okuldan içeri girdiğimizde Batu'ya bakarak bir şey anlatıyordum. O ise karşıya bakarak yürüyordu. Aniden durmasıyla ben de duraksadım. "Ne oldu?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Batu cevap vermek yerine tuttuğu elimi daha da sıkınca gözlerinin odaklandığı yere çevirdim kafamı ve öylece kalakaldım. Yaklaşık elli metre ilerimizde duran ve bize bakan kişiyi görmek ayaklarımın yere çivilenmesine neden oldu. O, gözlerini mavilerimden ayırmadan bakmaya devam ederken, içimdeki garip hisle "Kutay," diye fısıldadım.

Karşımızda duran Kutay yerinde durmaya bir son verip gözlerini gözlerimden ayırmadan bize yaklaşmaya başlayınca nedense telaşlandım. Elime batan tırnakları hissettiğimde kafamı yavaşça Batu'ya çevirdim. Bana bakıyordu. Hem de öyle bir ifadeyle bakıyordu ki kendimi çok kötü hissettim. Biraz önce resmen gözlerinin içi gülerken şimdi elaları kırgın bir şekilde bakıyordu. Ne hissettiğini anlayamıyordum belki ama tahmin edebiliyordum. Hiç düşünmeden elini daha da sıktım ve güven vermek istercesine gülümsedim.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin