Kore sokakları yeni yeni uyanırken çoğu insan iş yerlerine gitmek için hazırlanıyordu. Chan güzel kızını uyandırmadan önce bol pilavlı kahvaltısını hazırlamış çikolatalarını beslenme kutusuna güzelce dizdikten sonra takımını giymişti. Toplantıları uzun süreceğe benziyordu ve bu ortaklık olursa busan a gitme gibi bir şansı olabilirdi.
Küçük prenses hye min uyandıktan sonra ağzına yüzüne bulaştıra bulaştıra pilavını yedi. Bugün fazla hareketli ve enerjikti, her zamanki gibi. Babası rengarenk tulumunu ve beyaz tişötünü giydirirken bile yerinde durmuyordu.
Arabaya bindikten sonra chan radyoyu açtı, kore haberleri yine pek değişiklik göstermiyordu. Salgınlardan korunmalar, borsa, bolca reklam. Tam hye min i bıraktıktan sonra çıkan haberler sırasında duydukları şaşırtmıştı chris'i.
"Seul erken saatlerde ilginç bir olaya tanık oldu.
25 yaşlarında uzun boylu erkek bir şahıs Han nehrinin kenarında bulundu.
Nehre atlamasından korkulduğu için polis çağırılırken şahıs hiçbir fevri harekette bulunmadı.
Polis intikal ettikten sonra ise şahsın yaptığı tek şey nehre bir kaç sözcük bırakmak oldu."Ben buradayım, ama sanki kayboldum."
Kimliği henüz belirlenmeyen gencin seul emniyetinden önce seul hastahanesine götürülmesi karar kılındı"
Kalan haberler geçmişti. Chan hiçbirini dinlemediğini fark etmiyordu o an için. Yıllar önceki bir anı kafasında dönüp durmaya başladı.
Yeni gelmişlerdi Seul'e arkadaşlarıyla kaldıkları evin alt sokağında dev bir kitap evi vardı. Orda buldukları bir kitapta aynı cümle geçiyordu. Bir prens kendi şatosunu bulamadığı için kuruyordu
"Ben buradayım, ama sanki kayboldum"
cümlesini.Bu satırları kucağında okumuştu hyunjin. İkiside fazlasıyla etkilenmişti o cümleden, unutamazlardı.
Bazı anlar olurdu kontrolün bir anda değiştiği, kalbin beyine hükmedip anında harekete geçtiği.
Chan o anlardan birinde idi. Direksiyonu sağa kırıp u dönüşü yaptıktan hemen sonra son hız Seul hastanesine sürmeye başladı.
O olmalıydı, bunca yıl kayıptı ve özlemi gittikçe kabarıyordu. Hastanedeki hyunjin olmalıydı çünkü artık chan özlemini de aşkını da tek başına yaşayamıyordu. Ona ihtiyacı vardı. Gittiğinde gördüğü o olmalıydı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moon | hyunchan
Teen Fiction"Çooook eski zamanların birinde iki arkadaş varmış, onlar geceleri ay ışığı altında kimsenin yaşayamadığı maceralara atılırlarmış- "sonra ne olurmuş baba?"