Rastlantı

73 3 10
                                    

- Ted-

                Sezonun ilk Quidditch maçı için nefesler tutulmuştu. Gryffindor takımının arayıcısı, geçen sene olduğu gibi yine o George denen hergeleydi. Sarı saçları, mavi gözleri, fazla bronz teni ve kaslarıyla kadın dergisinden fırlamışa benziyordu. Fazla gerçekdışıydı. Tüm kızların onun için neden öldüğünü anlıyordum. Gerçek bir erkekle birlikte olmamış her kız, böyle bir erkek bebek isterdi. Yanında gezdirebileceği, arkadaşlarına hava atabileceği, ailesine kabul ettirebileceği bir altın çocuk. Sıkıcı bir ilişki arayan herkes için biçilmiş kaftandı. En az kendisi kadar sarışın sevgilisi, Victoire Weasley, onun tam ardından stada giriş yaptı. Kız, okuldaki tüm erkeklerin rüyalarını süslüyordu. Veela kanı onu masal perisi olarak dünyaya getirmişti ve prensiyle birlikte sürekli podyumdalarmış gibi salınıyorlardı. Dışardan açıkça belli oluyordu ki kız, muhtemelen, en az sevgilisi kadar sığ bir kızdı ve bütün gün ne kadar güzel oldukları hakkında konuşuyor olmalıydılar.

                 Ben böyle ilişkilerden hoşlanmazdım. Gerçek duyguların olduğu, tutkunun, heyecanın devam ettiği ilişkileri severdim. Zaten heyecanım bittiği anda karşımdaki kıza ilgim de bitiyordu. Fransa'da ardımda gözü yaşlı pek çok kız bırakmıştım ama onlara asla yalan söylememiştim. Buraya döndükten sonra onlara asla yazmayacağımı söylemiştim; halen yazmadım ve yazmayacağım da.

                  Hufflepuff binasının vurucusuydum. Vurucu pozisyonu benim için biçilmiş kaftandı. Açık havada olmak her zaman rahatlatıcıydı ve sahada birilerinin kafasına topu fırlatmak iyi geliyordu.

                  Maç başladı. Yarım saat içinde 6 sayı attık. Tribünler yıkılıyordu ama benim oyuna odaklanmam gerekiyordu. Arayıcımız bu sene yeniydi ve George karşısında pek şansı yoktu. Yapabileceğimiz tek şey olabildiğince sayı atmak ve onun alacağı muhtemel 150 puanı önemsiz kılmaktı. 40. Dakika. 8. Sayı. 80-0 skor. Tribünler çıldırıyor, Gryffindor topu yakalamadan sayıyı tamamlamamızı istiyorlardı. 100-0. İyi gidiyoruz. Gryffindor sayı yapıyor. Sonra bir tane daha, ve bir tane... 130-50. Maç kızışmıştı. Her iki takım da artık snitch in yakalanması gerektiğinin farkındaydı. İzleyiciler artık tamamen, kendi takımlarının arayıcısına yönelmiş ve topu yakalaması için baskı yapıyorlardı. Bizim çocuğu antrenmanlarda görmüştüm. Ödleğin tekiydi, bayılsa şaşırmazdım.

                   Ve bayıldı. Tam bayılmadan önce George topu yakaladı ve Gryffindor 150 puan alarak maçın kazananı oldu. Bizim top tutucumuz yaklaşık 10 metreden düştüğü için hastane kanadına götürüldü.


                   Maçın ardından ortak salona döndüm. Hızlı bir duş aldım ve akşamki, -beni asıl ilgilendiren—aktivitemden önce yemeğe gitmeye karar verdim. Rob geldi.

'Dostuuum, ne maçtı ama ha? İnanılmazdın. Arayıcımız tamamıyla ahmak olmasaydı kesinlikle kazanırdık. Bu veleti nerden buldular bilmiyorum. Eğer ben olsaydım, kesinlikle, ilk dakikalardan o topu yakalar ve George denen zibidinin gözüne sokardım' dedi.

                   Rob, her sene takıma girmek için başvurur ama alınmazdı. Ardından sezon boyunca oynanan tüm maçlarda kendisinin daha iyi olacağını söylerdi. Bu imkansızdı. Yeteneği gerçekten yoktu ama bunu ona hiç söylemedim. Bazı şeyleri en yakın arkadaşına söyleyemezdin.

'Bana kalırsa..' dedim.. ' Maç başlamadan sonucu belliydi. Utanç içinde koridorlarda yürümemiz gerekmesin diye birkaç kovalayıcıyı düşürdüm.'

'Birkaç mı? Hepsi, demek istedin sanırım. Bunu tarihte kimsenin yapabildiğini sanmıyorum.'

'Aslında birkaç kişi var, Rob. Her neyse, züppe oyununu geçelim. Akşamki GERÇEK oyun hakkında konuşalım. Kaç kişiyiz?'

Tedoire -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin