1. Bölüm: Sıradan (!) bir gün

41 2 2
                                    


İlk bölümüme hoş geldiniz. Umarım beğenirsiniz :)



Bugün büyük gündü. Bir şirkette avukatlık için iş görüşmesine gidecektim.

Dün akşam kurduğum alarm daha çalmadan, vücudum kendini erkenden kalkmaya programlamış gibi açmıştım gözlerimi. Ne olur ne olmaz diye saati kontrol etme ihtiyacı hissettim. Alarmın çalmasına beş dakika daha vardı. Hemen alarmı çalmaması için iptal ettim. Hızla kişisel ihtiyaçlarımı görüp giyindikten sonra her zaman olduğu gibi Serra'ya günaydın mesajı çekmeyi unutmadım.

Küçüklük arkadaşımdı Serra. Çocukluğumuzdan beri alışılageldik bir durum halini almıştı mesaj atmak. Bana hep beni merak ettiği için mesaj atmamı söylerdi. Ailemin ölümünden sonra psikolojimin düzelmesinde çok önemli rol oynamıştı. Kimse yokken bile o vardı yanımda.

Şuanda da olduğu gibi hep bir koşuşturmaca vardı hayatımda. Eskiden üniversitede hayalimdeki bölümü kazanmak için debelenirdim. Şimdi de büyümenin verdiği sorumlulukları yerine getirmek için çabalayıp duruyordum. Yani aynadaki görüntüm ve elimdeki yanık izi dışında pek de bir şeyin değiştiği söylenemezdi. Diğer tüm insanlar gibi ben de telaşın kölesi olmuştum...

Derin düşüncelerden sıyrılıp hızlıca evden çıktım. Sabahın erken saatleri olduğu için güneş daha doğmamıştı. Her yer zifiri karanlıktı. Evden çıkmadan kahvaltı etmeye bile vakit bulamadığım için aceleyle yapmış olduğum kahvemi çantamdan çıkartıp yudumlamaya başladım. Sabahın serinliğinde boğazımdan geçen kahvenin sıcaklığı içimi ısıtmaya yetmişti. Kahvemi içerken bir yandan da İstanbul sokaklarında hızlı adımlarla vapura yetişmeye çalışıyordum.

Havanın pek de güzel olduğu söylenemezdi. Başıma düşen iki yağmur damlası ve tersten bana meydan okurcasına esen rüzgarlar da bunu doğrular nitelikteydi. Neyse ki evden çıkmadan önce meteorolojiye bakıp yanıma şemsiyemi almıştım. Üşütüp hasta olmayı istemediğim için elimdeki kahveyi dökmemeye özen göstererek hemen kırmızı şemsiyemi açtım.

Vapurun kalkmasına tam bir dakika kala vapura yetişebilmiştim. Güneş daha tam anlamıyla doğmadığı için vapurun içindeki loş ışıklar aydınlatıyordu etrafı. Hemen kendime oturmak için boş bir yer bulup büyük kol çantamın içine sığdırdığım bilgisayarımı çıkartıp kucağıma koydum. Bugün gideceğim iş görüşmesinde yapacağım sunum için biraz daha çalışmaya karar vermiştim. Vapur kalkalı daha iki dakika olmuştu ki bir anda ışıklar kesildi.

Yağmur seslerine insan çığlıkları eşlik etmeye başlamıştı. Tam bir kaos ortamı hakimdi. Göz gözü görmüyordu. Etraftaki görevlilerin insanları sakinleştirmeye çalışan seslerini duyabiliyordum. Bu ortam normalde soğukkanlı olan beni bile germişti. Denizin ortasında, karanlıkta, çaresiz insan çığlıkları ve ben...

Aklıma bir anda telefonumun ışığını kullanabileceğim geldi. Çantamı elimle yoklarken bir anda arkamdan bir el ağzımı bezle kapattı. Çığlık atmaya ve debelenmeye çalıştım ama nafile... Bilincimi yavaş yavaş kaybederken duyduğum tek ses hiçliğin sesiydi.



Herkese merhabalar tekrardann. İlk bölümümü nasıl bulduysanız eleştirilerinizle beraber yorumlara yazarsanız sevinirim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Sevgiyle kalın. 😊💕

İHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin