ep.12

37 6 20
                                    

Kuzenimi evine bıraktıktan sonra sakin bir yolculuk geçirmiş ve nihayet odama kavuşmuştum. Saat yedi civarıydı ve ne yapsam bilmiyordum. Gelen paketlerin Ha-Roo için olanlarını makyaj masamın üstüne koydum ve geri kalanlarını giyinme odama götürdüm. Daha sonra toplantıda sesi çıkmayan menajerimle uzun uzun konuştum. Beni vazgeçiremeyeceğini nihayet anladığında imzalar için geleceğini söyledi ve sonunda beni yalnız bıraktı.
Tüm olan biteni henüz sindirememiştim ancak böylesi daha iyiydi. Nayeon belki de beni kurtarmış sayılırdı.
Yatağıma uzanıp dinlenirken karnımın ne kadar acıktığını fark ettim.
Canım güzel bir ramen yemek istiyordu. Ddeokbokki ve balık keki de fena olmazdı.
Siparişlerimi aşçıya ilettikten hemen sonra telefonuma sarıldım. Yeni bir mesaj ya da arama görmek istemiştim ama yoktu.
Seokjin beni bugün biraz ihmal etmişti.
Ve tam bunları düşünürken beni aradı.

"Bu günü daha farklı hayal etmiştim." Dedi Seokjin sitemle.

"Ben de öyle düşünüyorum. Daha farklı olmalıydı değil mi?" Dediğimde derin bir iç çektim. Keşke yanımda olsaydı.

"Seni özledim. Bugün Ha-Roo'yu annemlere götürdüğüm için seni arayamadım.Neler yaptın? " Dedi sevecen bir şekilde.

"Kuzenimle bebek alışverişi yaptık , yakında doğum yapacak. Normalde aramız pek iyi değil ama bugün biraz güzel geçti." Ona her şeyi anlatmak istediğimi fark ettim. Tüm günümü, tüm saatlerimi...

"Yeni bir bebek ha? İlgini çekeceğini düşünmemiştim."
Dedi şaşkınlıkla.

"İtiraf etmem gerekirse ben de öyle düşünüyordum ama bugün benim için annesini tekmeledi." Dedim hevesle.
Eh, benim için tekmelememişti ama onunla ilk etkileşimimizdi bu yüzden mutlu olmuştum.
"Üstelik hey! Ha-Roo'yu çok sevdiğimi biliyorsun nasıl böyle söylersin?"
Dedim yapmacık bir sinirle.

"Onu sevdiğini tabiki biliyorum. O da seni seviyor. Hatta istersen dönüşte seni alabiliriz. İşin var mı?" Gitmeyi çok istiyordum ama menajerim başıma bir güzel bela olmuştu. Yarın evrakları getirecekti. Basın açıklaması ne zaman yapılırdı bilmiyorum ama o zamana kadar kimseye söylemeye niyetim yoktu.

"Sabah biraz işim var yine de uğrayamaz mısın?" Nazla konuştuğumda güldü.

"Beni bu kadar özlediğini bilseydim yanımdan ayrılmana izin vermezdim. Cidden zor biliyor musun? Böyle güzel güzel vakit geçiriyoruz ve sonra gidiyorsun. Hoşlanmıyorum."
Söylediği her şeyle beni biraz daha şımartıyordu. Ben de onun gibi hissediyordum. Onu sevdiğimi söylemek istiyordum hem de nefes alan her canlıya.
"Benim için de zor oluyor. Oradan çıkıp buraya gelince sanki hayatımı orada bırakmışım gibi oluyor biliyor musun?"

"Böyle olmayacak, seni görmem gerek. Dönüşte geliyorum öyleyse." Birden fikir değiştirdiğinde gülümsedim. Beni gerçekten özlemişti.

"Karnın aç mı?" Diye sordum hızlıca.
Tek başıma yemek yemektense onu beklemeyi tercih ederdim.
"Annem dünyaları yedirdi. Bensiz yemen gerekiyor." Dedi tatlı bir şekilde.

"Oyalanma da yemeğini ye." Dediğinde kapatmam gerektiğini anladım.

"Güzelce yiyeceğim hoşçakal." Dedikten sonra aynada kendime baktım ve kıyafetlerimi düzelttim. İçim neşeyle dolmuştu. Odamın kapısından tam çıkmak üzereyken terastan bir ses duydum. Bu ses adım sesiydi. Tüm gücümle çığlık attım ve merdivenlerden koşarak inmeye başladım. Kendi evimde, kendi odamda beni en güvenli olduğum yerde avlayacaktı. Korumaların bir kısmı etrafımı sarmış, bir kısmı da güvenlik görevlisiyle odama doğru gitmeye başlamıştı. Panikle kendimi kollarına attım ve sakinleşmeye çalıştım. Tüm o süre boyunca odadaydı, her şeyi duymuştu. Yaklaşık bir buçuk saat kadar aynı yerdeydik. Beni gözetlemiş ve tam çıkmak üzereyken harekete geçmişi. Bana ne yapmayı planlıyordu? Güvendiğim tek şey beni fiziksel olarak asla incitmeyeceğiydi . Demek ki bu hiçbir zaman doğru olmamıştı.

BACK TO YOU | JinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin