"Vicdansız, insafsız o benim muzlu pastamdı!" Ercünün sesindeki sitemi hissedebiliyordum.
"Ne yapayım geri mi çıkartayım, hem öyle iştahlı iştahlı yiyip canımı çektirmeseydin." Asena ise umursamaz cevaplarıyla Ercüyü çileden çıkartıyordu.
Şu an ne mi oluyor? Kısaca özetlemek gerekirse, hastaneye kaldırılmamın üzerinden iki gün geçmişti. O gün eve dönünce konuyu açmasın diye odama kaçmaya çalışmış ama başarısız oldum. Beni zorla salona getirip üçlü koltuğa oturtup ilgi yağmuruna tutmuşlardı ama konuya değinmemişlerdi ve bu iki gün boyunca devam etmişti. Beni bir an yalnız bırakmayan ailem bugün dışarı çıkmama karşı çıksa da kardeşlerimi özlediğim için onları ikna etmiştim. Bu arada onların olanlardan haberi yok. Söylesem hem üzülür hem de korkarlardı. Ama geçmişle ilgili anlatacaklarımı bilseler ikisini özelliklede Ercüyü durdurabilir miydim, bilmiyorum! Sadece doğru zamanda ve doğru mekanda, doğru cümlelerle anlatmam gerekiyordu.
"Yeter ulan! Kendime zengin kadın bulup evleneceğim ve rahata ereceğim..." hayda konu buraya ne ara geldi.
"Birde maviş gözlü olursa değmeyin keyfime!" işte beklenen cümlede geldi. Benim kıkırdamamla gözleri bir an bana döndü.
"Dolunay bebeğim sen zaten mavişsin, e çok çok zengin olmasa bile avukat abi-yenge ve şirket sahibi anne-babaya sahipsin bence beni nüfusuna almalısın. Senin gelmene gerek yok ben sana iç güveysi olurum."
"Bizden bir cacık olmaz bebeğim, sen bu aşkı unut!" en son göz kırpıp konuşmasını beklemeye başladım.
"Kız uyuz senin zengin bir tanıdığın var mı?" bu sefer hedefi Asena'ydı.
"Evet var!"
"Kim? Beni tanıştırsana!"
"Bizim kafenin sahibi çok tatlı bir adamdır." yine yapmıştı ama bu sefer Ercü sırıtıyordu.
"Ne kadar zengin sen ondan haber ver ayol!" kurduğu cümleyle kahkahamı tutamamıştım. Sabahtan beri zaten gülmemek için kendimi tutuyordum. Çünkü ne zaman gülsem ya da gülsek bu çatlak ikilinin hedefi haline geliyorduk.
"Ama evli, metresi olmayı kabul edebilir misin?" benim gülmemin bitmesini beklemiş ve öyle kurmuştu cümlesini Asena o da hemen adapte olmuştu benim durumuma.
"Aşk için, mutluluk için, parayı seçin!" Ercünün sloganıyla bu sefer Asena da gülmeye başladı.
"Ercü bebeğim yalnız senin de durumun iyi Esma sultan o diş kliniğiyle değil seni torunlarını bile refah içinde büyütür." Esma sultan diş hekimiydi ve kendi kliniği vardı. Ayrıca da yalnızca bu bölgeden değil başka şehirlerden gelen hastaları da vardı.
"Doğru ya ben onu tamamen unutmuşum, benim kapı gibi anam var sizin gibi paçozlara kalmadım ben, tamam mı!" kollarını bağlayıp kafasını başka tarafa çevirince Gecekuşum elinde oynadığı peçeteyi buruşturup yüzüne attı. Gece yok sandınız değil mi? En başından beri buradaydı ama yanımda oturduğu için konuştuğu ve yaptığı çoğu şeyi takip edemiyordum.
"Seni gebertirim kız yelloz!" Ercünün çirkef tarafı ortaya çıkmıştı yine. Gece'ye döndüğümde pis pis sırıtıyordu. Bu hallerine alışmıştım Ercü zaten kuduruk bir insan Gece ise onu daha da coşturuyor çoğu zaman. Onlar bu şekilde atışırken masanın üstündeki telefonumun titrediğini hissettim. Mesaj gelmişti! Kimden olduğuna ve içeriğine baktığımda Hazer abinin beni yanına çağırdığını gördüm.
"Hazer abi beni yanına çağırıyor, sizde gelecek misiniz?"
"Gelemem canım Gece yellozuna trip atıp, Asena çirkefini yenmem gerekiyor, üstelik Hazer abi beni yanında görünce uzaklaştırma kararının mesafesini arttırıyor. Yakında şehri terk etmemi isteyecek!" Yanlış anlaşılma olmasın diye açıklamama izin verin Hazer abi kıskanç bir insan değil, sadece herkes gibi o da Ercüyle uğraşmaktan zevk alıyor.
Onların yanından ayrıldıktan sonra bir taksi bulup Hazer abinin yanına gitmeye başladım. Normal şartlarda doktorun isteği üzerine yalnız kalmamam gerekiyordu ama onların haberi olmadığı için benim tek gitmeme izin vermişlerdi. Ben ise normal şartlarda minibüs ya da otobüse binerek gidebileceğim yere taksiye binerek gitmek durumunda kalıyordum. Nihayet taksi durduğunda iki yıldır uğramadığım kursun binasına kısa bir bakış attım. Uzun uzun bakmak isterdim ama taksici ücreti öde ve in taksiden der gibi bakıyordu. Onu daha fazla bekletmemek adına -tabi birazda göt korkusu da var- parayı verip taksiden indim. Ama sanırım kapıyı biraz sert kapatmış olmalıyım ki ters bakışlar atıp hızla uzaklaştı. Binaya girip ezberlediğim koridorlardan geçtim ve tanıdığım yüzlere kısaca baş selamı verdim. Biliyorlardı ve kimisinin gözlerinde hüzün varken kimisi acıyarak bakıyordu. Bakışlardan rahatsız olduğum için hızlı adımlarla Hazer abimin odasına yürüdüm. Kapıyı benim çaldığımı belirtir şekilde çaldım. Kapı kısa süre sonra açılınca hemen boynuna atladım. Düşmemem için belime dolanan kollar ve burnuma dolan parfüm kokusu beni gülümsetmişti.
"Gelmem için mesaj atmışsın, beni mi özledin?" kollarından ayrılırken söylediklerimle gülümsemişti.
"O ayrı bir konu küçük Neptün ama benim senden başka bir isteğim olacak!" cümlesini tamamladıktan sonra beni oturmam için masasının önündeki tekli koltuklardan boş olana yönlendirdi. Koltuğa doğru yöneldiğimde gördüğüm yüzle merak duyguma şaşkınlıkta eklendi. Tabi onun gözlerinde gördüğüm şaşkınlıkta cabasıydı. İçimdeki merak duygusu daha ağır bastığı için gözlerimi Hazer abime çevirdim.
"Seni uzun zaman sonra o koltukta görmek ne kadar güzel anlatamam bunu daha sonra konuşacağız, şimdiki konumuza gelecek olursak senden küçük bir yardım isteyeceğim!" devam etmesi için başımı salladığımda kısa süre karşımda oturan Bay Hödüğe bakıp -kesinlikle adını hatırlıyorum ama ona lakap taktım- tekrar bana döndü.
"Karşında oturan kişi arkadaşımın kuzeni Kartal kendisi konservatuar öğrencisi okullarının düzenlediği yardım konseri için yine okullarının isteği ile yardım istemeye geldi. Benimde aklıma sen ve kurstaki birkaç öğrenci geldi."
"Peki ne kadar zaman var ve sen ne yapmayı planlıyorsun?" sorularımla kabul ettiğimi anlamış olacak ki yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Bir hafta süremiz var Neptün ve benim seninle ilgili planım..." deyip sustu ben yüzüne merakla bakarken o az önceki gülümsemesiyle bana bir dakika işareti yapıp yerinden kalktı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken önümde beliren kemençe ile ikinci bir şaşkınlık yaşadım. Şaşkın gözlerimi yüzüne çıkardığımda gülümseyerek bana bakıyordu ama bu seferki gülümseme gözlerinin en derinlerine işlemişti.
"Hatırlarsan doğum gününde sana hediye vermemiştim. Çünkü Karadenizli bir ustadan sana özel kemençe yaptırıyordum. Sen 'Ama bu çok fazla, neden böyle bir şey yaptırdın?' demeden önce açıklamamı da yapayım. Senin kemençeyi çok sevdiğini ve bayıla bayıla çaldığını biliyorum ve kemençen kırıldığı gün her ne kadar belli etmemeye çalışsan da ne kadar üzüldüğünü de biliyorum." evet o gün çok üzülmüştüm ama belli etmemek için çok da uğraşmıştım. Diyeceksiniz ki annenlerin evine götürdüğün kemençe ne, o kemençe Asaf dedemin kemençesiydi, vefatından bir süre önce bana vermişti.
"Tamam peki hangi parçayı düşünüyorsunuz?" gözlerimi ikisinin yüzünde sırasıyla dolaştırdım.
"Ona daha karar vermedik ama senden bir parça duymayı isterim bu sayede plan konusunda Hazer abiye daha rahat yardım edebilirim." ilk başta algılayamıyordu ama şu an daha rahat adapte olduğunu görüyordum. Onu onaylayıp ne çalabilirim diye kısa bir süre düşündüm. Uzun zamandır çalmadığım için korkuyordum. Kazanın üstünden iki sene benim kemençemin kırılmasının üstünden iki sene ve üç ay geçmişti. Kemençemin kırılma anı aklıma gelince parmaklarım otomatik hareket etmeye başladı. Parmaklarım bildiğim notalarda gezerken sıra sözlere gelmişti.
"Yarim, gezdiğin yola bakarım, uzun uzun
Gözlerim doldu yine
Aklıma, geldi yüzün oyAl gözümden yaşları, gün gelir kurutursun
Yaz bunu bir kenara, gidersen unutursun
Al gözümden yaşları, gün gelir kurutursun
Yaz bunu bir kenara, gidersen unutursunLimanın gemileri demir aldı, gidecek
Benim gözyaşlarımı kim gördü
Kim bilecek, oyAl gözümden yaşları, gün gelir kurutursun
Yaz bunu bir kenara, gidersen unutursun
Al gözümden yaşları, gün gelir kurutursun
Yaz bunu bir kenara, gidersen unutursun"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ritmi Hisset
General Fiction17 senelik hayatı boyunca hissettiği eksikliği arkadaşlarıyla doldurmaya çalışan Dolunayın hayatı ya bir yanlışlıktan ibaretse...