9

571 99 63
                                    

We could have had it allYou're gonna wish you never had met meRolling in the deep

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

We could have had it all
You're gonna wish you never had met me
Rolling in the deep


Hyunjin bir haftadır gelmiyordu. İçimden bir ses onun bir daha gelmeyeceğini söylüyordu. Diğer ses ise bu bir haftada evlendiğini.

Sanırım bu kasabada daha fazla durmamın bir anlamı yoktu. Her şeyle birlikte bende yerle bir olmuştum. Hissettiğim her şey ok gibi kalbime saplanmıştı âdeta. Bu kadar iyi hissettiren bir duygunun acıya dönüşmesi çok tuhaftı.

Sanırım sadece gerçek aşk mutluluk getiriyordu.

Asla gerçek aşka sahip olamayacaktım.

Aptaldım, sonsuza dek mutlu olacağımızı düşünmüştüm.

Gerçekten aptalın tekiydim.

Ya Hyunjin gelirse?
Ne konuşacaktık? Evlenirken ne giyeceğini falan mı konuşacaktık?
Sanırım ağlayacaktım, ama duyduğum at sesi ile oturduğum yere çivilenmiş gibi hissettim.

O gelmişti...

Yüzüne bile bakmadan Hyunjin'e baş selamı verip yukarıya dümenin başına gelmiştim. Konuşmak istemiyordum, eğer konuşursam dayanamayıp önünde ağlayacağımı biliyordum.

Güvertede öylece oturuyordu. Yine yüzünü eline yaslamış bir şeyler düşünüyordu. Yanına gitmek istemiyordum ama eninde sonunda bu konuşma yapılacaktı. Belki buraya son gelişi olduğunu haber vermek için gelmişti?

Ayaklarım ters gitse de güverteye inmeye başladım. Her bir adımda karnıma bıçak saplanıyor gibi hissediyordum.
Tam arkasında durduğumda geri geri kaçmak istemiştim.

İçimde kopan fırtınaları susturup sandalyeyi yavaşça çekip yan tarafına oturdum. Ellerimi izliyordum, o ise bana bakıyordu.

"Yorgun gözüküyorsun"

"Yorucu bir haftaydı"

"Anlıyorum"

"Senin içinde öyle olmalı, sonuçta evlilik hazırlıkları kolay olmamalı"

Susmuştu, böyle bir cevap beklemiyor olmalıydı.

"Özür dilerim"

"Sürekli özür diliyorsun"

"Ben..."

"Buraya son gelişin mi?"

"Bilmiyorum"

"Sanırım daha fazla bu kasabada durmanın bir anlamı yok? Gelmeyecek birini beklemekle günlerimi geçiremem"

"Minho..."

"Gitmek istediğin zaman haber verirsin ben odamdayım"

Gitmek için yerimden kalktığımda Hyunjin de arkamdan geliyordu. Bana seslense de umursamazlıktan geliyordum. Kolumu tutup beni durduğunda ona döndüm.

"Söz vermiştin"

"Artık sözlerin bir anlamı kalmadı Hyunjin. Sen evleniyorsun"

"Evlenmek istemek benim seçimim mi sanıyorsun? İstemiyorum ama mecburum buna. Bak babamla bir anlaşma yapmıştık bu gemi için ve o, ne dersem yapacaksın demişti. Böyle bir şey isteyeceğini bilsem asla ama asla kabul etmezdim Minho..."

"Keşke bu işe asla alınmasaydım Hyunjin. Keşke seninle hiç tanışmamış olsaydım"

"Minho..."

"İkimizde başından beri olmayacağını biliyorduk zaten değil mi?" Hyunjin'in gözlerinden yaşlar akmaya başladığında dayanamayacağımı hissediyordum.

"Keşke böyle tanışmasaydık Minho, belki sonumuz daha farklı olurdu?"

"Belki."

"Böyle susmandan nefret ediyorum. Neden bana kızıp bağırmıyorsun?"

"Bunlar senin suçun değil Hyunjin. Sana kızamıyorum bile. Şuan karşımda ağlıyor olman beni paramparça ediyor. Bu halde olmamız..."

Hyunjin bana sarıldığında ona sarılıp sarılmama konusunda tereddüt etmiştim.

"Son kez birlikte uyuyabilir miyiz?" Hayır diyemiyordum, onu o kadar özlemiştim ki gelmediği günler boyunca nasıl tartışacağımızı hayal etmiştim. Şimdi ise birbirimize sarılmış yatakta uzanıyorduk.

"Yeniden varoluşa inanıyor musun? Yani öldükten sonra tekrar farklı bedenlerle dünyaya gelmeye" diye sordu Hyunjin, yatakta birbirlerine sarılmış uzanırlarken

"Sanırım evet"

"Eğer böyle bir şey gerçekten varsa seni bulup asla bırakmayacağım"

"Umarım vardır"

"İnanıyorum ve ne olursa olsun seni bulacağım Minho." Gülümseyip saçlarını okşamaya başladım.
İkimizde mutlak sonu kabullenmiştik.

"Kaçalım buralardan Minho. Çok uzaklara gidelim. Kimse bulamasın bizi." Saçlarını okşayıp küçük bir öpücük bıraktım.

"Bu bizim kaderimiz Hyunjin. Asla değişmeyecek, kaçsak bile son bizi bulacaktır."

"Hayır, bulmaması için elimden geleni yapacağım. Lütfen bana yardım et?" Dolu gözlerle bana baktığında bir şey diyememiştim.

"Hyunjin..."

"Lütfen."

"Peki ne yapacağız?" Hyunjin cevabım ile yatakta doğrulup heyecanla konuşmaya başlamıştı.

Gemi kıyıya yaklaşıyordu. Dümenin başında benimle duran Hyunjin son kez bana bakıp gitmişti. Yaptığı plan işe yarayacak mıydı bilmiyordum bile. Eğer yakalanırsak ne yapacağımızı da.

Hayatımın en güzel ama kısa zamanlarını onunla geçirmiştim ve onu kaybetmemek için her şeyi yapardım. Aileme ne olacağını düşündüm, belki Hyunjinle onların yanına giderdik diye düşünüyordum belki de hiç gidemeyecektik.

Yatağa uzandığımda Hyunjin yaptığı tabloyu izledim. Tabloya baktıkça ilk birlikte olduğumuz günü hatırlıyordum. Anıların verdiği mutlulukla gülümseyerek rüya alemine dalmıştım.

O kadar güzel rüyalar görmüştüm ki bu rüyalar bana her şeyin yolunda gideceğini söylüyordu.









votka, rakı ve şarap - hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin