ep.4

50 6 0
                                    

Hoseok bana boş boş bakarken yüzümle Seokjin'i gösterdim.
Jin'i tek başına kaldıramayacağım için yardımına ihtiyaç duyuyordum. Kapıya kadar getirse yeterdi. Bayan Min Hwa güçlü kuvvetli bir kadın olduğundan bana yardım ederdi. Daha fazla dışarıda duramazdım. Çok soğuk olduğu için donmuştum ve bana ceketini vermeyi teklif eden bir kahramanım bile yoktu.
"Keşke yardım etmeye kalkışsan."
Diye çıkıştığımda sanki bunu dememi bekliyormuş gibi, Hoseok yardım etmeye karar verdiğinde kapıyı çalmayı başardık.
O gittiğinde, Jin'i girişteki misafir odalarından birine götürdük. Onunla kalmayı düşünsem bile bunun hoş olmayacağını anlamış ve kendi odama çıkmıştım.
Sabah olduğunda ilk işim onunla konuşmak olacaktı.
Bunun rahatlığıyla gözlerimi kapadım ve uyumayı bekledim. Yastık yüzümü yakmaya başlamıştı ve döne döne nevresimlerimi kaydırmıştım. Bir ay önce tanışmıyorduk ama kendimi onu düşünmekten alıkoyamıyordum.

Seokjin'in aşağıda olduğunu bildiğim için miydi uyuyayamam? Sağa sola döndükçe fenalık geliyordu.
Daha fazla dayanamayacağımı farkettiğimde çoktan üstüme sabahlığımı geçirip merdivenlere ulaşmıştım bile. Burada olması beni etkiliyorsa, etkiyi ortadan kaldırırdım.
Odasının kapısını açtım ve yanına doğru ilerledim. Baş ucunda duran tekli koltuğa oturduğumda sarkan elini tuttum. Bunları neden yaptığımı düşünecek kadar bile beynimi kullanmıyordum.
Kafayı yiyip yemediğimi sorgulamak zordu. Şu an sadece içimden geleni yapıyordum. Ama sorun şuydu: Neden içimden bunları yapmak geliyordu? Neden bir gece vakti yanına uzanmak istiyordum?

Parmağımla elini severken neden bana yabancı gelmediğini sorguladım. Sanki ezberlemiş gibiydim tenini.

"Seni seviyorum."

Bunu söylemek için elini tutmamı mı beklemişti? Elini tutmak hataydı.

"Gitme. "

Elini hâlâ tutuyorken konuştuğunda korkmuştum. Rüyasında beni mi görüyordu? Yüzü sıcacıktı. Ateşi çıktığı için endişelenmeli miydim?

"O kadar da bana aşık olmamasını söylemiştim. Sanırım kalp cidden söz dinlemiyor."

Bana vurulduğu için onu suçlayamazdım.

"Bizi bırakma. Bizden vazgeçme."
Hızlı hızlı nefes alıp verirken onu uyandırmam gerekip gerekmediğini düşünüyordum. Bizden kastı kimdi?
Artık gördüğünün tatlı bir rüya olmadığını biliyordum. Başrol de ben değildim. Böyle çaresizce uyurken saldırıya uğradığı için içim acımıştı. Kâbuslar kendimize yaptığımız en büyük acımasızlıktı. En mutlu olmamız gereken anları elimizden alırdı.

Bunu yaşaması büyük talihsizlikti.
Yinede bir insanın, başka bir insana çok fazla bağlanacağını düşünmüyordum.
Kafamı koltuğun kenarına yasladım ve gözlerimi kapadım. Hatırladığım son şey ellerini bırakmadığımdı. Oysa ona karşı bir şeyler hissetmiyordum bile.
...
Sabah uyandığımda boynumun tutulmasıyla bir süre hareketsiz kaldım. Ve sıkı sıkıya tutuştuğumuz elden ayrıldım. Elim çok fena uyuşmuştu. Sonra aklıma dün yaşananlar gelince birden ayağa kalktım. Seokjin çok şanslıydı.
İçkiyi kaldırmak konusunda iyiydim. Sarhoşken bile kendime sahip çıkabiliyordum.

En azından çoğu konuda.

Seokjin hâlâ bebekler gibi uyuyordu.
Gitmesinden endişelenmiştim ama o uyanamamıştı bile.
Yanına oturdum ve elimi omzuna koydum.

BACK TO YOU | JinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin