-1-

141 14 2
                                    

Sokakların bir sürü hikayeye şahit olduğu doğrudur. Her kaldırımın köşesine bulaşan duygular zamanla bir üsluba bürünüp somutlaşır. Neden genelde insanlar aynı yerlerden geçer.. Tanıdıklık mı? Yoksa güven hissi mi?

Bilmiyorum.

Ama benim de bildiğim bir gerçek var.

"Hayırdır genç kızım birine mi bakmıştın? Beş dakikadır dükkanımın önündesin.."

Arkadaki sese çevirdim yönümü.

"Tarık Han'ı tanıyor musunuz?"

Yaşlı amca kaşlarını hayretle çattı.

"Tarık oğlumu mu arıyorsun? Onun soranı kimsesi yoktur ama.."

Amcanın arkasında kalan dükkanın küflenmiş demir tableda yazılan iki kelime vardı.

Hırdavartçı Hayri.

Bu adres için iki yıl araştırdığım kelimelerdi bunlar. Değer miydi? Zaman ve güç kaybı mıydı?

Hayır.

Koluna dokunan damarlı ellerin sahibi samimi bir tavırla konuşuyordu.

"Peki sen kimi oluyorsun kızım? Tarık oğlum gelince haber edeyim de sana ulaşsın."

Adımın yanına eklenebilecek birkaç ünvan vardı. Ama Tarık Han'ın kimsesi değildim. Onun için yabancı bir insandan başkası olamazdım.

"Aslında o gelene kadar beklemeyi düşünüyorum. Siz lütfen işinize geri dönün."

"Hayri Usta, mallar geldi!"

O geldi. İki yıl önce sadece birkaç kez duyduğum o ses buydu. Bedenimi arkaya çevirdiğimde bir süre zamansızlık kavramı çevreyi bulanıklaştırmıştı. Badem gözleri tebessümü ile kısıktı. Yüzündeki huzura karşı kıpırdayamadım.
Bu an uzun muydu kısa mıydı bilmiyordum. Hayri amca ona bir şeyler söylüyordu.

Biraz geride olduğum için beni farketmediğini anlamıştım. O hala ayndıydı. Sadece biraz zayıflamış görünüyordu.

"Telefonu evde unutmuşum ama iyi ki erken geldin. Bu kızım da tam seni arıyormuş."

Birkaç adımla öne çıktım. O huzurun çatlak sureti ilk gözlerine sonra da dudaklarına yayılmıştı. Ve avuçları iki sıkı düğüm olmuştu.

"Tamam Hayri amca sen dükkana geç ben birazdan dönerim."

Dükkanın kapı sesi yankılandı. Dört adımla yanıma yaklaşırken kalbim buruluyordu. Ona karşı olan duygu bağım ayaklanmıştı.

"Neden geldiniz?"

Mesafeli sesi yüzüme kapıyı çarptı. Ve yankısı gökyüzündeki kuşları bile rahatsız etti. Bir açıklamam var mıydı?

Bundan iki yıl önce o gün nikah masasında bu adam tarafından terk edildikten sonra...

Tek cümle bile duymadan saatlerce onu beklemiştim. Gözlerim sağanak yağmur habercisi gibi buğulanıyordu. O gün isteyip istemediğim, tanıdığım tanımadığım herkes oradaydı. Olması gereken tek kişi hariç herkes..

Aramızdaki sessizlik daha da uzayabilirdi. Ama onun sabırsızlığı keskince böldü ortalığı.

"Geride bırakmıştım sizi.. Neden yeni açtığım sayfada karşıma çıktınız?"

Haklıydı. Şu an onum hayatına müdahale ediyordum. Ama o benden önce hayatıma karışmıştı.
Ne diyeceğimi biliyordum. Ama dilim tutulmuştu. Kelimeleri ağzımda geriye akıtıp yutuyordum.

En sonunda zorlanarak konuşabildim.

"Neden o gün beni terkettiniz?"

Gözlerim kaldırım taşlarındaydı. Hemen az ötede onun tozlu spor ayakkabıları vardı.

Hızlıca bir iç çekti.

"Buraya gelmekle boşuna uğraşmışsınız. Çünkü aramızda konuşulacak hiçbir şey kalmadı."

Dünyamı yıkan kelimeleri nasıl sarfetmişti bir nefeste öylece. Ben ümit bağlayan bir insandım. Umut benim gölgem gibiydi. Şimdi kabaca itiliyordum.

Ne yapmalıydım? Oysa bu anı iki yıldır bekliyor ve içimde biriken kelimeleri sırayla özenle seçmiştim. Şimdi ne yapmalıydım?

Cebimde titreyen telefonun melodisi yankılanıyordu sokakta. Donuk ellerimi hareket ettirip aramayı cevaplamak için sokağın ilerisine gittim. Arkamı dönmek zor olmuştu.

"Efendim anne."

"Kızım bu telefon neden şimdi açılıyor? Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyoruz haberin var mı acaba!"

Annem sitemli yüksek sesini duymak göz pınarlarıma dokunmuştu.

"Anne... Ben şimdi açabildim çok özür dilerim."

Bu şehire geldiğimden haberleri yoktu. Uçak ile gelmek zaman kazandırmıştı.

"Bir özür ile geçiştirmek olmaz. Gönlümü alman gerek kızım. İşten geç çıkma diyecektim bugün misafirlerimiz var."

"Tamam anne. Erken gelirim. Allah'a emanet olun."

Gözümden düşen firari damlalara bir müddet izin vermiştim. Arkamı döndüğümde onun benden daha da ileride yükleri arabadan indirdiğini görmüştüm.

Bu kadar mıydı? Onun için manasız olan duygularımına ne olacaktı?

Dakikalarım bir ipe dizilseydi en uzunu olurdu. Acı dolu olan şeylerin kim kısa olduğunu söyler ki?


Bu Drama BendimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin