"Haklısın" dedim ona bakarak...
"Çok haklısın.Belki de yaşananların hepsi büyük bir hataydı ama ben o hata yüzünden bir kere bile pişman değilim."
Az önceki yüzü daha yumuşak bir hâl almıştı.Kırgın bir şekilde gülümsedi.
"Hata? Buna hata demen bile yanlış ben onu hatadan ziyade bir şans olarak görüyorum."
Bu cümlelerini söyledikten sonra arkasını dönüp gitti.İşte şimdi gerçekten yalnız kalmıştım.
***
Saat sabah 7.30 idi. Yine yataktan sürünerek kalktığım bir günün sabahı... Üniversite başlayalı 2 hafta olmuştu fakat ben şimdiden bunalmıştım.
Bunalmamın asıl sebebi yalnız oluşumdu.
Küçüklüğümden beri annem bunu hep kafama kakmıştı.Kaç akşam yemek masasında biraz sosyalleşmenin kimseye zararı olmayacağı konusunda uzun uzun konuşmalar yapmayı ve her seferinde ise benim neden diğerleri gibi olmadığımı sorguladığı uzun akşam yemekleri...Hatırladıkça midem bulanıyor.
Annemin ve benim düşünce yapılarımız çok farklı.O sosyal olmak ve bir sürü arkadaşım olmasının doğru olduğunu düşünürken ,ben tam tersi çok arkadaşım olmasındansa az ama öz arkadaşım olmasının doğru olduğunu düşünmüyorum.
Bu sadece basit bir örnek,her konuda düşüncelerimiz çatışıyor.Aramızdaki anne-kız ilişkisi çok toksik bir hal almaya başlamıştı.
Ben de ne mi yaptım? Kaçtım. Ailemden, çevremden, arkadaşlarımdan - benimle arkadaşmış gibi davranan insanlardan- hatta doğup büyüdüğüm ülke olan İngiltere'den bile kaçtım. Fransa'da kazanmış olduğum moda okulu hayatımı değiştirmek için en küçük adımdı.
İşte şimdi ise burdayım.Paris'te...
Klasik bir Fransız apartman dairesinde oturmuş hayatı sorguluyorum.
Gözüme çarpan saat hayatı sorgulamaya biraz ara vermemi yoksa okula geç kalacağımı hatırlattı.Yatağımdan kalktım ve dolabımın önüne gidip , dünden hazırlamış olduğum kıyafetlerimi üzerime geçirdim.
Umarım bir şey unutmadım diye düşünerek evden çıktım ve apartmanımın alt katında olan pastaneye girdim.Her zamanki gibi kruvasanımıda alıp otobüse bindim.
Kartımı basmak için ceplerimi kontrol ettim fakat kartım cebimde yoktu.Arkamda duran insanlar homurdanıp şikayet etmeye başlamışlardı.
Arkamdan bir el omzuma dokundu ve ağır Fransız aksanıyla konuşmaya başladı.
Yabancı:
"İstersen benim kartımı kullanabilirsin."İlk başta reddetmiş olsamda mecburen kabul etmek zorunda kaldım.Teşekkür ettim ve boş bir yere oturdum.
Kartını kullandığım kişi de gelip yanıma oturdu.Uzun boylu,siyah saçlı ve yeşil gözlü bir çocuktu.Gülümsedi ve elini uzattı.
Yabancı :
"Ben Alain*"Eli havada kalmasın diye elini tuttum.
"Bende Lilia.Tanıştığıma memnun oldum.Gerçekten isminin anlamını çok iyi yansıtıyorsun."
Alain içten bir kahkaha attı.Bu içten kahkahası yüzünden birkaç yolcu dönüp bize baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARİS / Louis Partridge
FanfictionÇoğu şarkıda ve masalda Paris için aşıklar şehri denirdi.Hayatım boyunca bunun bir yalan olduğunu düşünüyordum...Taa ki o güne kadar.Otobüste gördüğüm bir çift kahverengi gözün hayatımı değiştireceğini bilseydim yine onun yanına o koltuğa oturur muy...