Jungkooktan
Taehyungla buluşmayalı biraz olmuştu. Onu arayıp buluşalım dedim. Tabi ki buluşacağımız yer kafeydi. 2 saate kafede olmasını söylemiştim.
İkimizde kafeye gittik ve oturduk. Rosé ortalarda yoktu. İçeri girdim ve Rosé yi aradım.
"Rosé, nerdesin?"
Depo kapısını açtı ve dışarıya çıktı.
"Burdayım. Sayım yapıyordum. İşim yeni bitti. Hadi dışarıya geç ben geliyorum."
Masaya oturdum ve Rosé yi bekledim.
"Ah, Selam Tae. Nasılsın?"
"İyiyim Rosé. Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim."
Rosé, Taehyung a menü uzattı. Rosé ye baktım.
"Benimki nerde?"
Gülerek,
"Bu gün denemen gereken yeni bir şey var. Sana ondan yapacağım."
Taehyung siparişini verdikten sonra, Rosé mutfağa gitti ve hazırlamaya başladı.
"Siz baya yakın olmuşsunuz."
Güldüm ve kafa salladım. 15 dakika sonra Rosé elinde iki içecekle geri döndü.
"Zaten şu an bizden başka kimse yok. Otursana."
Masamız iki kişilik ve cam kenarında olduğu için 3 sandalye vardı. Karşılıklı olarak Taehyung la oturduğumuz için Rosé cama bakan sandalyeye oturdu. Ve bana baktı.
"Hadi iç. Tepkini merak ediyorum."
Bir kaç yudum aldım. Kusmamak için kendimi zor tuttum.
"Nasıl? Beğendin mi? Benim tarifim."
Kötü diyemezdim ki. Beğenmiş gibi yapmaya karar verdim.
"Beğendim. Güzel olmuş."
Taehyung bana bakarak güldü. Beğenmediğimi gayet net anlamıştı. O sırada kapıdan biri girdi.
"Rosé."
Diyerek hafif bir şekilde bağırdı. Rosé arkasına baktı. Zayıf kahküllü bir kız vardı kapıda.
"Lisa."
Kızın adı Lisaymış. Çok güzel bir kızdı fakat pek dikkatimi çekmemişti. Ama görünen o ki Taehyung'un dikkatini baya çekmişti.
Rosé sandalyeden kalktı ve Lisa ya doğru koştu. Sarıldılar.
"Dönmüşsün sonunda. Beni nasıl buldun?"
"Anneni aradım. Burada olduğunu söyledi."
"Ne zaman döndün? Biraz önce ilk senin yanına gelmek istedim. Zaten şu an kalacak bir yerim yok. Annemler Tayland'da kalmaya karar verdiler. Sanırım senin yanında kalabilirim değil mi?"