iki

1.7K 149 227
                                    

kartal son bir ayda duygusal bir boşluğa düşmüştü. bu halinin efe ile ilgisi olmadığını kendine defalarca söylemesine rağmen yalnızca kendini kandırmaya çalıştığının da farkındaydı.

kartal onu bir daha göreceğini hiç düşünmemişti. bu sebeple aklında hiçbir senaryo yoktu. onu yeniden görürsem ne hissedeceğim diye düşünmemişti. çünkü görmeyeceğinden nedense emindi. belki de kendini öyle şartlamış ve maziye bir çizgi atmıştı.

fakat kader ona büyük bir tokat atmıştı. kartal bu tokatla birlikte öylesine sarsılmıştı ki hala kendini toparlamayı başarabilmiş değildi.

elindeki kalın cam bardaktaki acı alkolden bir yudum daha aldıktan sonra sertçe bıraktı masaya. eliyle şakaklarını ovdu. bir aydır neredeyse aralıksız içiyordu. kafasını dağıtması lazımdı, yoksa aklına gelirdi. kartal daha fazla acı çekmek istemiyordu. onu gördüğünden beri ayık geçirdiği tek bir günü olmamıştı.

düşünmek istemediği tek şey o olmasına rağmen, aklındaki tek şey de oydu. iki eliyle saçlarını avuçlayıp yoldu. ağlamak istemiyordu. ona yenilmek istemiyordu. yumruk yaptığı eliyle kafasına vurdu. "düşünme laan!" diye bağırdı. "çık aklımdan orospu çoçuğu!"

kartal fark etmese bile gözlerinden birer damla yaş süzülmüştü. ama o farkında olmadığı için hala kendini 'bak, ağlamadım. ben çok güçlüyüm.' diye gaza getirebilirdi. o kendi düşünceleriyle boğuşurken telefonuna bir bildirim geldi. 'bu saatte hayırdır?' diye düşündü endişelenerek.

mesaj kayıtlı olmayan bir numaradandı ve kimin attığı aşikardı.

+90 (05**)*******
KUŞUUUM

'kuşunu siksinler' diye geçirdi içinden. elleri istemsizce titremeye başlayınca cevap veremeyeceğini anladı. kafası fazla güzeldi, yani en azından kartal ellerinin titremesini alkole bağlamayı tercih etmişti.

zaten cevap vermesine gerek kalmadan elindeki telefon çalmaya başladı. aynı numaraydı. kartal ikinci kez düşünmeden aramayı cevapladı. "ne var lan yavşak?"

telefonun diğer ucundan duyulan alaycı kahkaha efe'nin keyfinin yerinde olduğuna işaretti. "ben de seni çok özlemişim."

kartal "cıvıma lan!" diye kükrediğinde efe anlık olarak irkti. "ne var, ne bokuma rahatsız ettin bu saatte?"

efe artık ciddileşmesi gerektiğini biliyordu. bunu kartal'la paylaşmasının ne kadar doğru olduğu tartışılırdı. ama şu an ona ihtiyacı vardı. sadece bir saatliğine dahi olsa eski kartal'a çok ihtiyacı vardı.

uzun bir aranın ardından güzel bir başlangıç yapmamışlardı. efe bunun sebebinin kendisi olduğunu biliyordu. çünkü kartal ne kadar sert görünürse görünsün pamuk gibi adamdı. efe onu dünyadaki herkesten daha iyi tanıyordu. kartal da sırf bu yüzden efe'den korkardı. çünkü onun canını nasıl yakacağını herkesten iyi bilirdi.

efe'nin aklına eski zamanlar geldikçe duygulanırdı. yaptığı büyük hatanın pişmanlığını belki de bir ömür yaşayacağından emindi. gençliğine, cahilliğine verip vicdanını rahat tutmaya çalışsa da o da yalnızca kendini kandırıyordu. kötü olan ise bunun farkında olmasıydı.

ama efe için sorun değildi. polis olmuştu. bir dairesi vardı. başka... başka da hiçbir şeyi yoktu. efe yapayalnızdı. yaptığı hatayı fark ettikten sonra kendini yalnızlıkla cezalandırmıştı. gidip özür dileyemezdi. çok büyük, çok ağır kolnuşmuştu. kartal'ın yüzündeki o ifade ise ne zaman aklına gelse kalbini acıtırdı efe'nin. yutkunmak zorunda bırakırdı adamı.

şimdi ise efe'nin kartal'a ihtiyacı vardı. ona yaşattığı şeylerden sonra defalarca karşı karşıya geldikleri hayali senaryoları kafasında yazmış, ezberlemiş ve oynamıştı. gerekirse ayaklarına kapanacak, erkeklik gururunu siktir edip yalvaracak ama yine de kendini affettirecekti.

fearless // kartal x efe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin