bölüm 4; geçmiş kanayana kadar

170 27 19
                                    

Kısa bir an için alevlerle kaplı olduğunu hatırlıyordu. Öyle gerçekçi hissettirmişti ki vücudunda yanık izleri olmadığını görmek için kendisini kontrol etmek zorunda kalmıştı. Ne kadar uyuduğunu görmek için duvardaki saate baktı fakat yarım saatten bile azdı.

Odanın iç karartıcı ortamından boğulduğunu hissediyordu. Nefes almak zorlaşıncaya kadar geçip gitmesini ve sakinleşmeyi bekledi fakat yapamadığında ayağa kalktı ve odasından çıktı. Karşısında kalan odanın kapısının hafiften açık olduğunu gördü. Hannibal'ın odası olduğunu tahmin ediyordu. Büyük ihtimal kaçmaya çalışırsa diye önlemler alıyordu ve belki de çoktan almıştı. Sadece Will'in ağına düşmesini bekliyordu. Bu oyuna düşmek istemediğinden emin olsa da, kaçmak isteyen bir tarafı olduğunu inkar edemezdi, etmesi de gerekmiyordu.

Her ihtimale karşı koz olarak ellerinde tutulan bir rehine durumundaydı. Fakat hala kimsenin göremediği bir sorun vardı. Babasının Will'e gram değer vermediği gerçeği. Uzun süre düşünmesine bile gerek yoktu. Gözündeki değerinin ne anlama geldiğini tahmin edebiliyor, anlayabiliyordu. Görünenin ve düşünülenin aksine, derslerinde iyi değildi, sadece babasının verdiği rüşvetlerden dolayı derslerinden geçebilmişti. Onun uğraştığı hiçbir şeyle ilgisi yoktu, fakat önemi yokmuş gibi görünüyordu. Babasının gözünde Will'in değeri sıfırdı, çünkü onun olmasını istediği biri değildi. Mükemmel biri değildi. Mükemmellikten öyle uzaktı ki. Bazen bu gerçeği unutup, babasını anlayabilmeyi ve sevebilmeyi istiyordu.

Lakin bu durumu öğrenirlerse olacaklardan korkuyordu da. Ya işin içinde önemsiz bir koz olduğu için onu bırakacaklardı, ya da bu kadar çok şeyi öğrenen birinin yaşamasına dahi izin vermeyeceklerdi. İkinci daha mantıklı gibi duruyordu. Will olsaydı, ikinci şıkkı seçeceğinden emindi ne de olsa.

Merdivenlerden inerken ses çıkarmamaya çalışmıştı fakat mutfaktan takırtıların geldiğini duyunca kaşlarını çattı. Yavaş adımlarla mutfağın girişinde durunca Hannibal'ın aniden arkasına döndüğünü gördü, bakışları buluştu. Elinde kahve makinesi vardı. Masanın üstündeki silaha doğru uzanmıştı hızlıca fakat karanlığa rağmen birkaç saniyenin ardından Will'i seçebilince elini çekti ve gözlerini ayırmadan bakmaya devam etti.

"Will." Arkasını dönerken kahve makinesini bırakıp bir fincan daha çıkardı. Will, kendisi için olduğunu düşünerek ağır adımlarla masaya doğru geçti. Gözleri masanın üstündeki silaha kayınca Hannibal sanki aklını okumuşçasına, "Bunu pek hoş karşılamam." dedi.

Will anlamamazlıktan gelerek, "Neyi?" dediğinde sandalyede arkasına doğru yaslandı.

Hannibal arkasını döndü. Bakışları keskindi, tenini yakacak ve korkudan yerine sineceğin türden bir bakıştı. "Silaha ulaşma sürenden çok önce hemen yanımdaki bıçaklardan birini kalbine saplayabilirim."

Will bir an irkildi. Gözlerini kırptı. Uykusuzluktan gözleri birbirine batmaya başlamıştı. "Peki ya şimdi?"

Hannibal kaşlarını çattı gözleri kısılırken. Will, onun da iyi uyuyamadığını hemen görebilmişti. Göz kapakları ağırlaşmış gibi bir hali vardı, ayrıca saçları dağılmış, günlerdir uykusuzluk çeken birinin göz altı morluklarına sahipti.

"Silahını," dedi Will fısıldarcasına ama evde başka ses olmadığından yine de sesli bir şekilde çıkmıştı. "tutabilir miyim?"

Hannibal'ın bir şey demeden arkasını dönmesini izledi. Will izin vermeyeceğini sandı fakat arkası dönükken "Evet." dediğini duyunca yutkundu. İlk kez silah tutuyordu. Parmakları, Hannibal'ın parmaklarının değdiği yerlerde gezinirken kendini olması gerekenden daha da heyecanlı hissetmişti. İyi türden bir heyecan değildi belki de, ama kötü türden olduğundan da pek emin olamıyordu.

vernem nidahen | hannigram auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin