Perşembe sabahı olmuş ikisi de yaşananları ve birbirlerini düşünerek uyuya kalmıştı. Eda uyandı biraz spor yaptı ardından ılık bir duş aldı. Üstüne düz haki bir elbise ve siyah bir blazer giymiş, ayakkabı olaraksa siyah, sivri burunlu, topuklu kadife topuklular tercih etmişti. Çantasını alıp çıktı ve ani bir kararla Art Life'a sürdü. Herkes Eda'yı gördüğünde hoşgeldinlerini eksik etmedi. Herkesle yol üstünden selamlaştıktan sonra üst katta bulunan odasına çıktı. Serkan'la zamanında konuşmuş oranın Eda'nın olmasına karar vermişlerdi. Eda tam odaya girecekken Leyla geldi;
"Eda, oda da şuan Serkan bey var"
"Allah Allah, benim odam diye biliyorum ama... Her neyse, ben konuşurum. Haber verdiğin için teşekkürler Leyla"
"Peki sen bilirsin"
Leyla gitti ve Eda, kapıyı açtı. Serkan gömleğinin düğmelerini ilikliyordu.
"Eda?"
"Serkan"
"Gelmişsin, dün dediklerim ikna etmiş sanırım seni"
"Ondan değil. Engin ikna etti gerçi o da demişti"
"Kim ikna ettiyse etti... Buradasın sonuçta. Düşündün mü?"
"Cumaya daha var Serkan Bolat... Şimdi odamdan çıkarsan çalışmak istiyorum"
"Hay hay"
Serkan, kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtıktan sonra duraksadı.
"Ne var?"
"Elbise... Yakışmış" dedi ve çıktı.
Eda önce neden dediğini hatırlamasa da sonra elbisenin Serkan'dan hediye olduğunu anımsadı. Düşünmeden giymişti ve Serkan da görmüş bir şeyler düşünmüştü. Eda henüz affetmeyi düşünmezken Serkan'a istemeden bir şeyler ima eder gibi olduğunu düşünerek bilgisayarını açtı. Saatlerce çalışmanın ardından Eda ofisten çıkarken Serkan'la karşılaştı.
"Yarın Cuma"
"Yani?"
"Akşama kadar bir karar vermiş olman gerekiyor ya, hatırlatmak istedim"
"Peki, sağol"
"Ne demek"
"İyi akşamlar"
"Sana da"
İkisi de arabalarına binip evlerine gittiler. Eda biraz çizim yaptı, sosyal medya da dolaştı ve kitap okuyarak uyudu. Serkan neredeyse sabaha kadar çalıştı ve iki üç saatlik uyku uyuduktan sonra kalkıp sporunu yaptı, duş aldı ve kahvesini alıp maillerini kontrol etmeye başladı. Eda'ysa uyanıp duş aldı kot şortunun üstüne haki bir büstiyer ve siyah blazer bir ceketle, altına siyah topuklu sandaletler giydi. Kahvaltısını yaptıktan sonra kendi şirketine gitti. Serkan'sa çoktan Art Life'taydı.
"Leyla!"
"Efendim Serkan bey?"
"Eda geldi mi?"
"Hayır Eda hanım henüz gelmedi"
"Ne zaman gelecek?"
"Arayıp öğreneyim mi?"
"İyi olur"
Leyla, dışarı çıktıktan bir kaç dakika sonra kapıyı tıklatarak geri döndü.
"Eda hanım bugün gelmeyecekmiş"
"Bir şey mi olmuş?"
"Hayır, kendi şirketindeymiş sadece o kadar"
"Peki. Teşekkür ederim Leyla"
"Başka bir şey?"
"Yok, çıkabilirsin"
Her ikisi de kendini işe verdi. Saatlerce çalışmadan sonra Serkan, saatini kontrol etti ve neredeyse akşam olduğunu görünce işlerini hızlıca halledip eve geçti. Kendisine bir kahve yapıp Eda'yı beklemeye başladı. Eda, henüz karar verememişti ve aslında gitmeye de niyeyse pek cesaret edemiyordu. Bu yüzden gitmeme kararı almıştı. Serkan, saatlerce Eda'yı bekledikten sonra sabaha karşı uyuya kaldı. Eda'ysa kararını defalarca gözden geçirip yine cesaret edememiş düşünürken uyuya kalmıştı.
...