Umutların önce yeşerip sonra yitirilmesiyle gerçekleşti. Harap düşmüş haldeydi, ölmeyi bekliyormuş gibi hissediyordu. Umudun insanı nasıl da paramparça edebileceğini anlamıştı. Yıllar önce, kendini daha kaybetmemişken henüz, umut kırıntılarıyla doluydu içi. Kendisi, kardeşi için. Her şeyin iyi olacağına dair olan ümitleri ve aniden elinden alınan gelecekteki mutlulukları. Ve şimdi, kökünden yıkılmıştı geleceğe bel bağlayan umut kırıntıları da.
Will'in banyonun zemininden kalkıp yanına doğru yaklaşan adım seslerini duyabiliyordu. Kendi odasına doğru girerken Will arkasından kısık fakat Hannibal'ın duyabileceğini bildiği bir sesle "Vazgeç," dedi. Hannibal adımlarını durdurdu.
Arkasını döndü, bakışları buluştuğunda Will'in ellerinde, kendi kanının bulaşmış olduğunu gördü. "İntikam sözünden vazgeç."
Hannibal başını olumsuz bir tavırla düşürürken omuzlarını indirdi. Will, karşısında yalvarırcasına bir bakışla ona bakarken güçlü durmaya çalışmak zor geliyordu.
Will'in adımları usulca yaklaştı. "Tüm hepsini öldürürsen Anthony'nin geri geleceğini mi düşünüyorsun?"
Neden bilmiyordu fakat Will Anthony'nin adını ağzına aldığı an Hannibal'ın kanı kaynadı, göğsü sıkıştı. Hızla önünde duran Will'in boynuna ellerini götürdü ve yana döndürüp arkasındaki duvara arkasını vurdu ve boğazını tüm gücüyle sıktı. "Anthony'i seni kurtarmak için öldürdüm."
Ne kadar sert kavradığından emin değildi fakat eldivenli olduğu halde titreyen parmaklarından nasıl sıkı sıkıya tuttuğu anlaşılıyordu, Will'in refleks ile kendi ellerini Hannibal'ınkilerin üstüne koyduğunu gördü. Kelimelerini çıkarır çıkarmaz ise pişmanlık duymuştu. Will çatık kaşlarıyla ve nefessiz kalmış biçimde gözlerine bakarken Hannibal ellerini boğazından çektiği an Will hafifçe birkaç defa öksürdü.
Hannibal kendine hayretle şaşırarak dişlerini sıkıyordu, çenesinin kopacağını sandığında Will geri Hannibal'ın gözleriyle buluşturdu kendininkileri. "Biliyorum," dedi tiz bir sesle. "Üzgünüm."
Cevap veremedi, ne demeliydi. Belki gerçek buydu ama tüm suçu Will'in üstüne atamazdı biliyordu. Bu yüzden geri kalan herkesi öldürmek zorundaydı.
Zorla yutkunurken Will'in gözleri Hannibal'ın titreyen dudaklarına düştü. Will'in nefesi yüzüne çarparken, gözlerini takip ettiğinden düştüğü yeri gördüğünde kalbi sıkışmıştı. Eğilmek istedi. Ne kadar kolay lakin ne kadar zor bir eylemdi onun için. Tek yapması gereken öne eğilmekti. Filmlerde çok kolay gösteriyorlardı. Öyle olmalıydı, ama yine de elleri titriyor, Will karşısında ona bakıyor ve istekle bir adım atması için bakışlarını ayıramıyordu.
Will'in dudaklarının aralanışını görünce düşüncelerinden ayrılmıştı hızla. Sonraki cümlenin ağırlığını daha gelmeden hissedebilmişti kalbinde. "Hannibal-" Nefes almaya çalışmasını izledi, zorlanarak yutkunurken gözlerini kırpıştırdı inatla. "Seni seviyorum."
Sözler basitti. Ölü ya da diri her dilde söylenebilecek iki kelime. Gerçekten kolay olmalıydı. Hannibal onu öpmek için can attığını hissettiğinde, anlamıştı. "Hayır," dedi inatla hafifçe başını sallarken, "sevmiyorsun." Sesi kendi kulağına bile yabancı geliyor, titriyor gibiydi.
Will gözlerini kapattı ve burnundan bir nefes verdi. "Seviyorum," dedi tekrar, bu sefer daha yumuşak ve daha üzgün.
Bir adım geriye çekilirken öfkelenmiş ve inkar içindeki bir tavırla "Sevmemelisin," derken buldu kendini Hannibal. Fakat tam tersini istiyordu. Will'in onu, aynı kendisinin Will'i sevdiği kadar sevmesini istiyor ve diliyordu. Oysa dışarıya çıkan cümleleri farklıydı. Anthony'nin sözleri beyninde bir şimşek gibi çakıp duruyordu, kalbini yakıp kavuruyordu. Özellikle de Hannibal gibi biriyse, aşk sana tehlikeden başka bir şey getirmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vernem nidahen | hannigram au
Fanficvernem nidahen; birini öldürüp gömdükten sonra izlerini silmek için üstünde çiçek yetiştirmek.