5.Bölüm

557 33 2
                                    

 Aynanın karşısında durmuş boynumdaki izlerde gözlerimi gezdiriyordum arada yeşil ve morun karışmış çürük görüntüleri gözler önüne sabahın ilk ışıkları ile daha çok serilmişti ve benim telaşımda başlamıştı beceriksiz kapatma çalışmalarıma bir nokta vermiş kıyafet aramaya başlamıştım sonunda sıfır kollu boğazlı crobumu bulduğumda bir dize sevinç nidası dökülmüştü dudaklarımdan uykusuzluğun verdiği yorgunluktan olsa gerek gözlerim yine kızarmıştı saçlarımı düzleştirip altıma geçirdiğim mavi kotum ile tamamen hazırdım yüzüme ufak tefek dokunuşlar ekleyip en azından bakılacak hale getirmiştim beyaz spor ayakkabılarımı giyinip sırt çantamı alıp son kez kendime bakıp odadan çıkıtım aşağıya indiğimde tahmin ettiğim gibi kimse yoktu daha sofra hazırlanıyordu Deren masaya koyduğu tabaktan sonra başını kaldırıp beni fark etmişti kaşları çatılırken gülümsemeyi ihmal etmedi muhtemelen neden bu saate burada olduğumu sorguluyordu yanıma yaklaşırken 

A- günaydın Deren ben çıkıyorum bizimkilere okula gittiğimi söylersin 

D- tabi Aisa Ha- söylerim 

 dedi gülümseyip kafamı salladım beni bekleyen taksiye adımlayıp bindim neden aslında bu kadar erken çıkmamın bir nedeni de Babama gitmek istememdi onu uzun süredir ihmal etmiştim konuşmaya da ihtiyacım vardı yolda durup bir çiçekçiden birkaç tane  ekilebilir çiçek almıştım bir süre sonra mezarlığın başında beni indiren taksiye teşekkür edip ücretini ödedim çiçeklerimi elime alp bir süre acı gerçek ile yüzleştim buranın bir mezarlık olduğunu bir kere daha yüzüme vuran tabela kendi kendime gülmüştüm her seferinde sanki onu gerçekten görecekmiş gibi seviniyordum derin bir nefes verip emin adımlar ile içeriye adımladım babam ben küçükken ölmüş olsa da bana olan sevgisini şefkatli bakışlarını hatırlıyordum net değildi kafamda her şey silikti ama beni sevdiğini biliyordum mezarın başına geldiğimde gülümsedim 

A- babacım ben geldim...biliyorum seni biraz ihmal ettim sana anlatacağım o kadar çok şey oldu ki

cevap yok tabi bir kaç kuş cıvıltısı ve böcek sesi dışında sessizdi ama ben her zaman onun beni dineldiğine inanırdım köşedeki el küreğini alıp tekrar gülümsedim 

A- Bak sana çiçekler aldım 

 dedim kurumuş yaprakları bir yandan ellerim ile köşeye ayırarak 

A- babam biliyorsun annem...evlendi...aslında adına sevindim artık tek değil hem Enver abi de ona iyi davranıyor seviyor o...o iyi bir insan bana karşıda ayrıca Sarah ta var...onun kızı yani üvey kardeşim...kafamı çok karıştıran bir kız ...dün deli gibi onu düşünüp durdum...saçma bence de ...ah şu çiçeklere bak ne kadar güzeller



2 Saat Sonra 

 ellimdeki son çiçeği de koyup etrafını toprak ile kapatmıştım telefonuma gelen bildirim ile bakışlarım telefona döndü ebrar nerde olduğumu sormuştu ona cevap verip taksiyi aradım babama dönüp soğuk mermere ellerimi koydum 

A- Şimdi gitmem gerek ama yine geleceğim baba...Seni seviyorum 

 dedim çantamı alırken çamurlu ellerim ile kirletmemeye dikkat ettim köşede duran çeşmede ellerimi yıkayıp üzerimdeki toprağı geçirme çabam boşuna çıkmıştı buz mavisi kotum toz toprak içinde duruyordu adımlarımı mezarlığın dışına yönlendirip beni bekleyen taksiye okulumu söyledim 


 Bir süre sonra kapının önünde inmiştim anladığım kadarıyla araya çıkmışlardı çardakta oturan Sarahların gurubu dikkatimi çekmişti ilk başta daha sonra arkalarında duran çardakta oturan Ebrar ve Doğan insanların bakışları bana dönerken üzerimdeki toza toprağa olduğuna emindim kısa süreliğine bakışlarımız Cenk ile birleşmişti kaşları çatılırken muhtemelen karşısındaki Sarah ya durumu anlatmıştı Sarah yavaş yavaş arkasına dönüp bakışlarını üzerimde gezdirdi kaşları yine çatılmıştı masalarının yanından geçip Ebrarların yanına geçtim Doğanın yanağından öpüp Ebrarın yanına oturdum elini omzuma atıp hafifçe sıktı 

ÜveyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin