5

708 109 63
                                    

Under the orange sun We dance together without shadows

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Under the orange sun
We dance together without shadows

Hyunjin ile güvertenin en ucunda oturuyorduk. Ayaklarımızı aşağı sallandırmış gün batımını izliyorduk. Biraz dinlenip bir şeyler atıştırdıktan sonra gün batımını izlemeye karar vermiştik.

Ona bazı çocukluk anılarımı anlatıyordum o da beni ilgi ile dinliyor ve gülüyordu.

"Peki senin çocukluğun nasıldı?"

"Çokta eğlenceli değildi. Evden eğitim görüyordum ve tek arkadaşım bir kuştu. Bende kendi hayali arkadaşlarımla eğlenmeye çalışıyordum."

"Keşke çocukken tanışsaydık. Senin en yakın arkadaşın olurdum"

"Keşke" Deme sırası ondaydı. İkimizde susmuş gökyüzünü izliyorduk. Konuşacak bir konu arıyordum ve aklıma gelen soru ile ona döndüm.

"Ee benden isteğin nedir?"

"Ne istersem yapacaksın değil mi?"

"Evet ne olursa olsun yapacağım"

"Beni buralardan kaçırmanı isterim. Her şeyden, bu şehirden, ülkeden..."

"Yapamayacağımı biliyorsun Hyunjin"

"Evet biliyorum bu yüzden beni öpmeni istiyorum Minho"

"Ne?" Yanlış mı duyuyordum?

"O gece hayal meyal hatırladığım öpücüğü ayıkken -aklım başımdayken- hissetmek istiyorum."

"Ha- hatırlıyor musun?

"Evet, uyandığımda anımsadım ama sana sorduğumda bunu söylemedin bende rüya olduğunu sandım ama gün geçtikçe fark ettim ki rüya değildi.

"Ben..."

"Sadece öp beni Minho hala bir şeyler hissedebiliyorken." Sözünü bitirmesiyle dudaklarına yaklaşıp öptüm onu. Dudaklarını tekrar dudaklarımda hissettiğimde cennette gibi hissetmiştim. Küçük bir öpücükten günaha dönüşüyordu. Hayatımda işlediğim en güzel günahtı. Günah bile sayılmazdı, sonuçta iki kalp bir araya gelmişti. Kader işliyordu, bizim kaderimiz.

Islak sesler etrafa yayılıyordu. Bu günaha martılar, gökyüzü, deniz ve güneş şahit olmuştu. Hyunjin'in eli yüzümde geziniyordu. Yavaşça geri çekilip alnını alnıma dayadı.

"Şimdi daha çok eminim, o gece ki öpücük gerçekti. Dudaklarını öpmemek günah sayılmalı Minho, ama sadece bana." Konuştukça yüzümü gıdıklayan nefesi ve hissettiğim yakınlık ile sarhoş olmuş gibiydim ama her şey gerçekti.

"Benden etkilendiğinin farkına ne zaman vardım biliyor musun?"

"Ne zaman?"

"Şarap içerken sürekli dudaklarımı izliyordun. Aslında o an öpsem daha mı güzel olurdu?"

"İstemeyerek oluyordu ama karşımda Tanrı gibi duran sen varken izlememek büyük saygısızlık olurdu"

"Evet bu yüzden bende seni izliyordum ama sen bana o kadar odaklanmıştın ki fark etmedin bile"

"Seni tekrar öpmek istiyorum"

"Ne bekliyorsun?" İzin vermesi ile tekrar öpüşmeye başlamıştık. Hyunjin kucağıma oturmuş ellerini boynuma dolamıştı bende ellerimi beline doladım. Öpücük ilerliyordu, boynuna inip öpücükler bırakmaya başladım. Boynunu geri atıp daha fazla alan açmıştı. Arada küçük inlemeler bırakıyordu. Kafayı yediğimi düşünüyordum alt tarafımda ilk defa hissettiğim bir sızı vardı ve bu beni delirtiyordu. Hyunjin elini boynumdan yavaşça aşağı indirdiğinde küçük bir inleme bıraktım. Hyunjin olduğu yerde kıpırdadığında birlikte inlemiştik. Derin nefeslerinin arasında konuştu Hyunjin

"Odana gidelim" Kucağımdaki Hyunjin ile gemide ilerliyordum. İçeri geçip kapıyı kapattığımda Hyunjin kendini yatağa bırakmıştı. Üstüne eğilip dudaklarımız birleştiğinde Hyunjin üstümdeki kumaşın eteklerini tutup yukarı çekiştirdiğinde üstümdekinden kurtulup onu da üstündekinden kurtartmıştım. Çıplak tenlerimiz birbirine değiyordu. Elleri vücudumda gezindikçe deliriyordum. Tüm kıyafetlerimizden kurtulduğumuzda Hyunjin bacaklarını aralamıştı. Yavaşça sıcak deliğine kendimi ittirdiğimde inlemeler bırakıyordu. Kimse duyamazdı burada, sessiz olmamıza gerek yoktu. Yavaş hareketlerimi hızlandırmaya başladığımda Hyunjin daha çok inliyordu.

"Minho..." Adımla seslendiğinde gözlerine bakmıştım. "Sanırım seni seviyorum..."

"Bende seni seviyorum Hyunjin"

İkisi de zevkin en doruklarındaydı o gece. Kaç kez birlikte olduklarını sayamamışlardı sanki yıllar önce tanışamadıkları için bunun hıncını çıkarıyorlardı.

Mutlulardı artık, kimsenin bir önemi yoktu.



votka, rakı ve şarap - hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin