Tanıtım

1K 417 213
                                    


Yağmur yağıyordu, yere düşen damlaların sesi yüreğime dokunuyordu.


Aslında her yağmur damlası bir umut parçası gibidir, belkide ona benziyordur. İnsan evladı umutla yaşar, umudun olmadığı yerde yaşam da yoktur. Yağmurun olmadığı yerde bitki yetişmediği gibi, insanın yüreğinde de bir umut yeşerir, zaman geçtikçe büyür. Hiç beklemediği bir anda her şey altüst olur.Umut'un yerine hayal kırıklığı alır.Ama yüreğinde hala bir parça umut vardır değil mi? Yağmur taneleri de öyledir. Önce var olurlar, sonra havada özgürce uçarlar, belki de en çok sevdikleri şey özgürce uçmaktır. Ancak hayat her zaman olduğu gibi bunu onlara fazla görür ve hiç beklemedikleri bir anda yere düşerler.Etrafa dağılıp param-parça olurlar.İşte her şey bu kadardır...
İnsanların öleceğini bilerek yaşaması gibi onlar da erya da geç yere çakılacaklarını bilerek havada uçuyorlar.

Otobüs durağında bankta oturmuş yağmuru izliyordum. Bir damlanın yere düşüp inci gibi saçıldığını, sonra ise bir yol çizip diğer damla parçalarına karıştığını izledim.


Otobüsün geldiğini görünce banktan kalktım. Kapalı yerde olmama rağmen rüzgar yağmur damlalarını yüzüme savuruyordu.Saçlarım uçarken gülümsedim.Otobüs durakta durduğunda vakit kaybetmeden bindim.Pencere kenarında boş bir yere oturdum ve pencereden dışarı baktım. Hava kararmıştı, annem canıma okuyacaktı.

Gideceğim yere varınca otobüsten indim.
Yağmur biraz dinmişti, yağmur da yürümeyi sevmeme rağmen hava karardığı için yürüyüşümü hızlandırdım.
Annem ve ikizim benim için endişilenmiş olmalılar. Babam evde olmadığı için o sorun değildi.

Bir ikizim vardı ve çift yumurta ikizi olduğumuz için diğer ikizlere göre daha çok benziyoruz.Hatta Annem ve babam bile  bazen bize ayrtetmekde zorluk çekiyorlar .Annem bunun için  kendince bir yüzük tasarladı.

Yüzüğün üzerinde ayrıca annemin adını verdiği bir yağmur çiçeği vardı. Aslında çiçeğin adı yağmur çiçeği değil ama yağmur yağdığında çok güzel ve narin göründüğü için annem ona yağmur çiçeği adını vermiş. Benim ki şeffaf beyazdı,ikizim de ise su yeşili ve mavi karışımı bir şeydi.Birbirlerine benzemeseler de uzaktan bakıldığında çok benziyorlar ama yakından baktığınızda ayırt etmekte zorlanmıyor du insan. İşte bu ikimizi andırıyordu değilmi?
İkizim le bir birimize benzesekde sadece  bizi iyi tanıyanlar ayır etmekde zorlanmıyorlardı.

 İşte bu ikimizi andırıyordu değilmi?İkizim le bir birimize benzesekde sadece  bizi iyi tanıyanlar ayır etmekde zorlanmıyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Annesinin tasarımı sadece yüzük)

Kapıyı çalıp annemin açmasını bekledim.

Annem kapıyı açıp azarlamaya başladı.

"Neredesin Erva? Bi kitap alıcam deyip evden çıktın,gelip çıkmadın.Hem kitabın nerede senin?Sen beni delirtmekmi istiyorsun? Bu haline bir bak sırıl sıklam olmuşsun."

Annemin beni azarlamasının bitmesini beklerken inşallah şurada soğuktan donmazdım.Üzerimdekilerin yaş olması yüzünden daha çok titrerken annem yine konuşmaya başladı.

"Geç içeri hemen hasta olacaksın" deyip  geçmem için geri çekildiğinde çabucak içeri geçtim.

Ayakablarımı çıkarıp sakince anneme döndüm.

"Kütüphanede olduğumda yağmur yağmaya başlamıştı bu yüzden kitap alamadım.Yağmur yüzünden de otobüs geç geldi. Ne yapayım?"

Kitapı almadım çünki yürüme yolumda vardı ve benim şemsiyem ve çantam yanımda değildi.Bu zaman da kitap yağmurdan ıslanıp zarar görecekti.

"Tamam hadi üzerini deyiş gel yemek hazır."

Onu onaylayıp odama doğru çıktım.
Kapımı açıp odamdan içeri girdim.Odamda hiç kimse yoktu.Kapıyı kapatıp dolabıma doğru yönelecektim ki penceremin açık olduğunu fark ettim.Oraya doğru yürüyüp pencereyi kapatıp perdeyi örtüm.Yeniden dolabıma doğru yönelip bir kaç kıyafet aldım ve üzerimdekileri değişip onları giydim.Sade ve bol siyah eşorfman takımı giymiştim.Rahat giyinmeği seviyorum.

Banyoya gidip el yüzümü yıkadım ve havlumu alıp nem saçlarımı birazda olsa kurutum.Yeniden odama girip etrafa baktım odam hep olduğu gibi düzenliyidi.Genel olarak dağınık biri değilim ama düzen hastasıda değilim.Yatağımın yanındaki komedinin üzerinde bir kağıt parçası dikkatimi çekti.Oraya doğru yürüyüp ne olduğuna baktım.Küçük not kağıdını elime alıp yazılanları okumaya başladım.

"Seni bulduk küçük sıçan.Nereye kadar saklana bileceğini sanıyordun?
Seni bulamayacağmızımı zanetin?Unutma sıçanlar ne kadar o deliğinden çıkmayıp saklansalarda en sonunda celatına yem olurlar.

Not:Sende bize ait bir şey var ve biz onu geri almadan durmayacağız.Görüşeceğimiz anı bekle küçüğüm...

                     Oyun başlasın "

Evet tam olarak kağıtta böyle yazıyordu.
Kimdi bunlar?Ve benden ne istiyorlar?Ne oyunu delirmişler bunlar.Hem beni benzete benzete o küçük hayvanamı benzetiler?Ah delireceğim.














Merhaba arkadaşlar.
Nasılsınız?

Tanıtım bölüm nasıl sizce?

Kitaptan beklentilerniz neler bakalım?

Bu benim ilk kurgum bu yüzden biraz heyecanlıyım.Umarım seversiniz.
Yazım hatalarım ola bilir bu yüzden sizden şimdiden özür dilerim.Ve acemi ola bilirim bu yüzdende sizin desteğinize çok ihtiyacım var.
Neyse kendinize iyi bakın diğer bölümde görüşmek üzere.

Oy ve yorum yapmağı unutmayın 🦋🦋


661 kelime

Karanlığa Çökmüş Bir Kalp  #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin