1. CEHENNEMİN KÜLERİ

57 8 6
                                    

05.02.2022

İkinci bölüm geldi. Yeni yeni başladığımız için bu bölüm doğal olarak biraz olaysız başladı, anlama aşaması gibi fakat ikinci bölüm gerçekten içime sinen ve biraz uzun bir bölüm oldu :) 

Lütfen bu bölümleri yazarken bir emek verdiğimi ve emeğimin karşılığını da almak istediğimi unutmayın. Yorumlarınız benim için çok değerli. Yorum yaparsanız ve oy verirseniz çok mutlu olurum. Bu yola birlikte başladık. Beni yalnız bırakmayın olur mu?

Şarkılar: Beyaz Bir Orkide, Cihan Mürtezaoğlu

Keyifli okumalar!

Cehennemin külleri fırtınada savrulmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cehennemin külleri fırtınada savrulmaya başladı. Tanrı, şeytanı küllere sahip çıksın diye yolladı.

Ecele sığınmış, henüz küçük olan genç kızın darmadağın olmuş hayatının yazıldığı bir roman varmış. Yazarı bu romanı yazarken mürekkep yerine genç kızın ruhunun kanını kullanırmış. Koyu kırmızı sıvı kağıda düştükçe çıkan ses genç kızın feryatlarıymış ve kimse bu feryatta gizlenmiş acıyı anlamamış. Yazarın kalemi kağıdın üzerinde dans etmiş, kağıtlar üst üste yığınlar haline gelmiş fakat bu roman hiç bitememiş.

İşte ben bundan ibarettim. Yazarım kimdi henüz bilmiyordum fakat harflerinde bir Hayat gizliydi.

Gözlerimi açtığımda bir yatakta öylece uzanıyordum. Zihnimdeki karmaşık görüntülerin gürültüsünün aksine bulunduğum yer çok sessizdi. Yataktan yavaşça doğrulduğumda gözlerimi ovuşturdum ve sırtımı yatak başlığına dayadım. Ölüm sessizliğinin sahip olduğu bu odayı ay ışığının içeriye yansıdığı kadarıyla incelemeye başladım.

Hemen sol tarafımda bir komodin vardı ve üzerinde küçük bir abajur duruyordu. Giysi dolabı tam karşımdaki duvarda, yatağın sol tarafında kalan kapının sağındaysa büyük bir kitaplık bulunuyordu. Duvarın yarısını kaplayan kitaplığın çaprazında banyo olduğunu tahmin ettiğim yer vardı. Ayaklarımı yere sertçe basıp yatağın kenarına oturdum ve aklımı toparlamaya çalıştım. Neden buradaydım?

Zihnimde hortum misali dönen düşüncelerim çıkmazdaydı ve sürekli aynı noktada, aynı sorularda buluşuyorlardı. Saatler sonra bir sokak kapısının sesini duydum. Birileri mi gelmişti? Bilinmezlikle seslere kulak kesildim. Birkaç adım sesinden sonraysa bulunduğum odanın kapısı açıldı. İçeriye giren adamın bakışları beni bulduğunda ruhsuz bir ifadeyle baştan aşağı süzdü. Gözleri en son gözlerimi bulduğunda gözlerini gördüm, karanlığın ortasında parlayan derin okyanus mavisi gözlerini.

"Uyanmışsın," dedi buz gibi bir sesle. Sesi ölümü bağırıyordu.

Ruhsuzdum, donuktum, panik yapmıyordum. Hissettiğim tek şey bilinmezlikti. Saf karanlığın ortasında durmuş olanlara anlam yüklemeye çalışıyordum sadece. Çevremde ne var bilmiyor, duymuyordum. Yalnızdım. Tanrı bile beni yalnız bırakmıştı.

ZAMANIN ESİRLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin