bölüm 12; sonbaharın ömürlük sızısı

128 15 30
                                    

Ölülerin külleri yere düştü. Sonra saçlarına gözyaşları düştü. Dudaklarını kıpırdatamadı, gözleri düştü. Sanki evren yanıp kavruluyor, o sevdiğinin acısına ağlıyordu. Yüreği sızlıyor dinmeyen ateşlerle yanıyordu. Gözlerinin önünde yanıp kül olan kalbini görüyordu. Alıp avuçlarında tutmak sonra da üfleyip havasına karışmasını istiyordu. Tamamen O'na karışmak istiyordu ya, acısını da sırtlanırdı. Fakat izin vermemesinden, bir daha değer verir mi birisine diye korkuyordu. Kendi kalbinin sevmeyi bilmediğinden emindi, bu yüzden O'nu her görmesinde yerinde titriyordu.

Yediği darbelerden kanayıp kurumuş ellerinin, tuttuğu cesedi usulca ateşe bırakmasını seyrediyordu. Eldivensiz görmeye alışmıştı güzel ellerini. Ne kadar kirli, ölümcül olsalar da güzeldi.

Sustu, sustukça tüm söylemek istediği cümleler boğazına batıyordu. Kendi gözlerinden dökülen yaşlara engel olamazken, O da ağlıyor mu diye merakı içini sarıyordu. Gözlerini kısarak baktığı ateşten, bakışlarını sırtına verince göğsünün inip kalktığını omuzlarının hareketinden hafifçe anladı.

Uzun sessizlik sardı etraflarını, bozmaya da niyeti yoktu. Fakat o an, Hannibal'ın çıkarmakta zorlandığı kelimelerinden hemen önce iç çektiğini duydu net bir şekilde. "Her birinin," derken dişlerini sıktığını çenesinin hizasından görebiliyordu. "kendi soğuk kanlarının üzerinde yattığından emin olacağım." Derin bir nefes aldı. "Merak etme Anthony."

Ne kadar korkutucu olsa da verdiği söz, Will suskunluğunu devam ettirdi. Ne söyleyebilirdi diye düşündü. Söylenecek söz kalmamıştı belkide. Yüreğinin acısını, sesindeki tonlamadan ve kelimelerin üstündeki ağırlığından anlamıştı adeta. O yüzden sessiz kalıyordu.

Eve dönüş yolunda nefes alırken bile sessizce almaya çalıştığını ve daima en az iki adım arkasından yürüdüğünü fark etmemişti bile. Tâ ki evin içine girdiklerinde ve kapı kapandığında ikisinin nefes alışverişlerinden başka bir şey duyulmuyorken. Will istemeden başını salona, koltuğa doğru götürdü. İlk tanıştıklarında, daha doğrusu ilk konuştuklarında, oradaydılar. Anthony o koltukta yatıyordu ve Will ona bakıyordu. Öyle alışmıştı ki ona, Hannibal'ın yerine yanında kalması gereken zamanlarda bile sürekli şakalar yapıyordu, ve gerçekten içinde oldukları bu iğrenç durumdan kurtulmak istiyor gibiydi. Aklından tüm o soruları bir türlü atamıyordu da. Walker'ın Anthony'e benzediğini, Walker'ı görür görmez anlamıştı. Fakat babası olabileceğini bir an bile düşünmemişti. Ya kendi babasının yaptığı gibi, Anthony de kendi babası tarafından manipüle edilmişse? Kendi rızasıyla denek olmak isteyebileceğini düşünmüyordu bile. Aklını yitirmesini, tüm anılarını ve kim olduğunu, Will'in kim olduğunu unutmasını sağlamıştı. Hala bir babanın kendi çocuğuna bunu nasıl yapabildiğini anlayamıyordu, zihni kabul etmek istemiyor gibiydi. Kendi babası için üzülmüyor oluşuna ise şaşırıyordu açıkcası. Yas tutma sebebinin sadece Anthony olduğundan emindi. Ve Hannibal için. Anthony'nin Hannibal'ın gözünde çok daha değerli bir yeri olduğunu biliyordu. Anthony Mischa olamaz. Belkide erken konuşmuştu.

Suçluluk duygusundan yerinden bile kıpırdayamayacakmış gibi hissediyordu. Onun için Anthony'i vurmak zorunda kalmıştı. Sadece yaralamanın da işe yaramayacağını biliyordu. Öldürmek zorunda kalmıştı, sadece onu kurtarmak için. Belkide tedaviyi bulabilirlerdi, ama yine de Anthony için çok geç olur muydu düşünmeden edemedi. Tedaviyi onlar bulamadan Anthony yine de kendi canını alır mıydı bilemiyordu. Ve artık asla bilemeyeceklerdi.

Hannibal'ın adımlarının sesiyle, ne kadar zamandır bilmediği süredir bakışlarını üzerinde tuttuğu koltuktan ayırdı ve kendinden uzaklaşan bedeni izledi. Bacakları titriyordu yürürken. Kuruyan kanlarla dolmuş elleri de adımlarını her atmasında yanlarında titriyor, parmakları hareket ederken titrediği çok belli oluyordu. Bir an bile dönüp Will'e bakmamasını, Will anlayışla karşılamak istiyordu. Fakat kalbi farklı söylüyordu. Hala ıslak olan yanakları ve titreyen çenesi farklı bir tepki vermek için direniyorlardı. Dişlerini sıktı, burnundan soludu, ağlamayacaktı. Hannibal'ın güçlü durduğunu biliyordu ve o da güçlü olmayı öğrenmeliydi. Lakin kendini hiç olmadığı kadar güçsüz hissediyordu.

vernem nidahen | hannigram auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin