1. BÖLÜM

281 50 33
                                    

Dokunabileceği kadar yakın görünen parlak yıldızlar, sonsuz mavi gökyüzü, çan kuleleri gibi uzun sivri ağaçlar, sıra sıra gökkuşağının tüm renklerini barındıran evler, sanki ünlü bir ressamın elinden çıkmış bir tablo gibiydi burası. Adel, yüreğini kuşatan huşunun esrarına kaptırmıştı kendini. Yanındaki ev sahibinin varlığından bihaber, düşüncelerin sessizliğine bürünüp sükutunun efsununda, doğanın ruhunu sindirmeye çalışıyordu.

-"Alıyor musunuz hanımefendi?

Arkasını döndüğünde kapıda bekleyen kısa boylu, yüzünün kırışıklığına bakılırsa orta yaşlarında olan, kelleşmeye başlayan saçlarını eliyle düzeltmeye çalışan emlakçıyı görünce iç dünyasından çoktan sıyrılmıştı. Bu duruma ne kadar gülmek istese de kendini tutmayı başarmıştı. Adamın gözleri hemen cevap ver diye bağırıyordu. Sıkıldığı belliydi.

-"Aa! Özür dilerim! Evet, alıyorum! Çok beğendim !!" Mahcup bir sesle söylemişti.

-"Beğenmenize sevindim, iyi günler diliyorum"

-"İyi günler efendim"

Adel, emlakçı'nın gitmesiyle karşısındaki tek katlı küçük tipik Amerikan evine bakıyordu. Evin içi oldukça ferah ve aydınlıktı. Herhangi bir antre ya da koridordan geçmeksizin, kapının hemen karşısında oturma odası ve mutfak vardı. Salonun hemen yanında yatak odası, yatak odasının karşısında ise banyo ve tuvalet vardı. Ev küçüktü ama güzeldi.

Güneş gökyüzünde inanılmaz bir stilde batıyordu yansıması salonun penceresinden mutfağa değiyordu. Adel odaları tek tek gezdikten sonra antre de bekleyen çantaların içerisinden kişisel eşyalarını evine yerleştirmeye başlamıştı. Kısıtlı vaktini olabildiğince değerli kullanmak istiyordu. Amerika artistik buz pateninin yarışması haftaya olacaktı o zamana kadar olabildiğince sıkı çalışmaları gerekiyordu.

Zorlu ve engebeli düşüncelerinden sıyrılıp kulaklığını takıp dünyadan kısa bir süreliğine kopmak için yürüyüş yapmaya karar vermişti. Dışarıya çıktığında güneş batı yakasında yaman bir manzarayla tutuşmuştu adeta. Dünya, lekesiz bir gökyüzünün yıldızlarına ve ay'ına kalacaktı biraz sonra. Evinden çıktığında ne yöne gideceğini gayet iyi biliyordu. Soluksuz adımlarını attıkça düşüncelerine bir nokta koyuyordu. Adımları durduğunda kafasını kaldırdı. Los Angeles ulusal tabiat orman parkının giriş kapısının önündeydi. Saniyeler dakika, dakikalar saat oldu. Zaman kavramını unutmuştu. Omzunda bir el hissettiğinde bu elin sahibinin kim olduğunu gayet iyi biliyordu.

-"Adel!!"

Adel, omzunda duran ele aldırış bile etmeden soğukkanlı bir tavırla göle bakıyordu.

- "Araz!" fısıltı halinde çıkmıştı sesi. Kafasını çevirip Araz'ın derin kahveliklerine baktı. Gözlerinde çoktan tomurcuklar oluşmuştu.

Hüznü yansıtan bakışları efkâr tütüyordu ve Araz bu bakışları tanıyordu. Suskun, tepkisiz ve acı dolu bir kabulün ıstırabıydı kuyuların kapaklarını zorlayan...

-"Adel'imm! Üşümüşsün" Araz siyah ceketinin düğmelerini birer birer açıp çıkardı ve Adel'in buz gibi olmuş solgun tenine giydirdi. Adel gözlerini Arazdan çekip yere baktı. Yaşlı gözlerinden bir damla daha kendini toprağa bıraktı nefes almak istercesine...

-"Araz! Sürekli kendimle bir hesaplaşma içerisindeyim ve bu acı geçmiyor! Annem ve babamdan sonra geçmiyor bu acı Araz! Geceleri yalnızlığa gömülen düşüncelerimle baş başa kalıyorum."

Kısık, fısıltı halindeki sözler Araz'ın kalbini derinden yaralamıştı. Gözlerinin derinliklerinde ki hüzün solmuyordu.

- "Hayat her zaman yolunda gitmez Adel'im bunu en iyi ben biliyorum. Yüreğinin yandığını, sanki hiç sönmeyecekmiş bir ateşmiş gibi geliyor. En korkunç depremleri yaşıyor düşüncelerin bunun da farkındayım. Ama böyle yapma! Lütfen! Dayanamıyorum! Düşünceler derinleştikçe acı verir insana bunu sakın unutma Adel"

BUZUN SESSİZ ÇIĞLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin