7 - "Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığım; ne yana dönsem sana çarpıyor."

1.6K 147 677
                                    

Hoşgeldiniz gözümün nûrları. Heyecanla koşa koşa geldim, umarım bölümü seversiniz ve yorumlarınızla donatırsınız.🤍 Bölümü ithaf edebilseydim eğer iki gün önce doğum günü olan tuz kral'a ederdim ancak elimden sadece ondan aldığım ilhamla yazdığım bu hikayeyi yayımlamak ve şarkılarını sizinle paylaşmak geliyor. İyi ki varsın tuz kral💎

🎶Cem Adrian - Hala Senin Suçun Var🎶

7

Takvimdeki yapraklar eksilmiş, Chanyeol'le o çekişmeli tartışmamızın üstünden aylar geçmişti. Soğuk havalar yerini pembe kiraz ağaçlarına bırakırken okulda bahar şenliği haftası için hazırlıklar da çoktan başlamıştı. Sene başında gerginlikten sunum yapamayan, yurda kaçıp ağlayan ben, bahar şenliğindeki iki stantta görev alıyordum. Yerine getirdiğim sorumluluklar haklı bir gururla kabartıyordu omuzlarımı.

Nasıl ki güneş gören petunya gölgedekine kıyasla daha sağlıklı ve güzel açıyordu; ben de gördüğüm ilgi ve sevgi sayesinde gölgede unutulmuş eski halime göre daha canlı, daha güzel ve daha özgüvenli hissediyordum kendimi. Derslerdeki başarım artıyor, ortalamam geçen döneme göre hayli yükseliyordu. Tıpkı Sehun'a özendiğim gibi hobi bile ediniyor, sayısız okul gezisine katılıyordum.

Chanyeol'le aylar önce alabora olan gemilerimiz zamanın durgunlaştırdığı denizle beraber kıyıya vurmuş gibiydi. İkimiz de hayatlarımıza saygı göstererek dostça geçinmeyi öğrenmiştik. Dahası çok istekli olmasa da tesadüf eseri Sung Woong ile de tanışmışlardı, hem de oldukça manidar bir günde, yılbaşı gecesinde. Erkek arkadaşım dizlerine uzanan siyah atkısı içinde karlar altında dudaklarımı öperken yakalamıştı iri gözleri bizi. O an kar taneleri silah olup gökten ateş açmış gibi hızlanmaya başlamıştı üstümüze ve ben dondurucu soğuğun altında bile alev almış bir çıra gibi tutuşmuştum. Ne var ki yanan kulaklarımı söndüren Chanyeol'ün parmakları arasına dolanmış ince parmaklar olmuştu. O günden sonra daha da kabullenir olmuştuk birbirimizi. Büyükannenin yazısız kanunu yerine getirmiş noelin bereketinden faydalanmak için hep birlikte o tanıdık mermer masasının etrafında dizilmiştik. Davetsiz misafir olmaktan hiç çekinmeyen Sung Woong dakikalar içinde Soo Jin'le muhabbeti kurmuş hatta ve hatta büyükannenin bile şen kahkahasını kazanmıştı. Her şeye rağmen ondan geriye doğru sayarken büyükannenin ikimize attığı bakışları hiç unutamıyordum. Dile gelmese de gözlerinden akan bir acıma duygusu vardı o bakışlarda. Çocuğunun elini kalabalık caddenin ortasında bırakmış bir annenin hüznünü ve endişesini taşıyordu göz bebekleri. Buna rağmen öyle naif öyle yumuşaktı ki bu hüznünü tek harfe bile dökmemiş, vurmamıştı yüzüme.

İlk kez aynı masaya oturan bu dörtlü sonrasında da sıkça bir araya gelmişti bu arada. Hatrı sayılır çoğunluğu tesadüflerden kaynaklansa da bir aksilik çıkmıyor geceyi keyifle bitirip dağılıyorduk. Soo Jin'in arkadaş canlılığı da bu hoş vakitlerin en temel besleyicisiydi. Gün geçtikçe bir zamanlar Chanyeol'e duyduğum hisler de şekil değiştirip sıkı bir dostluğa evriliyordu üstelik. Ve ben içimde düğümlenmiş olan iplerin teker teker çözülmesinden son derece memnuniyet duyuyordum.

Bugün de hep birlikte olduğumuz günlerden biriydi. İki gündür yoğun bir şekilde stantta görev almanın ödülü olarak bugünümü sadece onlara ayırmıştım, Sehun ve Changbin dahil olmak üzere tabii ki. Oradan oraya daldığımız platformların en sonunda lastikle kendimizi geri çekip dev dart tahtasına fırlattığımız oyun, Changbin'in belini incitmesiyle sonlanınca yorgunlukla çimlere uzanıp sahnede performans gösteren müzik kulübünün yakışıklı çocuklarına alkış tutarken bulmuştuk kendimizi. Hava kararmaya başladıkça hareketli parçalar yerini kulağı okşayan yumuşak notalara bırakıyor hepimizi tatlı bir hisle mayıştırıyordu.

Şeker PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin