küçük oyun hamurundan bir ayıcık yapmak ne kadar zor olabilirdi ki? Bir insan beş yaşındaki bir çocuk dan bunu istiyorsa çok da detaylandırmaya gerek yok demekti.
Chan saatlerdir kızının ev ödevini düşünüp duruyordu. Yarına bitirmesi gereken beşten fazla sunum vardı fakat baba kız salondaki sehpahaya oyun hamurlarını dizmiş ayıcık yapma çabasındaydı.
"Bence bu renk yapalım"
Hye min eline aldığı simli pembeyi babasına gösterirken bir yandan gözlerini ovalamaya başlamıştı, tabi saat on buçuğa yaklaştığı için çoktan uykusu gelmeye başlamıştı.
"Ben halledicem bebeğim hadi biz yatağımıza gidelim"
Baba kız kucaklaşa kucaklaşa odalarına giderken, chan kızının tombiş yanaklarını öpüyor saçlarından kokusunu içine çekiyordu.
Onu çarşaflar arasına bırakırken fazlasıyla uykulu olan prensesi bir iki dakikada uykuya dalmıştı, evet hikayesini bile dinlememişti. Chan miniğinin bu kadar yorulmasına üzülsede kocaman yanklarına yatakta yaptığı küçük çıkıntıya gülüp ıdadan çıkmıştı. Şimdi onu bekleyen bir ana okulu ödevi vardı.
Kahverengi bir ayıcığı bitirdikten sonra bir açık tonunu da onun yanına koyup ikisine bakmıştı.
Hadi ama ayıcıklardan bile bir şeyler hatırlması çok saçmaydı.
Kulağında çalan müzik, sabah iki, 17. doğum günü.
"Hyung bu ayıcığı gördğm ve dedim ki tam anlamıyla ona benziyor, ve alıp sana getirdim."Chan'ın istediği çok farklı birşey olsada sevgilisinin hızlı hızlı anlattığı şeyleri dinlerken arkalarından güneş ilk ışıklarını veriyordu. Bu sabah onunla kutladığı 12. doğum günüydü. Tanıştıklarının üstünden 12 yıl geçmişti demekki. Sayısız kitap,hatıra, sevgi. Ne de güzeldi sevgilisiyle olan her günü. "
Chan pencerenin yanına gidip gece parlayan yıldızlara bakarken birkez daha dilemişti o dileği, vazgeçmiyecekti. Elindeki kalp dövmesini öptükten sonra prensesinin ödevine döndü.
Hye min sabah babası tarafından uyandırıldıktan sonra en sevdiği mavi elbiselerinden birini giydi, babası saçlarını tarayıp ne zamandır öğrendiği modellerden birini yaptıktan sonra salona koşan miniğinin arkından merakla baktı.
Hye min salona girdi, orada sehpahanın üstünde onu bekleyen süpriz pardon süprizler vardı. Sekiz farklı ayıcık ve önlerinde duran simli pembeden yapılmış daha küçük ayı.
Chan kızının tepkisini an be an izlerken kendini aştığının cidden farkında değildi. Yoruluyordu ama kendi bile kabullenmiyordu, artık masallarını arttıracak kişiyi beklemeliydi.
Korenin uzak köşelerinde kuytu bir caddeden büyük bir ses yankılandı.
"BURAYA GEL İYİLEŞMEDEN GİDEMEZSİN SENİ PİS VARLIK!!!"
Koşmasını asla durdurmayan adımları tellerin dışına çıktığı gibi hızını arttırsada sesini çıkarmaya hala korktuğu için fısıldayıp yola koşmaya devam etmişti.
"Asla! Ben ona gidicem!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moon | hyunchan
Teen Fiction"Çooook eski zamanların birinde iki arkadaş varmış, onlar geceleri ay ışığı altında kimsenin yaşayamadığı maceralara atılırlarmış- "sonra ne olurmuş baba?"