Kalbi avuçlarının içindeydi sanki, dudakları soğuktan hafifçe titriyordu. Kendi adımlarına bakarak yürüyor, yanındaki bedenin gerginliğini bile hissedebiliyordu. Yolun ne kadar tanıdık gelmeye başladığını, ancak bakışlarını kaldırıp etrafa bakınca anlamıştı.
Sokakta tek bir terk edilmiş gibi görünen binanın olduğunu gördüklerinde, Will kaşlarını çatmıştı. Hannibal öne doğru çıkıp Will'i arkasına alırken Will itiraz etmedi. Hannibal'ın böyle tehlikeli durumlarla daha fazla deneyimi olduğunu ikisi de farkındaydı.
İçeri girdiklerinde göğsü sıkıştı. Titreyen dudaklarını araladı. "Burası beni tuttukları yerdi."
Hannibal gözlerini kısmış, içerinin karanlığına alışmaya çalışırken arkasını hafiften dönüp Will'e bakmıştı. Will de geri bakışlarına karşılık verdi. "Eminim," diye fısıldadı. "yolda gelirken fark ettim, farklı sokaklardan geçmiş olmalıyız fakat aynı yer."
Hannibal kaşlarını çatıp montunun köşesini kaldırınca Will bakışlarını aşağı götürdü. Hannibal'ın silahını ne zaman aldığından emin değildi fakat yanında getirdiği için de memnundu. Ne ile karşılaşacaklarını bilmiyorlardı.
İçeriye doğru girerlerken Will sağ tarafa bakınca kapının orada olduğunu gördü, unutup Hannibal'ın omzuna dokunup işaret edince Hannibal aniden dokunuşundan uzaklaştı. Will hızla elini çekti. "Şuradan?" Hannibal başını sallayıp yürürken Will gerilerek arkasından gelmeye devam etti, arada bir de kendi arkasını dönüp bakıyordu fakat ortalıkta kimse yoktu.
Hannibal kapı kolunu tutup açarken gıcırtıyla aralanan kapının ardından, karşılarında kollarında iğnelere bağlı şekilde yatan beden buldular.
Will bir an için kendini aynı yerde yatarken görünce gözlerini hızla kırpıştırdı. Anthony'nin yüzü yukarıdaki küçük pencereden gelen güneş ışığıyla aydınlanıyordu. Will kaşlarını çattı, Hannibal'a doğru "Sence de fazla kolay olmadı mı?" diye fısıldadı.
Dönüp bakınca Hannibal'ın etrafa baktığını gördü. "Fazla kolay." dedi huzursuzca.
Önünde ki adımları takip edip ağır bir şekilde yanına yaklaşırlarken, Will içini kaplayan endişeyi göz ardı edemiyordu. "Anthony?" Hannibal'ın sesini duyunca ise kahrolmuş hissetti. Bir an bile tereddüt etmeden Anthony'e yaklaşıp koluna takılı iğneleri incelemesini görünce, Will iğnelerin bağlı torbalarına baktı.
"Hannibal," dedi endişeyle. "Ona ne veriyorlarmış?"
Hannibal'ın sessizliğinden anlamıştı belki. Ya da Anthony'nin hiçbir şeye cevap vermeyişinden. Nefes alışverişleri hızlanırken Hannibal'ın "Anthony duyuyorsan gözlerini açmaya çalış." dediğini duydu. Kulakları çınlıyor gibi hissediyordu.
O an uzaktan, yukarı kattan gelen bir sesle irkilerek nefesini tuttu. "Şuan size pek cevap verebilecek bir konumda değil ne yazık ki."
Hannibal hızla başını kaldırıp yukarıya bakarken Will gözlerini geri yukarı çıkardı. Bakışlarıyla ikinci kata gitmenin yolunu ararken merdivenlerin olmasını beklemişti fakat kapalı ve kilitli duran bir kapı ve geldikleri yön hariç yukarıya çıkan bir yer yok gibiydi. Karanlıktaki silüet yavaşça kenara doğru gelip demire elini uzatınca Walker'ın yüzü belirdi. Will çığlık atmak istedi, fakat nefes bile zor alıyordu.
"Seninle bizzat tanışmak büyük onur Hannibal." derken eldivenlerini çıkardığını gördü Will. Walker'ın bakışları Hannibal'ın üstündeydi. "Eldivenlerimi ödünç almak ister misin? Biliyorum onlarsız gezmeyi sevmiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vernem nidahen | hannigram au
Fanficvernem nidahen; birini öldürüp gömdükten sonra izlerini silmek için üstünde çiçek yetiştirmek.