***"Çok iyi. Artık tamamen konuşabilecek derecedesin Kasumi! Tebrikler sana." Genç kız karşısındaki terapistin sözleriyle gülümsedi.
Manjiro hasta olduktan sonra gelmişti ve üstünden bir ay geçmişti. Tekrar geldiğinde ise artık nerdeyse tamamen konuşabiliyordu. Hala biraz kekelese de sorun yoktu.
"Teşekkürler..."
Binadan çıktığında gülümseyerek yürümeye başladı. Ran ve Rindou'ya bir sürü tatlı alacaktı ve Manjiro'dan bahsedecekti.
İkilinin ilişkisi iyi gidiyordu. Manjiro bazen bebek gibi davranıyordu, bazen ise gerçek bir erkek gibi ama sonunda hep seviyordu kızı.
"O ne?" Ran'ın sesiyle mutfakta hazırladığı tabağı alıp salona girdi. Şirinlik yapma zamanıydı.
Tabağı uzatıp şirince gülümsedi. Rindou okuduğu kitaptan başını kaldırıp baktığında bu gülümseme hiç hoşuna gitmemişti. Gözlerini kızın üstünde oyalandırıp göz devirdi. "Hayır Kasumi."
"A-ama di-dinlemediniz ki!" Üzüntüyle gözlerini doldurduğunda dudağı titredi.
"İyi söyle prenses." Ran kardeşini dinlemek için dikleşti.
Genç kız koltuğa ikisinin arasına oturup alt dudağını ısırdı. Söylemeli miydi? "Benim sevgilim var!" Artık söylemişti...
Rindou çatık kaşlarını düzeltip omuz silkti. "Biliyoruz."
Ran ise mochilerden ağzına atıp televizyonu açtı. "Mikey taşşaklı heriftir. Sevmesek de güveniyoruz. Ayrıca bir daha o piç biz yokken eve giremez."
Genç kız şaşkınlıkla baktı. "B-biliyor mu-musunuz?"
Ran gülüp göz kırptı. Genç kızın yalan söyleyememesi küçüklüğünden beri vardı. Ne bir şey saklayabilirdi ne yalan söyleyebilirdi.
Aklına gelen anılarla iç çekti. Zaman çok çabuk geçiyordu...
***
"Kasumi!" Ran'ın bağırışı bahçede yankılanırken küçük kız saklandığı ağacın arkasında uyuya kalmıştı. Hala Ran ve Rindou'dan korkuyordu bu yüzden sürekli bir yerlere saklanır onlardan kaçardı.
Yine böyle bir gündü. Onu evlatlık alan anne ve babası işe gitmiş, küçük Kasumi abileriyle evde kalmıştı.
Ran ise küçük kıza annesinin söylediği gibi süt ısıtmış, şimdi onu bulmaya çalışıyordu. Küçük kızın ağaç arkasından hapşurma sesini duyunca sütü masaya bırakıp yavaşça ilerledi.
Küçük kız ağacın arkasından hafifçe eğilip bakarken kızın belinden tutup kaldırdı. "Yakaladım prenses." Sırıtarak küçük kızı sandalyeye oturttu.
Sütü uzatıp başında beklemeye başladı. "Bu bitecek prenses." Gülümseyip izledi.
Küçük kız ne kadar korksa da sütü alıp içmeye başladı. O da Ken gibi uzun olacaktı. Sütünü içerken ona bakan Ran'a baktı. O sırada elindeki bardak kayıp yere düştüğünde parçalandı.
Panikle gerilemeye çalıştı fakat sandalyenin arkaya düşmesiyle sonuçlandı. Neyse ki Ran hızlı refleksleriyle kızı tutmuştu. "Prenses kendini inciteceksin." Ran kızın sırtını sıvazlarken konuştu.
Küçük kız yere bakıp Ran'a döndü. Kızacak mıydı? Ran'ın gülen suratını gördüğünde şaşırdı. "Aman Tanrım! Suratın çok komikti!"
Ardından içeri dönüp bağırdı. "Hey! Rindou buraya çöp poşeti getir!"
Küçğk kızı ilerideki salıncağa oturtup hafifçe salladı. "Neyseki senin bir şeyin yok prenses."
Genç çocuk utangaç duran kızın saçlarını okşadı. Çok tatlıydı...
***
