Yine işte buradaydım, annemin mezarının başında. Yıllarca bana inanmayıp o adama inanmıştı.
"Nasıl bu kadar kör olabilirsin anne? Yıllarca gözlerinin önünde öldüğümü göremeyecek kadar kör olmuştun. Umarım oradan her şeyi görüyorsundur ve umarım pişmanlık içindesindir. Sana ilk geldiğimde bana tokat atmıştın hatırlıyor musun? Nasıl böyle bir şeyle babanı suçlayabilirsin diye bağırıp evde kalma cezası verdin ama en büyük korkum evde kalmaktı. Çünkü sen evden gidince o geri geliyordu... O bana dokunuyordu anne, kaç kez yaptı bunu bilmiyorum ama canım çok yanmıştı. Ben daha 16 yaşındaydım anne..." Ağlamamak için direniyordum ama boşunaydı kafamı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım.
"Ama merak etme o adamın son kez bana dokunmasına izin vermeyeceğim ve onu da senin yanına yollayacağım. İkinizin karşılaşma anını izlemek için canımı verebilirdim ama burada düzeltmem gerek işler var. Sevdiğim adamı parçalara ayırdım ve bu sefer o da beni parçalara ayırdı ama bunu yapmakta haklıydı. O adamdan kurtulup her şeyi düzelteceğim. Güzel bir hayata sahip olacağım ve asla senin, sizin gibi bir ebeveyn olmayacağım. Şimdi o çok sevdiğin eşini yanına göndermeye gidiyorum." yerimden kalkıp son kez iğrenerek mezarına bakıp arabaya ilerlemiştim. Bir daha asla bu mezara gelmeyecektim asla ama asla.
Changbin'den gelen onca aramalara görmezden gelip, arabaya bindim. Hala aramaya devam ediyordu telefonu kapatmak için elime aldığımda ekranda beliren yazı ile tüm kanımın donduğunu hissetmiştim. O adam arıyordu...
"Alo"
"Artık telefonlarımı açıyorsun, uslu çocukları sevdiğimi söylemiştim değil mi Minho? Anneni ziyaret etmişsin ama neden beni ziyaret etmiyorsun, çok üzüldüm açıkçası."
"Neredesin?"
"Nerede olabilirim, güzel evimizde seni bekliyorum her gün. Bu duvarlar bana sürekli anılarımızı hatırlatıyor."
"Geliyorum ama evde kimseyi istemiyorum, herkesi gönder kim varsa."
"Hm heyecanla bekliyorum." daha fazla konuşmaya dayanamayarak telefonu kapatmıştım. Changbin'e kısa bir mesaj atıp arabaya binip eve doğru sürmeye başladığımda 16 yaşındaki anılarım canlanmıştı. 18 olana kadar katlandığım şeyler... Görüntüler gözümüm önünden geçerken kafamdaki seslerin susması yalvarmıştım. O an yapabileceğim Hyunjin'in gülümseyen suratını düşünmek olmuştu. Tüm sesler susmuştu, kafamda sadece Hyunjin'in sesi dolanıyordu, huzur vericiydi. Ne zaman geldiğimi anlamamıştım, o evin önünde durup etrafa bakıyordum. Her şey eskisi gibiydi. Midemin bulanmasını engelleyerek kapıya doğru adımladığımda ayaklarım geriye gidiyordu. Kapıyı tıklatıp açılmasını beklediğimde o iğrenç yüzü görmemle kusma isteğimi zor durdurmuştum. Gülen suratıyla içeri geçmemi söylemişti.
Haftalarca yaptığım plan boşunaydı, ne silah almıştım yanıma ne de başka bir şey. Tek planım ondan kurtulmaktı. Daha önce kimseyi öldürmemiştim, evet yıllarca insanları dolandırmıştım ya da sayısız hırsızlık ve karaborsa işine girmiştim ama kimseyi öldürmemiştim ama bu adam ölmeyi hak ediyordu. 16 yaşındaki bana bir çocukluk borçluydu ve bunu canıyla ödemeliydi. Asıl planım bu değildi, ona dünyada kendi hazırladığım cehennemi yaşatmaktı ama Hyunjin'le mutlu bir hayat yaşamak için bundan vazgeçmiştim saatler önce. Changbin planı batıracağımı tahmin ediyordu. Beni aşık olmamam konusunda başta uyaran oydu. Kendisinden biliyordu o da.
Salona geçtiğimizde evdeki her şeyin eskisi gibi olması nefesimi daraltmıştı. Ben hala ayakta dikilirken karşıma oturmuş baştan aşağı beni süzüyordu.
"Yapılı biri olacağın belliydi. Fiziğin daha da güzelleşmiş, bacakların çok güzel gözüküyor." konuşmak istemiyordum. Sadece o suratına bir tane yapıştırmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bonnie & clyde - hyunho ✓
FanfictionÇünkü biz Bonnie ve Clyde'ın modern versiyonu gibiyiz