"onlar ruhumun en iyi dostları"

24 4 1
                                    

koşa koşa soojin'in yanına gittim. 

-soojin uyan. seo-hee'yi hatırlıyor musun?

yataktan doğrulup biraz sonra bana cevap verdi.

-yoo, o kim? sabah sabah rüyanda mı gördün.

elimde ki telefonu ona uzattım. okuyunca gözleri kocaman açıldı.

-ne? bu gerçek mi.

-seo-hee hani bu sizin uyuşturucu kullanıyor dediğiniz kız stajyerken falan konuşulmuştu--

-hatırladım onu. Seunghyun ondan sonra pozitif çıkmıştı. kızda kovuldu 2016'tı da bunun olması imkansız o zaman hanbin şirkette bile değildi ki.

benim bile beynim bulanmıştı soojin açıkça gerçekleri gördü. hanbin asla böyle bir şey yapmaz bundan emindim o karıncayı bile incitmez.

-o zaman bu haber neyin nesi?

-bilmiyorum belki...

tam soojin bir şey söyleyecekti ki içeri chohee daldı.

-hanbin gruptan ayrılmış--  unnie

...

2 gün sonra kore;

-alo? bayan kim.

-minjung? benim.

-nasılsınız diye sormaya korkuyorum ama aynı şeyleri yaşadığım için tahmin etmesi zor değil.

ahizenin diğer ucundaki ses, gayet net bir şekilde konuştu.

-dik dur. güçlü kalarak ona destek olmalıyız... en çok buna ihtiyacı var.

ve hala ağladığımın farkında bile değildi. ancak konuşunca farkına vardı.

-izin vermiyor ki... ona yardım etmeme izin vermiyor.

-biliyorum, gördüm. bunu istememesinin nedeni seni üzmemek anladığım kadarıyla. 

-ama kendine daha çok acı veriyor...

-bunu kendi çözmek istiyor. bir süre uzakta bir yerlerde olacak ama gözüm üstünde merak etme.

-onu görmem lazım, bana nerede olduğunu söyleyebilirsiniz lütfen...

-ben oğluma kimseden nefret etmemeyi öğrettim herkesin içinde iyi olabileceğini göstermeye çalıştım ama şimdi eğer sen benden bu yüzden nefret edersen hakkın vardır...

cümlenin geri kalanını anlamak o kadar zor değildi. benim ahizenin öbür ucunda ağladığımın çok net farkındaydı bu sefer, biraz sustu ve konuşmaya devam etti.

-eğer oğlum özellikle ısrar etmeseydi bende senin her şeyi daha kolay çözebileceğini görüyordum minjung, ona nasıl defalarca iyi geldiğini gördüm bana hep seni anlattı ve onu sana gözüm kapalı emanet edebilirim seni çok seviyor biliyorsun... ama "beni bulmasını hiç istemiyorum" dedi. bu yüzden bunu sana söylersem oğluma ihanet etmiş olucağım.

uzunca sadece susup onu dinledim. içim acıyordu, her söylediği bir şeyde içim kanıyordu yanıyordum resmen. benim onu bulmamı istemiyor...

-anlıyorum, size asla kırılmam. hanbyul'a onu sevdiğimi söyleyin, iyi günler bayan kim...

çağrıyı bitirmemle tutuğum nefesim göz yaşlarımla birlikte serbest kaldı. aklım ve kalbim iki ayrı şeyi yapmam gerektiğini söylüyordu.

günler öncesinden benden ayrılmak istediğini söyledi. en başından beri beni uzak tutmaya çalıştı ve  bunu çok güzel yaptı... en güzel zamanı buldu çünkü o istemediği sürece ona ulaşmamın başka bir yolu yoktu. ne var ki hiç bir zaman bu ikilemi bu kadar hissetmemiştim. sarılmanın hiç bu kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu düşünmemiştim. bir öpücüğe bu kadar hasret kalıcağını dudaklarımın.

ama kaderin benim için hazırladığı bir sürü başka şey vardı. 7 ay ne de olsa yalnızdım artık. her gün geliceğini bekledim ama gelmedi, unuturum diye düşündüm daha çok özledim, odama bir dahlia koydum her yer onun gibi koktu. ama ben asla kendime gelemedim, tek satır şarkı yazmadım, aklımdan tek bir melodi geçmedi, çünkü o tek düşündüğüm şeydi.

odanın içinde sinirden delirdiğimi ancak fark ediyordum soojin yavaşça kapıyı tıklayıp içeri girmeyi başarmıştı.

-hadi içeri gel kızlar gecesi zamanı. balkonda toplanıcağız ve dertleşiceğiz.

-hayır soojin-- istemiyorum. iyi değilim,

-ama böyle devam edemezsin, aylar oldu. unut artık... o da öyle istedi öyle söylemişti unut.

elini uzattı. yapmam gereken sadece elini tutmaktı. ellerini ellerime değdirdim kocaman sarılışını arkasından chohee ve minlee takip etti, 3 kocaman kalbim vardı şimdi kırık küçük kalbime eşlik eden...her zaman yanımda olduklarını bildiğim, sadece benim değil ruhumun en iyi dostları, benim harmony'm...

𝐺𝑜𝑛𝑒 𝑏𝑢𝑡 𝑭𝒐𝒏𝒅𝒍𝒚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin