minjung ile serüvenler #2

10 3 0
                                    

q: Minjung nasıl YGE'de stajyer oldu?

11 Ocak 2014

"nasıl bu hale geldin aklım almıyor !!" kadının haykırışla bağırışı beni deli etti yine ve yine. kendimi sorgularken buldum aynaya bakarken. ne yapacaksın diyordum kendime her şeye bir çözüm yolum vardı ve şimdide bir tane bulmam gerekiyordu ama olmuyordu bu sefer her şeyi berbat etmiştim, hiç bir yere ait değil gibi hissediyordum, evimi kaybetmiş gibi. aynada ağlayan kıza baktım. 

bu iş böyle devam edemezdi annem haklıydı ya okuluma devam edecek onların istediği gibi derslerime falan çalışıp kendimi mutlu olduğuma ikna etmeye çalışacaktım ya da zor olanı seçicektim. 

düşüncelerimi dağıttım, kararımı zaten çoktan vermiştim düşünmeye gerek yoktu. ailem her ne kadar üstümde bir baskı kursa da onları seviyordum... onlarda beni seviyorlardı en azından buna inanmak isitiyordum. onların istediği gibi olacaktım en azından buna hakları vardı bence. büyüttükleri küçük kızlarının onları mutlu etmesi gerekiyordu. öylede olacaktı. az önce kendimi sinirle kilitlediğim banyodan çıktım, odama geçtim ve ders notlarını toparlayıp çalışmaya başladım.

1 hafta sonra 

chanwoo beni çok yoğun olan programından zaman bularak ancak buluşmaya davet edebiliyordu, yani aslında ben onu zorluyordum. nerdeyse okula gelmez olmuştu. haftada bir kere geliyor yada hiç gelmiyordu çünkü staja gitmek zorundaydı ve ona bile yetişemiyordu anlaşılan. arada bir mesaj atıyordu sadece o kadar. sınıftaki tek arkadaşımı kaybetmek bok gibiydi ama bunun için ikimizin de elinden bir şey gelmiyordu.

dediğim gibi sözleştiğimiz saatte buluşacaktık ama son dakika chanwoo gelemeyeceğini söylediğinde sinirlerim tepeme çıktı. zaten her şey bok gibi gidiyordu benim için. nedense bir anda chanwoo'ya aşırı sinirlendim onun çok mutlu olduğunu düşünüyordum istediği gibi şarkıcı olacak sahnelerde dans edicek bir sürü hayranı olucak ama ben aptal bir korkak olduğum için bunların hepsinden vazgeçmiştim... 

olduğum ağacın altında beklerken kar yağmaya başladı, sinirle ama sadece bana zarar veren bir sinirle yürümeye başladım. hızlı adımlarla sanki chanwoo'yu bulduğum yerde boğacak kadar sinirlenmiştim ama aslında ona değil de kendime sinirlendiğimin farkına varamıyordum. hızla yürümeye devam ettim ama ne kadar hızlı olduğumun bile farkına varamamışım. işte burdaydım, belkide en çok olmak istediğim yerdi tam YGE'nin önünde duruyordum... birden her şeyin farkına varmıştım gözlerim doldu şirketin önünde bir yere oturup ağlamaya başladım. ortalık her zamankinden boştu. hiç bir akıllı bu soğukta dışarda olmayı göze alamıyordu. bense şiddeti artmış olan karın altında bir köşede ağlamaya devam ediyordum hayallerim tam bir adım önümdeydi ama sorun bakalım girmeye cesaretim var mıydı içeri... çünkü bu korku bana yetiyordu oraya girdiğimde bir daha çıkamayacak kadar bağlanma korkusu eğer bir kez bile orda olmayı seversem unutamayacağımı biliyordum ve pişman olacağımı da. niye buraya geldiğimi düşündüm yine kendime kızmıştım. göz yaşlarım soğuktan donuyor gibiydi. 

kendimi toparlayarak ayağa kalktım, göz yaşlarımı elimle sildim. gülümsemeye çalıştım ama anında yine duygulandım. chanwoo arkadaşlığımızı ve buluşmamızı mahvetmiş olmasına rağmen bundan memnundum. belki de artık asla yanımda olamayacaktı ve gerçekleri görmem gerekiyordu. eve doğru yürümeye başladım, chanwoo'nun attığı mesaja tekrar baktım.

minik susamuru:
 
-özür dilerim minjung, affet gelecek pazartesi bütün gün boşum o zaman buluşuruz.
 -burada her şey o kadar karmaşık ki...

pandaa:
-oradaki karmaşık işlerini anlayamıyorum kusura bakama çünkü...

son yazdığım şeyi atmadım onun yerine silip kalbime gömdüm, çünkü ben orda olmaktan vazgeçmiştim. 1 hafta önce her şeyden vazgeçmiştim bütün hayallerimden. 

yarın sabah

öğlen teneffüsünde okulun karşısındaki parkta tek başıma oturuyordum zaten düne nazaran bugün havada güneş vardı ama bu içimdeki kötü düşüncelerin yok olmasına müsaade etmiyordu. bir anda nasıl olduysa caddenin karşısında chanwoo'yu gördüm. parkın içinde bankta oturan beni sanki eliyle koymuş gibi bulmuştu. caddenin karşısından karşısına geçerken benim yanıma mı geliyor diye şüphe duydum ama gerçekten benim yanıma geliyordu. beni duyabilecek kadar yaklaştığında çatık kaşlarımın altından konuşmaya başladım.

-burada olduğumu nasıl anladın

sanki kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. heyecanlanmıştım.

-ne kadar aptal olabiliceğin konusunda fikirlerim var.

-neden geldin?

aynı sakinlikle chanwoo beni duymamış gibi yapıyordu.

-seçmelere katılmamışsın.

-evet. vazgeçtiğimi söylememiş miydim?

-hayır, söyledin ama dalga geçtiğini sanmıştım. neden minjung? sen bunun için yaratılmışsın aynı benim gibi. sen ve ben aynıyız. birlikte başarabiliriz...

söyledikleri benim ona yaptığım motivasyon konuşmasından alıntıydı ve bunu bilerek yapıyordu. 

-aynı mıyız? aynı falan değiliz chanwoo. benden başka kimse anlayamaz aramızdaki farkı ama inan bana aynı değiliz. senin ve benim aramda bir uçurum var...

-ben buna inanmıyorum ama sana inanıyorum yapabileceğine inanıyorum. hem beni orda daha fazla yalnız bırakamazsın. hayır, olmaz. sen ve ben sonsuza dek arkadaşız ve sonsuza dek birlikte olmamız gerekirdi...

-korkağın tekiyim chanwoo, artık istesem de yapamam. her şey için çok geç, anlıyor musun? seçmeler bitti. ben bir seçim yaptım...

-ama yanlış seçim olduğunu anladın. bak, seni çok iyi tanıyorum minjung. sen korkak değilsin sen tanıdığım en cesur kızsın ve eğer yapamıyorsan--

yine sözünü kestim. konuşmasına dayanamıyordum çünkü. gözlerim doluyordu kendimi daha fazla tutamayacağımı hissettim bir anda göz yaşlarımı bıraktım.

-evet, haklısın... lanet olsun ki haklısın. annem... eğer gidersem bir daha yüzüme bakmaz çünkü--

bu sefer sinirle o benim sözümü kesti.

-çünkü onun istediği şey olmadığın için ama bu onun hayatı değil! kimse seni desteklemese bile ben gördüm ve nereye ait olduğunu sende çok iyi biliyorsun minjung, istersen gerçek bir korkak gibi burada ağlamaya devam edebilirsin yada...

ellerini uzattı, yüzümle kapattığım ellerimi tuttu ve ağlayan gözlerimin içine baktı.

-...yada benimle gel seni gerçekten ait olduğun yere götüreyim.

-ama nasıl? seçmeler bitti..

-bir daha olmayacağını kim söyledi? yaklaşık bir ay içinde yeniden olacak çünkü istediklerini tam olarak bulamadıklarını biliyorum ve eğer sen yazdığın şarkılardan birini seçip söylemeye karar verirsen aradıklarını bulmuş olacaklar. 

-keşke...

-eminim minjung seni kaçırmalarının imkanı yok. güven bana.




...


𝐺𝑜𝑛𝑒 𝑏𝑢𝑡 𝑭𝒐𝒏𝒅𝒍𝒚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin