ep.7

40 7 0
                                    

Büyük pazar kahvaltısı için tüm ailemiz bir araya gelmişti. Aile bağlarımızın kopmaması adına her hafta pazar günü bir araya gelerek kahvaltı yapardık. Ben genelde katılmayan tek kişi olurdum. Nadiren gördüğüm kuzenimin, daha da nadiren gördüğüm kocası Jimin bile katılırdı. Ancak bu hafta ikisi de yoktu. Ve burada olsalardı daha az sıkılacağımı biliyordum. Oldukça sessiz olan uzun masada tek eksiğimiz sohbet etmekti. Neyse ki teyzem yapısı gereği daha fazla susamayacağından konuşmaya başladı.

"Jisoo hayatım, bizi erkek arkadaşınla tanıştırmanı beklerdim. Bugün onu da getirmeliydin."

"Biz başbaşa zaman geçirmekten hoşlanıyoruz üzgünüm."
Seokjin'i ortaya alıp zehirleyeceklerine emindim. Ve bunun olmasına zemin hazırlayacak kadar aptal da değildim.
"Yakışıklının ismi ne?" Dedi eniştem gülerek. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştu resmen. Yine de kendi anne babamdan daha ilgili oldukları kesindi.

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

"Seni daha da kötü etkilemiş bu adam." Dedi kuzenim Jiyong.

Hayatıma girmesi beni etkilemişti ama onlar kadar olumsuz yaklaşamıyordum bu konuya. Ondan da kendimden de şikayetçi değildim. Mükemmel olmama rağmen kusur bulmak için hayatımı didik didik kurcalayan sözde ailem hayatımdaki tek kusur olabilirdi.
Ve onunla mutlu olacaksam, ailemden uzak durması gerekiyordu.

"Bu sefer ciddi olduğunu sanmıştık. Büyük talihsizlik doğrusu, hayatını böyle harcaman."
Kasıla kasıla konuşarak araya giren büyük yengeme sinirlenmeden edemedim. Kuzenim Jiyong bu aptalla nasıl evli kalmaya devam ediyor diye düşünüyordum ki onun da bir aptal olduğunu hatırladım.

"Kuluçka makinesi gibi kullanılan sevgili yengem bana üzülmesin. Gayet güzel bir ilişkim var. Sadece sizinle paylaşarak ilişkimi kirletmek istemiyorum."

"Doğru söylüyorsun hayatı nasıl yaşamasını bilmeli insan. Yaşlılar ciddi ilişkiler konusunda bu kadar hassas olmamalı."

Eltisine laf soktuğum için gün doğan küçük yengem konuşmaya başladığında kendimi tutmaktan çoktan vazgeçmiştim.
Annemin öksürük sesini ve babamın uyarıcı bakışlarını görmezden gelerek benimle konuşmaya çalışan böceğe doğru döndüm.

"Küçük yengeciğim, hamile kalmadan önce kuzenimin metresi olduğuna göre bana hayat tecrübelerini sunacak son insan bile değilsin. Lütfen sesini kes, sana daha fazla katlanamıyorum."

"Bu ne cüret!"

"Benim hayatıma karışma hakkını kendinizde bulursanız ben de kendime bazı haklar edinebilirim. Şimdi izninizle."

Ayağa kalktım ve uzun işlemeli tabloların bulunduğu koridorda ilerleyerek merdivenleri çıktım. Ceketimi giydikten sonra geniş kapıyı geçtim ve temiz havayı soludum. Kime ihtiyacım olduğunu biliyordum. Yapayalnız hayatımı renklendiren birine...

Seokjin'i aradım. En son görüşmemizin üstünden 8 gün geçmişti ve hayatımda sadece 24 gündür vardı. Ama ona alışmıştım. Ve Ha-Roo'yu tek bir kez görmüş olmama rağmen özlemiştim. Düşünüyorum da ben garip bir şekilde halimden memnundum. Gerçekten memnundum. Birbirimize hâlâ tam olarak alışmamıştık ama her geçen gün daha iyiye gidiyordu. Ve ilişkiler hakkındaki düşüncelerim değişiyordu. Bana o günden sonra bir daha asla kötü davranmamıştı. Ve ben de ona karşı daha iyi davranmak için uğraşmıştım.

Sadece tek bir pişmanlığım vardı. O da eski sevgilisi hakkında yarasını deştiğim zamandı.
Kendisini öldürmek, oğlunu geride yapayalnız bırakmak ihtimalinden bile ağır basacak kadar onu tüketmişti.
Gerçekten bir insan nasıl bu hâle gelirdi? Sarhoş olduğu o gece bağrışları hâlâ kulağımın bir tarafındaydı.

BACK TO YOU | JinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin