ep.6

46 7 0
                                    

Odamda bugün ne giysem diye düşünürken bir saatimi harcamıştım. Bugün yapacak bir işim yoktu ve canım yalnız başıma alışveriş yapmak istemiyordu. Bu çok garipti çünkü ben tüm hayatım boyunca yalnızdım. Ama nedense şimdi canımı sıkıyordu bu durum. Gerçi artık yalnızlık gibi bir şey benim için problem değil lüks olurdu. Daha önce kıymetini yeteri kadar bildiğim bir lüks. Yine de arkadaş fikri eskisi kadar kötü gelmiyordu.
Sanırım Seokjin ve arkadaşları yüzündendi. Onları öyle görünce, öyle içten ilişkilerini tadınca yalnız olmanın ne kadar sıkıcı olduğunu anlamıştım. Ama benim gibi biri çok kolay arkadaş bulamazdı. Çoğu zaman kendimi boşlukta hissediyordum. O yüzden hayatım boyunca yalnız kalacaktım. En kötüsü de içimden bir ses Namjoon'la evlenmek zorunda kalabilme ihtimalim olduğunu hatırlatıyordu. Kesinlikle korkunçtu. Ondan hiçbir zaman hoşlanmamıştım. Onun kalbini elimden geldiği kadar kırmıştım. Bana tamamen yanlış geliyordu, onu etrafımda görmek. Ben hikayelerdeki sevilmeyen karakterdim. Spot ışıkları varken en çok ben parlıyordum. Ama bu sadece bununla sınırlıydı. Hayatım boyunca birilerinin beni sevmesi için uğraşmamıştım. Onun yerine insanları çıkarlarım için kullanmıştım.

Gelen bildirim sesiyle telefonuma doğru koştum. Seokjin mesaj atmıştı.
Merhaba sahte sevgilim!

' Seni almaya geleceğim hazırlan.'

'Ben Seokjin.'

'Evet fotoğrafından anlayabiliyorum. İletişim şeklin bile eski tarz.'

'Beklemeyi sevmiyorum umarım şu an hazırlanıyorsundur.'

Omzumu silktim en azından artık bir yere gidecektim.
Basit bir kot şort ve pembe süslü bir kısa kollu gömlek giydim ve bir iki kolye taktım. Saçlarımı sabahtan düzleştirdiğim için salık kalmalarında bir sorun görmüyordum. Makyajım da güzeldi. Küçük bir çantaya telefonumu ve cüzdanımı koydum. Elimi makyaj masasına yasladım ve aynama doğru eğilerek rujumu sürmeye başladım. Şu an oldukça şık göründüğüme emindim.

"Gecikirsen beklemekten hoşlanmam demiştim."

Seokjin izin almadan odama daldığında kaşlarımı kaldırmadan edemedim. Aynadan ona doğru baktığımda beni incelediğini gördüm ve rujumun kapağını kapatıp ona doğru döndüm.

"Nasıl olmuşum diye klişe bir soru sormayacağım çünkü kendimi beğendim. Görünüşe göre sen de beğenmişsin."

"Keşke rahat bir şeyler giyseydin. Bize gidecektik sadece."

"Bunlar rahat zaten."

"Ve bir daha bir yere gitmek istediğinde oranın neresi olduğunu da belirtebilirsin. Böylelikle ikimize de kolaylık olur."

"Tamam. Aklımda tutarım."

"Neden sadece senin fotoğrafların var?"

"Sana sevdiğim kimse yok derken yalan söylemedim Seokjin-ssi."

"Odan tam bir prenses odası. Pembe ya da beyaz olmayan bir şeyin var mı?"

"İç çamaşırlarım var. Görmek ister misin?"

"Neyse hadi gidelim."

Bileğimden tutup beni odamdan çıkardığında elimi bileğinden kurtardım ve öylesine bir gülümsemeyle merdivenleri inen Seokjin'in biraz daha arkasında onu takip ettim.
Ben istemediğim sürece bana yakın olamazdı. Ve ben onunla yakın olmak istemiyordum. Gidip sevgilisiyle yakın olabilirdi.
Arabaya bindiğimizde kemerimi taktıktan sonra ona doğru döndüm.

BACK TO YOU | JinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin