Okulun bahçe kapısından girdiğimde karşımda Merih'i gördüm mideme bir yumru oturdu, olanca kanım yüzüme ponpalandı. Beni öpmesinin üzerinden 1 hafta geçmişti ve ortalarda yoktu. Ne aramıştı ne de mesaj atmıştı. Bir kaç defa Aktan'a nerde olduğunu sordum, neden merak ettiğimide bilmiyorum. Beni öpmesi sadiseler sürmüştü ama ben ona yumruk atmıştım. Evet, evet yumruk attım. Okkalıca sert bir yumruktu. Önce şaşırmış sonra afallamış daha sonra sinirle solumuştu tabi o daha ağzını açmadan ben koşarak eve girmiştim. Verdiğim tepki çok büyüktü belkide. Hormonlarına sahip çıkamamış olabilirdi sonuçta sarhoş olduğunu nefesinden anlamıştım. Hatta mekanda çok içmişti viski bardağının biri gidiyor biri geliyordu. Aslında 1 hafta boyunca kendimi kandırmışta olabilirim. Düşensenize sürekli derin bakışlar altındasınız , her hareketiniz keyifle izleniyor, bazen onu gülümsetiyorsunuz, bazende öfkeden kudurtuyor, en önemliside sizin ona bakmanızın hoşuna gittiğini söylüyor ve ardından sizi öpüyor.. Belkide benden hormonları yüzünden değilde gerçekten öpmek istediği için öptü. Off! Ne saçmalıyorum ben? Merih Noyan kim ben kimim. Gerçekten benden hoşlanabileceğini nasıl düşünebiliyorum ki etrafında salyalarını akıtan yatağında olmak için can atan yelloz variler var dönüp bana bakmaz bile.. Hormonlarının ve sarhoşluğunun etkisiyle öptü kesinlikle. Benim ilk öpücüğüm olsa bile onun bilmem kaçıncı öpücüğüdür. Uzatmanın anlamı yok kesinlikle. Şimdi hiç birşey olmamış gibi grubun yanına gidip selam vericem ve şu sıfatımdaki iğrenç görüntüden kurtulucam. Ortada 3 çocukla kalmış gibi dolaşıyorum resmen. Madem onun için önemsizdi ki öyle eminim hiç mesaj atmadı bile benim ilk ve özel olan öpücüğümde önemsiz olabilir dimi ama?
Eray beni sabah ekmişti işlerinin olduğunu söyleyip çıkmıştı evden ama şuan karşımda pis pis sırıtıyor eğer biraz daha böyle sırıtmaya devam ederse çakıcam yumruğu suratına. Bende iyi alıştım erkeklere yumruk atmaya hee. "Ne var Eray?" sırıtması sinirlerimi bozmaya başladı artık "Ne olmasını isterdin bebeğim?" piç smileyi de yüzüne yerleştirip oturduğu yerden biraz doğruldu. "Bana biraz daha böyle sırıtırsan suratının ortasına yumruğumu vurmayı isterim" aynı piç gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim "Eli baya ağır Eray dikkat et." tok ve sert sesin sahibine döndüğümde yüzünde garip bir öfke ve zevk vardı. Ne yani şimdi Merih bana laf mı soktu? Ah hadi ama ilk okuldamıyız biz? Eray anlamayarak Merih'in suratına bakakaldı. Merih omuz silkerek yerinden kaltı. Gözüm Mirza'ya kaydığında gülümsüyordu Merih'in arkasından alayla. Yok artık! Anlatmış olamaz değil mi? "Merih nereye?" Eray Merih'in arkasından seslendi duyduğuna adım gibi eminim ama cevap vermeden okul kapısından içeri girdi. Eraya döndüğümde bana dik dik bakmaya başladı. Eveeet Güneş'cim Merih beyimizin soktuğu lafı açıklaması sana kaldı görünüyor. "Hadi sınıfa! zil çalıcak " Aksev'im benim dedikoducu kurtarıcı meleğim.
Sınıfa girdiğimizde okulu ve eski sınıfımı ne kadar özlediğimi anladım. Merih'ler okulumuza geldiğinden beri herkes onlarla ilgilenir oldu sınıfımız resmen kız kampına döndü. Tamam yakışıklı taş gibi çocuklar ama bu kadarda olmaz arkadaşım! Eray sürekli Merih'lerle takılır oldu eve geç gelmeler sürekli bahaneler uydurmalar falanlar filanlar. Peri desen Mirza'nın soğuk olan kişiliğine takmış durumda sürekli Mirza'yla ilgili teorilerde bulunuyor. Aksev ise Sonat'la sürekli didişiyor önceden sürekli benimle didişirdi şimdi ise Sonat var. Arka planda gibi hissetmeye başladım artık kendimi. Yıllar boyunca dördümüzün arasına kimseleri almamıştık şimdi ise altı tane başlarını Merih ve Mirza çeken bir grup aldık. Ne kadarda ironi konuşuyorum ama ufak bebek gibi mızmızlanıyorum. Eray kollarını belime dolayarak kendine çekti beni yanaklarımdaki yaşları silerek derin bir iç çekti "Şiii, neden ağlıyorsun?" ağlıyormuydum gerçekten? Nezamandan beri heryerde ağlar oldum. Resmen şuan sınıfın ortasında kıskançlık yüzünden ağlıyorum. "Şey ben ağlamıyorum" dedim sesimin titremesine engel olamadan "Bana sakın gözlerimden işiyorum deme" "iğrenç misin Eray?" belimde olan ellerini iterek tiksinerek baktım kahkaha atarak yerine geçip oturdu "cidden neyin var Güneş kaç gündür düşüncelisin ve sürekli seni ağlarken buluyorum" oturduğu yerde bana biraz daha yaklaştı. Evet şimdi ufak çocuklar gibi mızmızlanıp olan biteni anlatıcakmıyım yoksa geçiştirecekmiyim? Sanırım anlatıp rahatlamak en iyisi. "Farkında değilsin beni sürekli ihmal ediyorsun korktuğumu bildiğin halde eve geç geliyorsun odananın kapısını kitliyorsun şu Merih denen oğlanla sürekli konuşma içerisindesin benden birşeyler saklıyorsun Peri desen aşk olmak üzere ve önceden olduğu gibi sabahlara kadar konuşamıyoruz Aksev sürekli bana birşeyler anlatıyordu gecenin bir yarısı arayıp Robert Pattinson'un sevgilisinden ayrıldığını söylüyordu şimdi ise alt sınıflarda neler olduğunu bile anlatmıyor Sonat'la tartışma içerisindeler. Sizin neyiniz var Allah aşkına?" sesim artık bağırmaktan çatallaştı ağlamanında verdiği etkiyle boğuk çıkan sesim Eray'ı baya etkilemişe benziyor. Ağzını bir kaç defa konuşmak için açıp kapattı diyecek birşey bulamamış gibi kafasını yere eğdi "Ah kime diyorum ki ben?" sıradan çantamı aldım ve çıkışa doğru hızla ilerledim Peri ve Aksev arkamdan seslenirken kimseyi dinlemeden okuldan çıktım.Karanlık sokağı sadece ayın ışığı aydınlatıyor, buraya gelmemin sebebi yüreğim kadar karanlık, dostlarımın olduğu kadar da aydınlık olması... Deniz kenarında ufak tefek, eski yıkık evlerin arkamda olduğu bir bankta tek başıma kıskançlığım ve yalnızlığımla oturuyorum. Okuldan çıktığımda ardarda çalan telefonumu umursamadan ayaklarımın beni buraya getirmesine izin verdim. Bu ücra yerde doğmuştum, belki şimdi doğduğum ve annemin ölümüne sebep olan o ev yıkılmış olsa da buraya gelmeyi seviyorum. Canım yandığında , ailemi özlediğimde hep buraya gelirim. Annemin ruhunun buralarda olduğunu hissediyor gibiyim, banka cenin pozisyonunda yatıp annemin dizi olarak hayal eder içimdeki tüm şeyleri ağlayarak anlatırım. Bugünde o günlerden birisi. "Biliyor musun anne, senin kokunu hatırlamıyorum fotoğraflardaki gibi gülümseyişini hayal edemiyorum. Ben seni bilmiyorum anne.. Babam hep anlatırdı altın renginde saçların, deniz mavisi gözlerin varmış tıpkı benimkiler gibi.. cidden benziyormuyum sana? Babamda yanında değil mi? Gülümseyerek seyrediyorsunuz yada bana acıyarak bakıyorsunuz. Kızınız artık yalnız kalmaya başladı.. En yakın dostları artık onu önemsemiyor, ailem kardeşim dediği Eray artık iyi olup olmadığını bile sormaz oldu.. Peri, Aksev artık başka kişilerle uğraşır oldu. Kızınız artık unutuldu.. Bebek gibi mızmızlanmak değil anne bu sizin sıcaklığınızı bulamadığım için kan bağım olmayan insanların beni gerçekten koşulsuz sonsuza kadar seveceğine inanıp sonradan hayal kırıklığına uğramak.. Biliyor musun anne? İlk ve özel öpücüğüm sarhoş herifin hormonları yüzünden heba oldu.. o kim mi? Merih.. yakışıklı uzun boylu yapılı taş gibi birisi.. inanırmısın herkesin ağzının suyu akıtacak kadar yakışıklı. Ah anne ne diyorum ben? Sana bunları anlatıyor olamam değil mi? Neden şimdi bunu anlatıyorum bilmiyorum" bankın arkasından gelen sesle yerimde doğruldum. Kimse yoktu sanırım kedi falan olmalı. Annemle bukadar konuşmam yeterli saçmalıyorum artık. Dizlerimi kendime doğru çekip sessizce ağlamaya devam ettim. Omzumda hissettiğim elle tüm bedenim kaskatı kesildi. Korkmamıştım, aslında korkmuştum söylediklerimi duymasından korkmuştum. Bu elin sahibi her kimse deli olduğumu sanmasından korkmuştum. Yanıma gelip oturduğunda başımı hafif kaldırdım kim olduğu öğrenemeyecek kadar yorgun ve duruyum. Hafif esen rüzgarın getirdiği kokuyla kapalı ağlamaktan şişmiş olan gözlerim aralandı. Bu koku.. vanilya kokusu.. Merih'in üzerinde hep bulunan koku.. Başımı tamamen yorgun birşekilde kaldırdığımda ayın gönderdiği ışıkla sert yüz yapısı kıvrımlı dudaklarını bana bakan derin ve adını koyamadığım bakışlarıyla karşılaştım. Merih şuan yanımda oturmuş bana bakıyor. Bu iğrenç ve sümüklü halimi gördü. Allahım yer yarılsın içinede ben düşüyüm ne olur lütfen amin çok amin bir sürü amin. "Senin ne işin var burda?" diyebildim şaşkınlığımla dolu sesimle, bakışlarını üzerimden çekip ucu görünmeyen geceleri simsiyah olan denize çevirdi "ilk öpücüğün benim mi oldu?" ne? Hayır,hayır,hayır. Söylediklerimi duymuş beni dinlemiş olamaz değil mi? Ya cidden yer yarılmalı ve ben içine girmeliyim. "Evet!" sesimi ben bile zor duymuştum onun duymasına imkan yok. "Bunu yumruk atarak mı kutlamak istedin?" alayla dudağının kenarı kıvrıldı, bakışları hala kıyıya vuran dalgalardaydı "Sarhoştun, lanet olası hormonlarına sahip olamadın ve tüm duygusuzluğunla beni öptün, ne deseydim -ah Merih'cim hep hayalimdeki gibiydi sarhoş züppenin teki ilk ve en özel olan öpücüğümü almasıydı- mı deseydim? " sinirden titreyen sesim onun bana bakmasını nihayet sağlamıştı. "Sarhoştum evet! Ama bu duygusuz öptüğüm anlamına gelmiyor!" bağırmıştı ve gözlerinde öfke vardı. Burun kemiklerim sızlamaya, gözlerim yanmaya başladı. Ağlamamalıyım neden ağlıyacağım ki? Çok saçma. "Lanet olsun Güneş ağlamayı keser misin?" yerinden kalkıp dalgalı saçlarının arasından parmaklarını geçirdi. Onun bu öfkeli hali beni ağlama krizine soktu. Daha şiddetli şekilde ağlamaya başladığımda önüme düşen bir kaç arsız saç telimi kulağımın arkasına sıkıştırıp elleriyle yüzümü kavradı. Kalbim sanki ağzımda atıyor. Nefesimiz birbirine karışacak şekilde yaklaştığında bütün bedenim buz kesti kalbimin ritimlerini duyabiliyorum.. "Ağlama.. Ben sadece öpmek istediğim için öptüm lanet hormonlar umrumda bile değil ve şuan sarhoşta değilim" dudaklarımızı tekrar birleştirceği sırada göğüsünden itekleyerek ayağa kalktım "Bana bunu yapma" sesimde en az bedenim kadar titremişti. Havanın soğuk olmamasına rağmen titriyordum. "Neyi?" sesinin tonu herzamanki sertliğindeydi. "Bana beni önemsiyormuş gibi davranma, beni öpme bana dokunma." birkaç adım yaklaşarak iç çekti "Buna sen karar veremezsin" diyerek arkasına bile bakmayarak yanımdan öylece çekip gitti.. Arkasında bıraktığı şaşkın enkaza aldırış etmedi bile..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPBOZ
Teen Fiction" Sen bi gezegensin Merih, bense Güneş'im. Benim ısı ve ışığıma muhtaçsın." Yapbozun parçalarını birleştirmeye var mısınız?