8. Bölüm ~Aras İle Bir Gün~

69 2 0
                                    

Arasla okulun merdivenlerinden inerken malın biri gelip bana çelme çaktı. Tam yerle aynı seviyeye inecekken bir kol belimi kavradı. Tabiki de bu kol Aras'a aitti. Beni kaldırmasıyla bize mal mal sırıtan çocuğa yumruk çakması bir oldu. İnanmıyorum Aras şuan benim için kavga ediyor, vay be!
"Aras dur, yapma!"
Sinirden gülüyordu bayağı sinirlenmiş anlaşılan.
"Bu yavşak sana çelme taktı, ben tutmasan düşebilirdin!"
"Aras, neden beni koruyorsun? Keni başımın çaresine bakarım ben!"
"Çünkü..."
"Çünkü ne Aras!?"
"Salla gitsin."
Birşey demeden merdivenlerden hızla indi. Bize şaşkın gözlerle bakan insanları aldırmayıp bende indim. Tam o arada eve gitme zili çaldı. Sonunda (!) Aras arabasının kilidini açıp içeriye girdi. Bende sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum.
"İn arabadan Deniz!"
Omuz silktim. 
"Sana ne oldu böyle Aras?!"
"Yok bir şeyim. Şimdi in arabamdan!"
"Asla!"
"Kendin istedin!"
Aniden gaza bastı. İyice korkmaya başladım.
"Emniyet kemerini tak."
Aras'ın sözüne uyup emniyet kemerimi taktım. Şuan resmen korkudan üç buçuk atıyorum. Bugün ölmezsem başka bir gün ölmem ben. Ya aslında arabaya bakılınca Aras'ın ailesi zengindi. Biz ise ne zenginiz, ne fakir. Ortayız yani.
"Aras nereye gidiyoruz?"
Direksiyonu sıktı.
"Sesin, saçların, gözlerin..."
Bu dediğinden hiçbir şey anlamadım işte. Bana aşık olması imkansız. Ama neden böyle diyor bu.
"Ne demeye çalışıyorsun Aras?"
"Gidince görürsün."
Aras'ın siniri geçti hele şükür. Bir kaç kilometre daha gittikten sonra aniden fren yaptı ve arabadan indi. Benim haraket etmediğimi görünce, kapısını açıp bana baktı.
"Gel hadi."
Arabanın kapısını açıp dışarıya çıktım. Aras kolumu tuttu ve koşturmaya başladı. Bende zar zor koşuyordum.
"İşte geldik!"
Ve şok! Burası inanılmaz bir yer. Deniz, bir dünya harikası sanki. Bütün deniz aynı renkte değil, ortalara doğru turkuaz, daha ileriye bakınca lacivert renkleri var inanılmaz güzel!
"Aras, inananıyorum!"
Elimi tutup beni çekiştirdi. Biraz ileriye gittiğimizde kumların üstünde bir şey duuyordu. Ama tam kestiremedimm az yaklaştığımızda anladım, piknik yapacağız!
"Aras bu-"
"Muhteşem, biliyorum. Ama sen daha muhteşemsin"
Gülümsedim ve yere oturdum. Karnım da açtı zaten. Piknik çantasında benden başka her şey vardı. Ben bunları yersem, iki gün bir şey yiyemem.

Yemekleri, bir bir yemeye başladık.
"Sandiviçi uzatır mısın?"
Sepetten sandiviçi alıp, Aras'a uzattım. Ağzımın dolu olması nedeniyle bir şey diyemedim. Aras da sandiviçi elimden alır almaz iştahla yemeye başladı.
"Deniz, sepetin içinde kutu var. Onu bana versene"
Sepetin içini aradım ama kutu yoktu.
"Aras kutu yok"
Ben hâlâ kutuyu ararken Aras beni kucakladı.
"Aras, ne yapıyorsun? Bırak beni!"
"Az sus be kızım! Romantik oluyoruz şurada."
"Dikkat et de ormantık olma."
Bu sefer denize doğru koşmaya başladı ve iskeleye getirdi. Tam da güneş batıyor. Harika!
"İki deniz arasında dilek tutuyorum bekle."
İşte bu espriden nefret ediyorum!
"Ah, hadi ama. Yapma!"
Kahkaha attı. İşte beni sinir etmeyi seven biri!
"Tamam, tamam."
Nihayet güneş battı. Ortamı, ağaçlarda olan loş, led ışıklar, yıldızlar ve ay aydınlatıyordu. Aslında gerçekten çok hoş bi görüntü. Oturduğum yere yattım. Aras da yanıma yattı ve yıldızları izlemeye başladık.
"Çok güzeller."
"Evet, ama senin kadar değiller."
Bu sözünden sonra Aras'a olan sevgim daha da arttı.
"Ne yani, ben yıldızlar kadar güzel miyim? Çok saçma."
"Ben yalan söylemem."
Aniden esen rüzgarla titredim. Titrediğimi gören Aras, beni kendine çekip kolunu omzuma attı. Artık titremiyordum ve kendimi oldukça güvende hissediyordum.
"Çünkü demiştin. Devamını getirecek misin?"
Bir an gerildi.
"Zamanı gelince söyleyeceğim. Bu kadar meraklı olma."
Normalde hiçbir şeyi takmam ama bunu merak ediyordum. Ve ögrenecektim!
"Peki."
Bana sıkıca sarıldı. Ben böyle durduğum sürece, dünya yansa umrumda değil.
"Deniz, bana kendini anlatsana."
"Peki, ben hiç ağlamayan, hiçbir şeyi kafama takmayan, umursamaz, deli ve çekilmeyen biriyim. Zengin değiliz, fakir de değiliz. Annem ile babam ayrı. Babaamın yanında kalıyorum. Annem, babamda saçma bir şey yüzünden boşandı bu yüzden annemde nefret ediyorum. Ama bi' teşekkür etmek gerek, bana kin tutmanın en iyi örneği oldu. Hayatımdan oldukça memnunum. Bazı ergen kızlar gibo faça atıp, ölmek istemiyorum. Aksine yaşamak istiyorum. Dersi dinlemesem de oldukça zekiyim. Bana inek demeleri hoşuma gitmiyor, bu yüzden diyemiyorlar."
"Neden peki?"
Derin nefes alıp temiz havayı içime çektim.
"Çünkü, annem sayesinde öfkemi kontrol edemiyorum. En ufak bir şeyde kız, erkek dinlemeden kavga ederim. Bu yüzden bana fazla bulaşamazlar."
Gözlerinden şaşırdığı çok belliydi.
"Dışarıdan öyle gözükmüyorsun"
Elini yanaklarımda gezdirdi. İlk başta gerilsemde, daha sonra rahatladım. Çünkü, kötü bir niyeti yoktu.
"Şu masum yüzüne bir bak."
"Tahminen 1 dönemde 30 kere disipline gittim. Hepsi de birini dövdüğüm için. Aslında çoktan okuldan atılmıştım ama sırf zekiyim diye atmıyorlar. Dediğim gibi dış görünüşe aldanma. Çoğu insan bu yüzden kaybediyor."
Teslim olmuşcasına ellerini kaldırdı. Bende güldüm.
"Vay be, beni dövmezsi herhalde?"
"Belli olmaz"
Göz kırptım. Korkmuşcasına bana baktı. Bu hoşuma gitmişti ki- telefonun çalmasıyla kendime geldim. Benim değildi, eğer benim olsaydı yüzde yüz babam beni eve çağırıyor olurdu.
"Efendim baba?"
Bana eliyle sus işareti yapınca sustum.
"Okuldan çıktık. Yeni arkadaşlarla geziyorum. Ever geç gelirim. Tamam."
Nihayet telefonu kulağından çekti. Telefonu benimkiyle aynıydı yani iphone 5s.
"Şimdi sen anlat kendini?"
"Ben anlatılmaz, yaşanırı güzelim."
Göz kırptı. Bende, aklıma ilk gelen lafı söyleyiverdim.
"Haklısın. Bir odun anlatılmaz, çünkü tahta parçasıdır."
"Ben odun muyum?"
"Görünüşün hayır, kalbin evet."
Kahkaha attı. Cidden gülüşü harika!
"Olabilir güzelim."
Nur Yerlitaş'ın surat ifadesini yaptım. Kadın bir harika ya!
"Gidelim artık, geç oldu."
Yüzünü buruşturdu. Surat ifadesi sanki gitme kal der gibiydi.
"Peki, evin nerede?"
"Arabaya binelim, tarif ederim."
Başıyla onaylayıp eliyle arabayı gösterdi. Kapıyı açıp sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Aras'a adresi tarif ettikten sonra yola çıktık.

Yol boyunca radyoda çalan şarkıları dinledik. Eve geldiğimde arabanın kapısını açmaya zorladım, ama açılmadı.
"Aras, açılmıyor"
"Çünkü kilitli."
Evet yine rezil oldum (!) kızardığıma eminim. Kapı kolunun yanındaki uzun, sert tahta bir şeyi yukarıya çektim ve kapıyı açtım. Arabadan inerken Aras'a baktım.
"Her şey için teşekkür ederim."
"Asıl ben teşekkür ederim yanımda olduğun için, prenses."
Gülümseyip kapıyı kapattım ve anahtarımla bahçe kapısından içeriye girdim.  Arkama baktığımda Aras'ın arabasının yavaşça ilerlediğini gördüm. Kapının kilidini açıp içeriye girdim ve kapıyı yavaşça kapattım. Babamın uyuduğunu umarak sessiz adımlarla merdivenlerden yukarıya çıktım. Üzerimdekileri çıkararak pembe ayıcıklı, kırmızı pijamalarımı giydim. Dolabımın üstünde duran laptopumu alıp eyfel kuleli yorganımın içine girdim. Teen Wolf'u açıp izlemeye başladım. Bayağı bi' izledikten sonra, gözlerimin ağırlığına dayanamayıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin