Bölüm 4 : Çiçekçi

257 18 2
                                    

Merhaba :) Aaaaaa! Yb gelmiş. Vote de gelse de karşılıklı mutlu olsak ne kadar güzel olur dfsjkldşldll. İyi okumalaaaaarrrr

Nasıl ya? Gerçek miydi bu sahiden? Hemen çiçekçiye doğru ilerlemeye başladım. Eğer bu işin şartlarına uyarsam, derhal Çağlar'a haber edecektim. Ne de olsa bir de erkek eleman arıyorlarmış. İkimiz aynı yerde çalışırsak, harika olurdu. Çağlar ile 6.sınıftan beri beraberdik. Beni hep bir abi şefkati ile korurdu. Birbirimizin her şeyini bilirdik. Umut'un ölümünden sonra her yıkılışımda beni ya Rana, ya da Çağlar toparlamıştı. Şimdi ise kendi kendime toparlanıyordum. Alıştım artık. Bu düşüncelerle ilerlerken dükkanın önünde durdum. Kapıyı açtığımda buram buram çiçek kokuyordu. Doğal olarak. Benim dikkatimi en çok papatyalar çekmişti. Her zaman bu böyle olmuştur. Ne kadar çok çiçek olursa olsun, papatyalar daima daha samimi gelmiştir. Daha masum, daha güzel. Dükkan sahibi olduğunu düşündüğüm, biraz yaşlı olan amcanın yanına doğru ilerledim.
"Buyur evladım, hangisinden istiyorsun?"
"Yok efendim, ben iş ilanı için gelmiştim. Genel olarak bilgi alabilir miyim acaba? "
"Tabi kızım, geç otur şöyle. Bir şey içer misin? "
"Sağolun. Benim acelem var da biraz." diyerek adama gülümsedim. Samimi birine benziyordu.
xxxxxx
Yaklaşık 10 dakika gibi kısa bir sürede bana iş ile ilgili tüm detayları aktaran adama teşekkür ederek kapıyı açtım.
"Ben arkadaşıma da bir sorayım. Size yine uğrarım. Kolay gelsin. İyi günler."
"Tamam kızım. Sağol. Sana da iyi günler. "
Markete uğrayıp ekmeği de aldıktan sonra eve döndüm. Yemek hazırdı. Apar topar geldiğimiz için anne yemekleri yoktu. Eğer normal şartlarda gelseydik, kesin annem ve yengem bir sürü yemek yaparlardı gelirken. Babaanne yemekleri zaten yoktu. Kadın hasta sonuçta. Sıkıntılı mıyım neyim? İşim gücüm yemek. Kadın burada kaza geçirmiş, benim derdime bak. Kendi kendimi azarlama işlemlerini hızla sürdürürken etrafa bakınmaya başladım. Alperen ve Rana ortalıkta yoklardı. Bakalım yine ne karıştırıyorlar?
"Ranaaaaa! Alpereeeeennn! Neredesiniz?" Geçen gün yaptıkları şeyi tekrarlarlarsa bu kez ikisini de parçalarım. Yaparım yani. Aklım çıkmıştı.
"Rana! Sana bir haberim var! Önemli." diyerek ciddiyete dönüşen tek taraflı konuşmama tam devam edeceğim sırada Rana ortaya çıktı.
"Ne oldu?!"
"Geç bizim odaya, konuşuruz."
Rana'ya olayı anlattım. Başta ses tonum yüzünden baya ciddi bir şey sanmış. Kıyamam ya. Deli falan da, baya baya iyi kız. Pek belli etmese de, içine atsa ve hep etrafındaki insanların sorunlarıyla ilgilense de Rana aslında içinde büyük fırtınalar olan biri. Şu, acısını içinde yaşayanlar var ya. Onlardan Rana. Ben de acımı içimde yaşarım, ama ben hem acı çekip hem de etrafımdakilerin dertleriyle ilgilenmeyi kaldıramam.
"Ne dersin? Kabul eder mi ki babam?"
"Edecek, bak görürsün "
İnşallah kabul ederdi. Yengemin sesiyle bütün ev harekete geçti.
"Milleeeettt! Haydi sofrayaaaa! "
xxxxxx
Yemekten sonra babam beni yanına çağırdı. Beraber balkona çıktık. Babam düşünceli görünüyordu. Bu kadar çabuk karar vermez aslında normalde. Sanırım Konya'ya dönecekleri için acele ediyor. Allah'ım n'olur izin versin. N'olur!
Ben kendi kendime dua ederken babam söze başladı.
"Lafı uzatmaya gerek yok . İzin veriyorum. Ama iş bulunca bana söylüyorsun, o sırada Konya 'da olsam bile gelip görmek istiyorum. O yüzden biz de buradayken bulursak daha iyi olur. " dedi.
"Tamam baba olur, sen buradayken buluruz. Sen önce bir izin ver de, gerisi hallolur zat... Bir dakika bir dakika! Sen az önce ne dedin? İzin veriyorum mu dedin? "
"Evet öyle dedim. Demesem miydi acaba?"
"Yoo, gayet iyi böyle. Teşekkür ederim babacım. Bitanesin." diyerek boynuna atladım.
"Tamam dur tatlım, yeter. Sakin ol. Yani Defne, bu kadar sarılacağını bilsem seni yıllar önce bir işe verirdim kızım. Sanayiye falan. " diyerek sırıtmaya başladı.
"Zaten sınav haftaları 'Ben erkek olsam okulu bırakıp sanayiye çalışmaya giderdim.' dediğim çok olmuştur. Olabilirdi yani. Yadırgamazdım. " diyerek ben de gülümsedim.
Tabiki de iş bulduğumu hemen söylemeyi düşünmüyordum. İki nedenim vardı bunu yapmak için. Birincisi; babam ondan kesin olarak onay almadan izin iş bulduğumu öğrenirse, onu dikkate almadığımı düşünebilirdi. Kırılabilirdi. İkincisi ise, Çağlar ile konuşmam gerekiyordu. Sahi, ben onu bir arasam ya.
"Baba, benim Çağlar'ı aramam lazım. Ben iş bulursam sana söylerim o zaman. Şimdi içeri geçeyim de, şunu bi arayayım. Haberi yok yazın burada kalacağımızdan."
" Haydi ara bakalım. "
Balkondan içeri girdikten sonra telefonumu aramaya başladım. Allah bilir neredeydi şimdi bu telefon.
"Alperen! Telefonumu gördün mü? "
"Evet, bizim odada. "
Ne dedi o? Bizim oda mı?
"Hayır Alperen, o oda artık sadece Rana'yla benim. Sulanma odaya. "
"Ama her geldiğimde bilgisayara el koyarım. "
"El koymak olmaz. Ama belki dokunmana izin verebilirim. "
"Defne abla ya! "
"3 ay zaten be. Gören de sürekli buradayız sanacak. " diyerek telefonumu almaya gittim. Alperen'i çoğu zaman Rana'ya karşı koruyan taraf olurum. Ama eğer yanımızda Rana yoksa, Alperen'i gıcık etmeye bayılırım.
Telefona kavuştuğumda direkt olarak Çağlar'ı aradım. Tabiki de ilk çalışta açtı. "Alo, kanka şimdi sana 1 iyi, 1 kötü haberim var. Önce hangisini söyleyeyim? " dedim sırıtarak.
"Kötüyü söyle önce. "
"Bizden kurtulamıyorsun. Bu yaz babaannemin yanında kalacağız."
Bunun kötü bir haber olmadığını ikimiz de biliyorduk. Gülümseyerek cevabın gelmesini bekledim.
"Şaka mısın lan sen? Oldu mu şimdi? Hiç oldu mu? Ben de ne güzel halay çekiyordum her gün düzenli olarak. 'Defne gitti' diye ne güzel sevinmiştim şimdi oldu mu bu yaptığın zalımın gızı? "
"Bence de, olmamış bu. Hiç olmamış. Temiz bir dayak çok çok daha güzel olabilir sana. "
"Kızma be. Şaka yaptım işte. Abi çok iyi olmuş ya. Süper haber. "
"Ya aslında babaannem kaza geçirmiş de ona göz kulak olacağız Rana'yla. Sıkıntı yok. Meraklanma yani. Ayrıca iyi haber şu ki; iş buldum. "
"Nasıl ya? Baban nasıl izin verdi kızım?"
"Ya işte 'Ben göreceğim çalıştığın yeri' falan dedi. Ben bir çiçekçide iş buldum aslında. Hem 2 kişi arıyorlarmış. Sen de gelsene lan. Babaannemin evin hemen arka sokaklarında bir yerde. " dedim büyük bir umutla. Ben heyecanlı heyecanlı vereceği cevabı beklerken
"Ya kanka yok. Ben almayayım. Çiçek olayından haz etmiyorum. "dedi. Nasıl ya??
"Şaka mısın oğlum sen? Ben burada o kadar heyecan yapayım, beraber aynı işe girelim muhabbeti yapayım. Sen de beni böyle mal gibi ortada bırak. Ayrıca adamla konuştum ben. Kurye olayıymış. Tutup 'Abiciiimmm aplacıım bi çiçek al be abi. Ayde benim güzel abeem bee ' diye bağıracak halin yok. Hayret bi şey ya! " diyerek telefonu kapattım. Sevincim kursağımda kalmıştı. Yine. Ben o kadar hayal kurayım, adamın yaptığına bak. Biraz akıllansın.
xxxxxx
Uyandığımda Rana odada yoktu. Odanın duvar rengindeki tüm detayları inceledikten sonra ayağa kalkmayı başarabilmiştim.
Perdeyi araladım. Güneş sıcacık vuruyordu insanın yüzüne. Önce banyoya gidip, elimi yüzümü yıkadım. Sonra geçtim dolabın başına. "Ne giyeceğim ben ya" olayını yaşayacak kadar çok giysi bırakmamıştım burada. Tamamı Konya' daydı. Üzerime gündelik bir şeyler giydim. Altına koyu renk bir jean ve birkaç bileklik taktım. Kot gömleğimi giydim ama önünü açık bıraktım. Saçlarıma ufak bir tel tokayla destek verdikten sonra hafif kabarttım. Telefonumu ve kulaklığımı aldım ve içeri geçtim. Bugün annemler gideceklerdi. Onları uğurlayacaktık. Tabi benim gitmeden önce babama çiçekçi olayından bahsetmem gerekiyordu. Odadan çıkarak annemlerin uyuduğu odaya gittim. Rana hala yoktu. Nereye gitti acaba ?
Babamın kulağına eğilip "Baba, iş buldum ben. Gel haydi de millet uyanmadan bi gidip bakalım. Senin de hoşuna giderse gireyim şu işe de birileri kapmasın. "
Babam gözleri hala kapalı bir şekilde  "Ya sen nasıl bir takıntılı oldun iyice. Gideriz kızım sabah sabah derdin ne? Az önce de Rana gelmiş. O da iş bulmuş. Görüşmeye gidecekmiş. Ne oldu size ben anlamadım ki. Sırf yemek yapmamaya üşenip, 'Tokum ben ' diyen 2 canavar nasıl oluyor da müthiş bir yaz tatilini çalışarak geçirmek istiyor? "
Açıkçası söylediklerinden dikkatimi çeken tek şey Rana olmuştu. Bu kız daha iş aramadı bile. Onu bırak, bana öyle bir şey söylemedi. Olsa kesin söylerdi. Ne işler karıştırıyor bu yine?
"Defne, kalk o zaman gidelim de sen de susmuş olursun. Evdeki konuşan kadın sayısı azalır en azından. "
"Babaaaaa! "
"Şaka yaptım meleğim, kalk hadi "
"Ben hazırım. Sen giyin. Kapının önündeyim ben. "
"Emredersiniz! "
Gülümsedim. Babamla atışmak da en az muhabbet etmeyi kadar eğlenceliydi. Babam dakikalar sonra gelince hemen çiçekçiye gittik. Yakındı zaten. Bu erkeklere çok özeniyorum. Bir insan nasıl bu kadar kısa sürede hazırlanabilir ki?
xxxxxx
Çiçekçi amcanın adı Mehmet 'miş. Çok iyi birine benziyordu. Sevimli bir yapısı vardı. Nitekim babam da Mehmet Amca 'ya ısınınca ben işe girmeye karar verdim. Her gün sabah 7'den, akşam 6'ya kadardı. Yarın başlayabilirmişim. Öyle olunca eve döndük. Evde herkes hazırlık yapıyordu. Annemler bugün dönmeye karar vermişlerdi. Kahvaltı da hazırdı ayrıca. Kurt gibi açım!

MERHABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin