***Genç kız etrafa bakıp kapıyı çaldı. Abisi Ken'in yaşadığı yer hiç değişmemişti. Kapının açıldığını duyunca karşısındaki uykulu adamın boynuna atladı. "Ke-Ken-nii!"
Bir yandan da elindeki kutuyu dikkatlice tutuyordu. "Ha? Kasumi?" Genç kızın beline kollarını doladı çocuk.
Genç kız gülümseyip çekildi. Elindeki kutuyu uzatıp abisine baktı. "İ-iyi ki do-doğdun nii-chan!"
Draken küçük kutuya bakıp aldı. "Eh? Gerek yoktu."
Genç kız ellerini arkasında birleştirip şirin bir gülümsemeyle "Ha-hadi açsana!" Hediyeyi özenle almıştı bu yüzden çok heyecanlıydı. Ran ve Rindou'yu ikna etmek için kıçını yırtmıştı tabiri caizse.
Draken kutuyu açtığın bir anahtarla karşılaştı. Daha anahtarı inceleyemeden genç kız onu aşağı sürüklemişti.
Aşağı indiğinde son modellerden birisi olan motorun yanına geçip gülümsedi. "İ-yi ki doğ-doğdun!"
Draken motora ilerleyip inceledi hayranlıkla. "He?! Bunu kabul edemem velet."
Genç kız yanaklarını şişirip Draken'e dik dik baktı. "Ev-evet eder-ersin." Ardından kollarını göğsünde dolayıp kaşlarını çattı. "Ka-kabul etmezsen M-manjiro'ya gi-giderim."
Draken kıza üstten bir bakış atıp anlına fiske attı. "Mikey bir şey yapamaz bücür." Ardından kızın anlını öpüp saçlarını karıştırdı. "Bu seferlik hevesini kırmayacağım ama bir dahasına böyle pahalı şeyler almayacaksın. Tamam mı?"
Genç kız abisinin beline sarılıp gülümsedi. "T-tamam." Sadece geçiştirmek için söylemişti. Abisine herşeyi vermek istiyordu. Nasıl kendindurdurabilirizdi?!
"Ken-chin? Sumi-chan?" Manjiro ikiliye ilerlerken konuştu. "Ne yapıyorsunuz burda?"
Kasumi gülümseyerek Manjiro'ya döndü. "K-ken-nii'nin doğum günü b-bugün!"
Mikey elindeki küçük kutuyu uzatıp gülümsedi. "Bende bunun için gelmiştim. İyi ki doğdun Ken-chin!"
Draken küçük kutuyu alıp güldü. "Teşekkürler Mikey."
Genç kız hevesle zıpladı. "H-hadi kafeye gi-gidip kutlayalım!" İki çocuğun da elini tutup ilerledi.
Arkasından kızı takip eden çocuklar bir şey diyemedi...
***
Aynı akşam Kasumi hastalandı. Hem de normal şekilde değil. Kollarını kaldırmayı geç, parmaklarını bile oynatamıyordu.
Haitani kardeşler kızın acı çekmesine dayanamamışlardı ve hastaneye götürmüşlerdi. Genç kız acile alınmış, doktorlar harici kimseyle görüştürülmemişti.
Burnuna bir boru takmışlardı, parmaklarında cihazlar, göğüslerinin üstündeki kalp için makinalar vardı. Ne olduğunu doktorlar bile çözememişti.
Hastanedeki çoğu doktor içeri girip çıkıyordu fakat bir şey söylenemiyordu. Ran hızlıca Ken'i arayıp haber vermişti.
Kasumi'nin bahsettiğine göre ikisinin de kanı aynıydı ve acil bir durum için yakına bulunması en iyisiydi.
"Durum ne?" Draken kaşlarını çatarak hızlıca koridoru geçmiş, Haitani kardeşlere ulaşmıştı.
Rindou sessizce ağlamamak için zor dururken gözleri camdaydı. Hastane yatağında acı çeken kardeşi için elinden bir şey gelmemesi canını sıkıyordu.
Ran kafasını kaşıyıp iç çekti. "Bilmiyoruz. Söylemiyorlar."
Ardından bir doktor tedirgince çıktı içeriden. Gözleri Haitanileri ve Ken'i bulduğunda elindeki dosyaya bakıp yanlarına gitti. "Haitani Kasumi'nin ailesi siz olmalısınız?" Tereddüt doluydu sesi.
Ran başını sallayıp doğruldu. "Evet. Nesi var?" Hepsi duyacaklarından korkuyordu. Ve bekledikleri oldu. Korkuları gerçekleşti.
"Hanımefendi daha önce hiç kaydı olmayan bir hastalığa yakalanmış. Üzgünüz bu konuda elimizden bir şey gelmez."
Bu cümle ölüm sessizliğini yaratmıştı koridorda. Haitani Kasumi ölümle baş başaydı...
***
Kitabın sonu angst.