28.bölüm

170 9 9
                                    

"Hazar, Azra aşağı inmeniz gerekiyor, başkan bekliyor çok acil" dedi Murat.

"Geliyoruz" dedi Hazar.

İkimizde aşağı indik, toplantı odasına gittik ve yerimize oturduk.

Başkan bize bakıyordu, en çok da Hazar'a. Bir sorun vardı belliydi.

"Büyük bir sorunumuz var, Hazar'ın yaşadığını biliyorlar" dedi.

"Yeni bir şey değil, bunu biz de biliyoruz" diye ters konuştum.

Bana sert baktıktan sonra sözüne devam etti "Hazar, yinede operasyonlara katılacaksın" dediği sırada delirdim ve ayağa kalktım.

"Siz ne dediğinizin farkında mısınız ? Hazar'ı arıyorlar, onu yakalamak için her şeyi yapacaklar ama siz Hazar'ın yine de sahaya inmesini istiyorsunuz !?" dediğim sırada başkan masaya vurdu birden.

"BANA BAK KIZIM ! BURDA EMİRLERİMİ SORGULAYAMAZSIN KENDİNE GEL ! ŞİMDİ OTUR YERİNE VE BENİ DİNLE, AKSİ TAKTİRDE SENİ NEREYE YOLLAYACAĞIMI ÇOK İYİ BİLİYORSUN" dedi.

Hazar elimden tuttu o an çaktırmadan, ve bana otur işareti yaptı.

Sakinleșip oturdum. Derin nefes aldıktan sonra başkanı dinlemeye devam ettim.

"Adamlar kafayı çok takmışlar bu sevkiyatlara, devlet onları ne kadar sıkıştırırsa onlar da o kadar kuduruyorlar. Ama bir son lazım, adamları bu sefer tamamen durdurmak lazım bu iş çok uzadı" dedi.

"Bu adamın bazı zaafları var başkanım, adamın zaaflarından vurmak en doğrusu, böylelikle korku vermiş oluruz ve bir daha cüret etmez, yani onları korkutan bir şey lazım" dedi Eslem.

"Ben katılmıyorum. Bence onları korkuttukça daha çok üzerimize gelecekler" dedim.

"Yani ?" dedi başkan.

"Yani o adamı ya öldürmek yada sınır dışında başka bir ülkede o ülkenin kurallarını ihlal etmiş gibi göstermek ve onun hapise girmesi için bir olay çıkarmak lazım" dedim.

"Mantıklı peki ikisinden hangisi daha verimli olur ?" diye sordu.

"Bence öldürmek, şimdi olay çıkarırsak ve suç onların üzerine atılırsa ne kadar yıl hapiste kalırlar az çok tahmin ede biliyorsunuzdur, ülkenin devleti katil olduğu için adamlara sadece 1-2 yıl hapis verirler yada 25 yıl hapis derler ama aslında adamları serbest halinde bırakırlar kanlı işlerini devam ettirmek için, halka kolayca yalan söyler devletleri, ve onları serbest bırakırlarsa bizim işimize gelmez, o yüzden en iyisi yok etmek" dedim.

"Tamam, Hazar, Azra, Eslem, Murat, hazırlanın Suriye'ye gidiyorsunuz" dedi başkan.

Silah odasına gidip hazırlandık ve araca binip havalimana gittik. Orda özel uçağımıza binip Suriye sınırına uçtuk. Gizlice sızdık o topraklara, aramızda Arapça bilenler olduğu için rahat bir şekilde yola çıka bildik.

"Bir şey soracağım, neden araca binmedik ?" diye sordu Murat.

"Çünkü yollarda teröristler kontrol ediyorlar, durdurup kimliğini soruyorlar, biz o riski göze alamayız, yürümek daha mantıklı" dedim.

"Mantıklı" dedi.

"Susun da yürüyün hadi, gece olmadan o soysuzun köyüne girmemiz lazım" dedi Hazar.

Yürüdük ve yine yürüdük, ve hava kararmadan o köye vardık. Dürbünlerle köyün giriş çıkışını gözetledik, biraz ilerde o soysuzun evi vardı, evinin önüne çıkıp esnedi ve gerindi.

"Hava kararsın biraz daha, sonra başlıyoruz" dedi Hazar.

Hava karardığında Hazar bana "Sen benimle, Murat ve Eslem sizde birlikte evi sarın" dedi.

"Tamamdır" dedik ve ben Hazar'la gittim.

Hızlı ve sessiz bir şekilde köye doğru ilerledik karanlığın içinden. Evlerin arasında gizlendi ve yolun ucundaki aracın gitmesini bekledik. Kısa süre içinde araç gittikten Hazar'la o baş teröristin evinin arkasına doğru yöneldik. Evin arkasında Eslem ile Murat bekliyordu bizi.

Hazar'la ben evin içine girdik ve susturucu silahla baş teröristi yakalayıp öldürdük, diğer üç teröristi sessizce ben vurdum.

Hazar'la birlikte evden çıktım ve dördümüz birlikte sessizce ve hızlı bir şekilde uzaklaştık ordan.

"Hadi hızlı olun, adamlar kıllanmadan uzaklaşmamız lazım burdan" dedi.

Saatlerce yürüdük ve şafak sökene kadar yürüdük. Türkiye sınırına bir kilometrelik bir mesefa kalmıştı.

"Yakınız, gayret edelim, adamlar çoktan yola çıkmışlardır, arıyorlardır her yeri" dedim.

"Aynen öyle" dedi Hazar.

O sırada birden bir araç önümüzü kesti. Ben Hazar'a Hazar'da bana baktı.

"Bunlar sadece yedi kişiler, bunları vurur geçeriz" dedi Murat.

"Aynen" dedi Hazar ve adamlara ateş ettik. Biraz dağlık yerler olduğu için yere yatıp mermilerden kendimizi koruya biliyorduk.

"Çok yoğun bir şekilde ateş ediyorlar !" dedi Eslem.

"Mermileri bitince saldırıyoruz !" dedim.

Yavaştan ateş sesleri kesilmeye başlıyordu.

Bende o anı fırsat bilip "ATEŞ !" dedim ve anında kalkıp ateş açtık ve hepsini vurduk.

Onlara doğru yaklaşıp nabızlarına baktık, aralarında yalnızca birtanesi yaşıyordu ama onu alıp Türkiyeye götüremezdik çünkü işimizi yaramazdı.

Hazar aracın direksiyonuna binip bize baktı "E hadi ne bekliyorsunuz binin" dediği sırada üçümüzde hızlıca bindik.

"Hazar neden bu aracı aldın ?" diye sordum.

"Mecburduk, baksana bu grup bizi bulduysa diğerleri çok uzakta değil demektir, Türkiyeye varmamız lazım yoksa işimiz biter" dedi ve gazladı.

O hızla on dakika içinde vardık Türkiye sınırına. Türkiye sınırına vardığımızda havalimana gidip özel uçağa bindik ve İstanbul'a vardık. Havalimanda siyah aracımız bekliyordu bizi, ona bidip binaya vardık.

Yorulmuştuk, çok fazla yürüdük, çok fazla yorduk kendimizi, açlıkta var halsizlikte uykuda.

"Aferin size evlatlarım, bir görevi daha başardınız kutlarım sizi. Hadi gidin istirahat edin şimdi" dedi başkan.

Üstümü değiştirip araca tam binecekken Hazar geldi.

"Azra bekle" dedi.

Elimden tutup gözlerimin içine baktı, bana bir şey söylemek istediği belliydi.

"Ben sana bir şey sormak istiyorum" dedi.

"Sor" dedim.

"Azra ben...ben seni seviyorum ve...benimle evlenmeni istiyorum" dedi.

"Gerçekten mi ?" diye sordum.

"Evet, benimle evlenir misin ?" diye sordu...

Kanun Kaçağı 2 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin