10

364 28 103
                                    

Gecenin sonunda içkinin etkisiyle 9 kişi de bir köşeye çekilmişti. Menejerleri onlarla çok kalmadan evine döndüğü için rahat davranabiliyorlardı;

Suho, yerde oturmuş koltuğa yaslanır biçimde hem kolunun altında ona sarılan yixingi izleyip öpüyor hem de dizlerinde uyuklayan sehun'un saçlarını okşuyordu.

Hemen karşılarında ise Baekhyun, koltukta oturan minseok'un bacaklarına sırtını yaslayan chanyeolun kucağına yerleşmiş yüzünü boyun girintisine koyarak sızmıştı. Koltukta ki minseok da hemen yanında içkinin etkisi ile saçmalayan jongdae' nin videolarını çekmekle meşguldu.

Kyungsoo ise... O duvarın köşesine büzülmüş sessizce göz yaşlarının akmasına izin veriyordu. Her içtiğinde böyle oluyordu. Durmaksızın ağlar sabaha ise hiç bir şey hatırlamazdı. Yine aynısı oluyordu. Ne kadar kendini tutmaya çalışırsa çalışsın beceremezdi.

Onu uzaktan izleyen jongin de en sonunda ağlamasına dayanamayıp yamuk adımlarla kyungsooya ilerlemeye başlamıştı. İncilerle bezenmiş o güzel gözlere bakmak için yanına çöktüğünde kyungsoonun tepki vermesine fırsat vermeden gözlerinde ki buğuyu silmişti ki çok geçmeden ona şaşkınca bakan adamın gözleri tekrar eski halini almıştı.

Sesizce, kimseye duyurmadan ağlaması o kadar naifti ki jongin de gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. O karşısında böylece ağlarken nasıl olurda ifadesiz durabilirdi ki?

İkisi de konuşmazken jonginin elleri yavaşça kyungsoonun ensesini buldu. Bu hareketle direk gözlerini kapatıp incilerinin yanaklarından süzülmesine izin veren adam kendini karşısındakine bırakmıştı.

Jongin onu yavaşça kendine çekip başını boynuna gömdüğü sıra diğer eli de sırtını bulmuş sıvazlamaya başlamıştı.

Neden ağladığını bilmese dahi yanında olmak, kendisinden destek almasını istiyordu.

Düşündüğü gibi de olmuş, Kyungsoo direk kollarını jonginin beline sarmıştı.

Bundan cesaret alan adam küçük bedeni iyice kendisine çekerek kucağına almıştı.
Kucağında daha da küçük görünen bedenin de ona sarılmasıyla yüzüne küçük bir tebessüm yerleşmişti.

Çok geçmeden kucağında ki küçük adam sakinleşmişti. Suho, sehunu yatağına götürmüş yixingi de kendi yatağına yatırıp yanına kıvrılmıştı. Minseok chanyeolu odalarına gitmeleri için kaldırdıktan sonra sızıp kalmış jongdeayi de alıp sürükleyerek üst kata çıkmıştı.

Salonda yalnız kalan ikili ise sadece birbirlerine sarılıyor ikisi de ayrılmak istemiyordu. Kyungsoonun ağlaması dinmişti, sesiz salonda sadece onun küçük hıçkırıklara duyuluyordu. Ama o kadar çok içmişlerdi ki jongin ne yaptığının farkında olacak kadar ayılmış olsa dahi Kyungsoo hala kendinde değildi. Bunu fırsat bilen jonginse hiç bir şey yapmadan küçük bedenin izliyor, saçlarını okşuyordu.

"Neden bu kadar kötüsün? Ne olurdu yani exoya girmesen? Sen çok kötü bir insansın Do Kyungsoo! Ama... En azından bu gün iyiydin. Doğrusu beklediğimden de iyiydin. O mikrofonun başında o kadar mükemmel görünüyordun ki... Yine de bu hiç bir şey değiştirmez. Sen, sen bizim emeklerimizin üstüne kondun! Sen kötüsün, çok kötüsün!"

Kucağında uyuklayan bedenin gözlerinden tekrar yaşlar dökülmeye başlamıştı. Her ne kadar hatırlamayacak dahi olsa şuan kırgındı.

" B-ben istemedim ki. Eğer kabul etmesem bir daha çıkış yaptırmayacaklardı. Bende istemedim. Sizin emeklerinize konmak istemedim. Exo da olmayı istemedim. Benden nefret etmenizi istemedim. Minmin'imi yalnız bırakmak istemedim. Böyle bir yaşamı da ben istemedim. Ama benim fikrimi alan düşüncelerimi, duygularımı önemseyen olmadı. Bu durumdan memnun gibi mi duruyorum. Bende beni sevecek, kabullenecek bir grupta olmak istedim. Yeter artık! Benden bu kadar nefret etmeyin. Lütfen... "

EXO'NUN ÇİRKİNİ DODOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin