"nefesini tenimde hissettim"

17 4 2
                                    

Hanbin'i gece çökmeden gelmesi için beklemiştim ama o hala ortalıklarda yoktu oysaki ne kadar emindim geleceğine. onu beklerken karanlık sokakta biri daha belirdi ama bu kesinlikle Hanbin değildi. silüeti ona göre daha küçüktü ve bu bir kıza aitti. yanıma yaklaştı aynı 2 gün önceki gece gibi bu yine aynı kızdı, seohee. biraz daha yaklaşırsa ona artık hayatımdan defol diye bağırmak isityordum. evet hayatımdan çıkıp gitmesini o kadar istiyordum ki. sonuç olarak o her şeyi mahveden kişiydi. dünya üstünden onu silme isteği bile vardı içimde.

-rahatsız etmiyorum dimi minjung?

-evet ediyorsun seohee lütfen git.

-Ama bana sormak istediğin sorular var...

-sen nerden--?

-minjung-ie her seferinde bu kadar şaşırma artık alıştın bana. Her sorunu cevaplayacğimi söylemiştim.

-her bir olandı dimi? Sen sadece bir oyuncaktin?

-Evet. Plan onundu. Bir sonraki sorunu cevaplaman için yürürken bana eşlik edebilirsin. Neden dimi?

-Tamam. Peki sana eşlik edicem ama her şeyi anlatacaksin.

-hadi gel

Biraz yürüdük ama çok uzağa kadar değil parkın karşına kadar. Bu kıza hiç güvenmiyordum ama bir şekilde doğruları anlatiyordu.

Tabii konuşmamızı Hanbin böldü. Çoktan gelmiş ve bir köşede bekleyip  beni izliyordu muhtemelen. Ama sonra seohee'yi görünce yanımıza geldi. Sinirli olduğunu hissediyordum. Ama bu gerçekleri öğrenmem için bir engel değildi.
Eğer o anlatmayı reddediyorsa zaten bana başka seçenek bırakmıyordu.

-Minjung, senin burda ne işin var.

Bana fırsat vermeden seohee cevapladı

-Konuşuyoruz.

Hanbin'in gözlerine baktım çok mu korkmuştu yoksa kızgın miydi şaşirmiş mıydı anlayamıyordum. Biraz hayal kırıklığı vardı gibi sanki.

-Senin ne işin var onunla minjung...

-Bana her şeyi anlaticakmiş.

-Ya Minjung, sen ne yapıyorsun farkında mısın?

Kolumdan tutup beni çekti.

-Ya bırakır misin Hanbin bir şey konuşmaya çalışıyoruz. Öğrencem, bilmem gerek bu sefer engelleyemez son beni.

Bir yandan da beni bırakması için sicriyordum ama o gitmeme izin vermiyordu.

-Tamam ben sana anlaticağim.

Beni ordan uzaklaştirmak için söylemiş gibi geldi ilk başta ama sonra ciddi olduğunu anladım.

-Tamam ne bilmek istiyorsan söyleyeceğim.

-Her şeyi?

-Evet

-Söz ver.

-söz, tamam.

Bu sefer beni cekiştirmesine karşı koymaya çalışmadım. Arabanın yanına kadar yürüdük. Seohee arkada tek başına kaldı ama şuan o ikimizin de umrunda değildi. arabaya binip daha sakin bir yere geçtik büyük ihttimalle zaten kimsenin bulamayacağı bir yere. eski evimize.

-ne istiyorsan sor ben cevaplayacağım.

-tamam, neden benden ayrıldın? 

-hiç bir şey sana bulaşmasın istedim.

-benim yüzümden yani

-hayır, senin için.

-biliyordun en başından beri, her şeyi. gruptan ayrılman gerektiğini, suçlanacağını, hepsini?

-bu kadar ileri gideceklerini bilmiyordum.

-başka kim biliyordu, olacakları? 

biraz bekledi. bana yalan söylemek istemiyordu ikilemde kalmış gibiydi.

-bobby biliyordu.

-onu sormuyorum Hanbin, başka biri biliyor muydu?!

cevap vermiyordu. ha-ri-ka.

-kim?

-kim değil, neden. bu işin kimseye dokunmasını istemedim, sadece benim yanımda yansın ve sönsün.

-herkes biliyormuş zaten benim dışımda. kim söylesene?

-minjung yeter tamam

-hayır!

-hayır, konu bitti.

-her şeyi anlatıcam dedin, anlatmıyorsun hiç bir şey. ağzından zorla alıyorum hanbin...

-minung, sorucağın kadar soru sordun. bu konu burada kapandı. o kızla da bir daha görüşmeyeceksin, o kız tehlikeli. tamam mı?

-tamam, senin ne işin vardı o zaman "o kızla".

-ben o zaman onu tanımıyordum nasıl biri olduğunu bilmiyordum. minjung bak, o kız bağımlı hatırlamıyorsan..

-gayet net hatırlıyorum ve senin olduğundan daha çok yardımcı oluyor.

-bir daha görüşmeyeceksin minjung, sen beni görmüyor musun onunla sadece konuşmak bile nelere mağal oldu.

-seni gayet net görüyorum Hanbin, ama sen beni göremiyorsun. benim bu cevabu almam lazım ya... yoksa bu demek olur ki...

-beni gerçekten sevmemiş... dimi, minjung. eğer bu sorunun bir cevabı yoksa o zaman Hanbin, beni hiç bir zaman gerçekten sevmemiştir. apaçık, ama sen bunu kabullenmeyi seçmiyorsun. daha fazla bir şey bulamazsın çünkü yok, daha ilerisi yok, uçurum. dur orada lütfen. eğer beni bir kez olsun gerçekten sevdiysen dur.

Hanbin'in gözlerinden düşen yaşlar vardı ama benim de öyle. yaklaşıp ona tokat attım. durmaya çalıştığı yoktu her şeyden her şeyden beni korumak istiyordu sadece bu yüzden bana hiç bir şey söylemiyor yada yanında durmama bile izin vermiyordu. bu adil mi? o sadece mutlu olduğumu düşünürken başka bir yerde acı çekiyordu, ben mutlu muyum, hayır. ben sensiz mutlu olamıyorum sevgilim...

-nasıl bana gerçekten aşık olmadığını söyleyip, benden hatırlamamı isteyebilirsin!? gideceğim, her şeyi öğreneceğim, beni engelleyemezsin kim hanbin!

üstüme geldi bir adım yaklaştı ama çoktan aramızdaki mesafe kapanmıştı. bir sonra ki hamlesini çok tahmin edilebilir oynuyordu ama kaçmak istemeyi bırak olduğum yere çakılmış gibiydim aklımdan öyle bir düşüncenin geçmesine bile izin vermiyordu. yavaşça eğildi. aynı anda hislerim çok karışıktı. nefesini tenimde hissettim, bakışlarını tam üstümde. ama ben ona bakamıyordum. sadece bir öpücük kadar uzaktı bana. 

-yapma, yapma, yapma...

(medya han seohee'nin resmi var. minjung'a benziyor dimi? ama ikisinin dünya görüşleri çok farklı, ikisi de aynı adamı sevmiş, hayatları bir noktada kesişmiş ama birbirinden o kadar farklılar ki.)

𝐺𝑜𝑛𝑒 𝑏𝑢𝑡 𝑭𝒐𝒏𝒅𝒍𝒚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin