1.Bölüm

5.4K 113 30
                                    

GİRİŞ

“Lütfen yapma, hadi ver elini gidelim.”

“Ben hiçbir yere gitmiyorum!”uçuruma doğru bir adım daha attım, ağlayarak konuşuyordum.

“Ölmek bir çözüm değil biliyorsun.”

“Neyi biliyorum biliyor musun; bana hiçbir zaman değer vermediğini, gözünde sadece bir hiç olduğumu hatta beni hiç doğurmamış olmayı dilediğini.”sesim titreyerek çıkıyordu.

“Hayır Nox sana açıklayamayacağım şeyler var ama seni doğurmak hayatımda yaptığım tek doğru şeydi. Bu yanlış hayatımda tek doğru şey.”

“Hayatında yaptığın tek doğru şeye birazcık değer verseydin, ne ben şimdi bu uçurumun kenarında olurdum ne de sen elini uzatmış bana yalvarıyor olurdun.”

Uçurumdan aşağı doğru baktım. Atlamamak için bir nedenim bile olsa hemen geri dönerdim ama yoktu. Kayalara çarpan sular bana gel diyor, Rüzgar beni aşağı doğru itiyordu. Atlamak için mükemmel bir andı ya da ölmek. Son bir kez annemin yüzüne bakmak için arkamı döndüm. Gözlerime inanamıyordum, annemin tam arkasında on altı tane erkek duruyordu. Ağzımı zar zor araladım:

“An-ne bunlar, bunlar da kim?”

Annem birden kafasını arkaya çevirdi, o da şaşırmış görünüyordu.

“Siz… Sizin burada ne işiniz var? Burada olmamanız gerekir.”

Şaşkınlıktan ağzım açılmıştı. Annem onları nerden tanıyordu ve niye burada olmamaları gerektiğini söylemişti? İki saniye içinde milyon tane şey düşünürken bacaklarımın titrediğini fark ettim.

“Anne bana cevap ver! Kim bunlar, niye buradalar?”

Birden ayağım kenarda duran taşa takıldı ve dengemi kaybettim, düşüyordum. Soğuk hava yüzümü yalıyordu. Bütün kötü düşüncelerden arınmıştım. Hafifliyordum sanki. Suya öyle şiddetli çarptım ki bir an için kafam gövdemden ayrıldı zannettim. Su buz gibiydi. Ellerimi ve ayaklarımı hissedemiyordum. Suyun derinliklerine doğru çekiliyordum ama bir gariplik vardı; akciğerlerime su doldukça rahatlıyordum. Suyun altındaydım ve nefes alıp vermeye başlamıştım.

Bu rüyayı belki de yirminci görüşümdü.

1.BÖLÜM

   Daha alarm çalmadan annemin sesiyle uyandım, “Hadi kalk artık Nox, okuluna geç kalıyorsun!” Annemin beni evden göndermek istediğini bilmesem gerçekten okula geç kaldığım için beni kaldırdığına inanırdım. Annemle aramdaki ilişki bir anne kız ilişkisinden çok, evi sadece yatmak için kullanan, geceden geceye birbirini gören iki yabancı insan gibiydi. Her gün eve başka erkek getiriyordu. Her ne kadar hepsiyle arkadaş olduğunu söylese de bu yalan inanmayacak kadar büyümüştüm artık. Yani kısacası annem bana ayırmadığı zamanını erkeklere ayırınca ister istemez aramıza mesafe girmişti.

“Nox, hala mı kalkmadın, servisin on dakika sonra gelecek!”sesi nedenini bilmediğim bir şekilde heyecanlı çıkmıştı.

“Tamam anne kalkıyorum!” Yataktan doğrulmam beş dakikamı almıştı, aslında hasta numarası yapıp evde kalabilirdim ama annemin ses tonundaki heyecana bakılırsa eve yine bir misafiri gelecekti. Yorganı üzerimden attım ve baş ucumdaki tokayla dağınık saçlarımı topladım, ayaklarımı yere süre süre lavaboya gittim. Okula gitmeden önce her sabah mutlaka duşa girerdim. Su bana kendimi iyi hissettiriyordu. Üzerimdekileri çıkardım ve kirli sepetinin üzerine koydum. Vücuduma su değdiğinde sanki bütün kötülükler suyla beraber akıp gidiyordu.

“Nox, servisin geldi neredesin hala?”

Hemen duştan çıkıp kapıda asılı duran havluya sarıldım. Yatağımın üzerinde duran pantolonumu giyindim. Ya yeni yıkandığı için ya da kilo aldığım için çok zor giyinmiştim. Dolabımı açıp elime ilk gelen bluzu üzerime geçirip aşağı kata indim. Mutfak tezgahının üzerinden annemin hazırladığı kahveyi alarak ayakkabılığa girdim Aslında kıyafetime uygun bir ayakkabı seçmek isterdim ama servis şoförümüzün beklemek gibi bir huyu yoktu. En yakında duran spor ayakkabılarımı yere attım ve üzerlerine basarak servise koştum. Her zamanki yerime oturduktan sonra ayakkabılarımın arkalarını çektim. Arka koltuklara baktığımda aynı tarih dersinde olduğum Ladon’ı gördüm. Daha önce onu hiç bu serviste görmemiştim. Büyük ihtimalle buralarda bir yere taşınmıştı. Ladon nedenini bilmediğim bir şekilde çekici geliyordu. Çok konuşkan biri sayılmazdı zaten konuşmasına da gerek yoktu, bakışlarıyla bile çoğu kıza kendine hayran bırakıyordu. Okula vardığımızda yan koltukta duran çantamı omzuma taktım ve servisten inmek için kapıya yöneldim. Birden birinin çantamın fermuarıyla oynadığını fark ettim ve hemen arkamı döndüm. Ladon’dı.

“Napıyorsun sen?”sesim normal sesimden kat kat ince çıkmıştı.

“Fermuarını açık bırakmışsın . Başka insanlar benim kadar iyi niyetli olmayabilir dikkat et. Ayrıca artık komşu sayılırız. Neyse tarih dersinde görüşürüz.”dedi.Sesi ciddi miydi yoksa cazibeli miydi tam anlayamadım ama nefes alıp verişlerimin hızlandığı söyleyebilirdim. Şaşırmıştım. Saçımı kulağımın arkasına aldım ve kafamı yere eğdim çünkü Ladon’ın benimle konuştuğunu gören bütün kızlar bana bakıyorlardı. Adımlarımı hızlandırıp hemen okulun içine girdim.  Merdivenlerden çıktım ve Tarih sınıfına girdim. Mr.Milo içerideydi. Hoca geç kalmama bir şey demedi ama rahatsız olduğunu belli edecek bir bakış attı. Çantamı omzumdan çıkararak en önde oturan Dasha’nın yanına oturdum. Dasha en yakın arkadaşımdı. Onunla ilkokuldan tanışıyorduk ve aynı liseye gitmek hayallerimizden sadece biriydi.Dasha’yla bir arkadaştan çok iki kız kardeş gibiydik. Annemle geçirmediğim zamanı onunla geçiriyordum.

“Bir an gelmeyeceksin sandım Nox.”

“Saçmalama bugün tarih gurupları belli olacak. Biliyorsun bu ödev için yapmayacağım şey yok.” Doğruydu. Bu ödev sayesinde üniversiteden burs alabilirdim, ileriki hayatım için bu ödev çok işe yarayabilirdi. Birden kapı açıldı içeriye 1.85 boylarında esmer, yeşil gözlü biri girdi. Mr.Milo baktığı kağıtlardan kafasını kaldırarak gözlerini kapıdaki çocuğa çevirdi.

“Cadmus bende seni bekliyordum. Evet arkadaşlar Cadmus yeni öğrencimiz. Boş bulduğun yere oturabilirsin.”

Gözlerime inanamıyordum; bu çocuk annemim iki gün önce eve getirdiği çocuktu. Harika şimdi de annemin sevgilisiyle aynı sınıftaydım.Birden göz göze geldik. Bakışları o kadar derindi ki, birkaç saniye daha baksaydım kendimden geçebilirdim. Çok yakışıklıydı.

“Evet arkadaşlar uzun zamandır beklediğiniz an geldi. Uzun uzun düşündükten sonra Tarih ödevinin guruplarını ve konusunu belirledim. Sizlere bu ödevin önemini anlatmıştım. Yeterince açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Öncelikle ödevin konusunu açıklıyorum: Herkes kendi geçmişini araştıracak. Kaçıncı nesil olduğunuzu, soyunuzu ve ilk nesilinizin kimler olduğunu. Kim bilir belki bir kaçınız akraba bile çıkabilirsiniz. Şimdi gurupları açık…”

Daha hoca cümlesini bitirmeden konuşmaya başladım: “Mr.Milo ben babamı hiç tanımadım ve onun hakkında en ufak bir bilgiye bile sahip değilim, ben nasıl kendi neslimi araştırabilirim ki?”

Doğruydu on iki yaşıma kadar anneme hep babam hakkında sorular sordum ama o hep bu konuyu geçiştirdi bir müddet sonra bende vazgeçtim. Doğrusunu söylemek gerekirse annemin bile babamın kim olduğunu bildiğine şüpheliyim. Her gün eve başka erkek geldiği için benim yerimde kim olsa böyle düşünürdü.

“Evet Nox, durumunu zaten biliyorum. Bunun için seninle aynı durumda olan iki kişiyi seninle gurup yaptım ve sizin gurubunuza farklı bir ödev verdim. Size kendi soyunuzu araştırmanızı versem bu saçmalık olurdu çünkü hiç birinizin ailesi hakkında bir bilgisi yok. Size ne ödevi versem diye çok düşündüm ve en sonunda bir sonuca vardım. Sizlerden en eski tarihimizi araştırmanızı isteyeceğim; Yunan Mitolojisi.”

“Peki gurup arkadaşlarım kimler Mr.Milo” sesim heyecanlı çıkmıştı.

“Ladon ve Cadmus.”

TANRININ KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin