7. Bölüm ~En Büyük Korku~

48 3 0
                                    

Yağmur'un yanına hızla gittiğimde birşey demeden yanına oturdum. Gözlerimle Aras'ı aramaya başladım. Evet ben gerçekten aşık olmuştum. Ben aşık oldum ama onun aşık olma ihtimali yoktu. Bazı arkadaşlarım beni beğense de ben beğenmiyordum. Aslında Aras biraz sapık bir kişiliğe benziyordu. Büyük ihtimal kızları etkilemek için kas yapıyordu, başarmıştı da. Yumruğunu sıktığında oldukça şişkin kaslarının belirli yerlerinde damarlar beliriyordu. Saçları kumraldı. Gözleri ise... Gözleri ise sanki yazın üstünde papatyalar açan yemyeşil çimeni andırıyordu. Gözlerine bakıp etkilenmemek imkansız gibi bir şeydi. Benim gözlerim maviydi, ama yeşil gözleri daha çok severdim. Yeşil denince aklıma çimen, yaprak gibi şeyler gelirdi. Şimdi ise yeşil denince aklıma Aras'ın gözlerinden başka bir şey gelmiyordu. Daha doğrusu baktığım her yerde Aras'ı görüyordum. Aşık olmak harika bir şey!

Aras'ı düşünmekten Yağmur'un bana seslendiğini duymamıştım bile. Ta ki sırtıma tüm gücüyle vurana kadar.
"Ah, napıyorsun ya? Çok acıdı off"
Yağmur acıyla inlediğimi görünce bir kahkaha attı. Gülüşü çok komik olduğu için dayanamayıp ona katıldım. Böyle saçma saçma gülerken zil çaldı. Ayağa kalktığımızda Yağmur'un bağcıklarına takılmasıyla yere düşmesi bir oldu. Tabi ki bende gülmekten yere düştüm. Aras'ın gelip beni kaldırmasını bekliyordum ki bana uzanan bir elle karşılaştım. Kafamı kaldırıp  baktığımda bana bakan Aras'ı gördüm gülümseyip elini tuttum ve ayağa kalktım.
"Teşekkür ederim."
Güldü. Tabi ki gamzeleri ortaya çıktı. Ben ne kadar gamzem olmasını istesemde olmadı. Sanki Allah bizden almış Aras'a vermiş.
"Önemli değil, bu iki oldu küçük hanım."
Her ne kadar Aras'ı sevsemde bana küçük hanım demesine sinir oldum.
"Hey, ben küçük hanım değilim!"
"Benim gözümde öylesin belki"
Sinirlerim tepeme çıktı işte.
"O gözünü morartırım Aras"
Aras, teslim olmuşcasına ellerine kaldırdı. Bende gülümsedim. Gözlerine baktığımda bütün sinirlerim vücudumdan çıkıp sonsuz yolculuğa çıkmıştı sanki.

Bu son dersimiz bedendi. Ne yapsak diye düşünürken aklıma haince bir fikir geldi. "Erkeklerle basketbol maçı yapalım" dediğimde herkes hepbir ağızdan konuşmaya başladı. 'Harika fikir', 'hayır ya, kirlenirim', 'haydi o zaman' gibi... "Oynayanlar benimle gelsin!" dediğimde bir kişi hariç herkes arkamdan geldi. O bir kişi de 'kendini beğenmişler' grubundandı. O da arkadaşları yok diye yas tutuyordu, yazık. Basketbol sahasına 2 metre kala arkadan gelen cırtlak sesle, refleks olarak kulaklarımı elimle kapadım. Bu cırtlak ses, Damla'nın grubuna girmeye çalışan Bircan'a aitti. Boşuna demiyoruz kendini beğenmişler diye. Erkeklerin yanına gittiğimde oyunun durması için ellerimi çırptım. Herkes bana bakınca konuşmaya başladım.
"Hey, arkadaşlar! Kızlar ve erkekler basketbol maçına ne dersiniz? Kaybeden takım kazanan takıma lahmacun ısmarlayacak. Olur mu?"
Her kafadan farklı sesler çıkmaya başladı ama herkesin onayladığına eminim. Biz sol  taraftaki potayı seçtik. Maç başlamadan bileğimdeki tokayı saçıma sıkıca bağladım şişemdeki sudan birkaç yudum içtikten sonra sahadaki yerimi alıp diğer arkadaşlarımın gelmesini bekledim. 5 dakika sonra hazırdık. Beden öğretmenin topu havaya attıktan sonra oyuna başladık.  Tabi sınıfın en uzunu Burak olduğu için erkeklerin avantajları vardı ama dezavantajlarıda vardı. Biz kız olduğumuz için cildimiz hassastı ve bunu erkekler farkındaydı bu yüzden bize fazla zarar vermiyorlardı.

Aramızda sadece bir sayı vardı. Erkeklerin çoğu uzun boylu oldukları için ard arda üçlük sayı atıyorlardı. Ama ben ve birkaç kişi basketbolda iyi oldukları için üçlük sayı atabiliyorduk. Maçın bitmesine 15 saniye var ve basletbol topu benim elimde, maçın kaderi bana bağlı. Hızlıca yürümeye başladım birkaç adım sonra koşmaya başladım. Ve son 7 saniye! Tam zıplayıp topu potaya gönderdim ki kendimi yerde buldum.
"Kim bana çelme taktı lan! Sikerim lan seni adam ol!"
"Ne küfür ediyorsun ya, özür dilerim."
Başımı kaldırdığımda karşımda yemyeşil gözlerle bana bakan Aras'la karşılaştım, eyvah!
"Ah şey... Özür dilerim"
Gülümseyip ayağa kalktı ve bana elini uzattı. Tam elini tutup kalkacakken bütün kızlar üstüme çullandı. Skora baktığımda kızlar kazanmıştı. Karşılık birşey yapmadım. Kızlar ayağa kalkıp beni omzuna aldılar. Bir an düşme korkusu yaşadım ama sonra rahatladım. Bağırmaya  başladıklarında Aras gülümsüyordu. Dünyaya tekrar gelmiştim sanki! Omuzlarından indiğimde erkeklerin yanına doğru koşmaya başladım.
"Yarın öğle yemeğinde ısmarlarsınız gençler!"
Bütün erkekler somurtmasına rağmen Aras gülüyordu. Üstümü değiştirmek üzere okulun ilk katında bulunan soyunma odasının yolunu tuttum. İçeri girdiğimde kabinlerin birine girip kapıyı kilitledim. Eşofmanlarımı çıkartıp altıma kot pantolon üstüme de askılı bir tişört geçirdikten sonra kilitlediğim kapıyı açıp dışarı çıktım. Kötü koktuğumu düşünerek çantamdan parfümümü alıp üstüme sıktım. Dış kapıyı hızlıca ittirdiğimde karşımda Aras'ı buldum ve birkaç adım geriye gittim. Gerilediğimi gören aras, üstüme gelmeye başladı. İçeriye girip kapıyı kilitledi ve bana doğru yürüdü. İyice korkmaya başlamıştım.
"Hey, ne yapıyorsun sen yaa?"
Korktuğumu anlayınca gülümsedi.
"Bugün çok güzel oynadın."
"Bunu dışarıda söyleyebilirdin!"
"Ben burada söylemek istedim."
Yavaşça yanıma doğru geldi ve dirseğini bana gösterdi. Aman Allahım çok kanıyor!
"Aras! Ne oldu koluna?"
"Benim üstüme düşünce yere sürtüldü sanırım."
"Gel pansuman yapalım."
Kolunu tuttum ama Aras geri çekti.
"Senden bir hatıra! Bırak öyle kalsın. Bakar bakar seni hatırlarım."
Gülümsedim.
"Nasıl istersen. Dışarıya çıkmayacak mıyız?"
"Ah, peki"
Cebindeki anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Bana yol verdi, ben önden, o arkadan dışarıya çıktık. Kendimi iyi hissediyordum. Ses tonu bile inanılmaz güzeldi ve ben gerçekten seviyordum. Çok bağlanmak istemiyordum çünkü; Aras, sürekli ağlatan, oynatan veya aldatan birisi olabilirdi. İşte en büyük korkum oydu.

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin