" 'Kendine ışık ol'
Senden başka kimse seni kurtaramaz"
- Anonim🌿
Sabahın sekizine kim ders koydu yahu? Sabahın sekizinde ders mi olur, şöyle on bir de gelsek daha güzel olmaz mıydı hocaa?
İçimden ona seslendiğimi duymuş olacak ki bi' ara proföser gözlerini bana dikti. Ah, bu adam kafasına estikçe sözlü yapası geliyordu. Bir süre gözlerini amfi de gezdirdi ve tekrar bana baktı. "Kayra arkadaşımız, uyanamamış galiba. Uykusunu açalım değil mi?"
Hiç gerek yok. Ben de uyku falan kalmadı hocam.
"Evet, Kayra. Larenjit neydi? Nasıl tedavi edilirdi? Bize açıklar mısın?"
Şanslı günümdeyim galiba kolay sordu bu kez. Haydi kızım, göster kendini.
Oturduğum yerden dikleştim. "Larenjit, halk arasında gırtlak ya da ses kutusu adı verilen larinksin iltihaplanması ya da tahrişini sonucunda meydana gelir."
Proföser kollarını önünde bağladı. Bu; devam et, demek oluyor.
"Larenjit çoğunlukla 2. veya 3. günde şiddetlenir, 1 haftada düzelir. Diğer belirtiler düzeldikten sonra seste bir süre daha çatallanma kalabilir. Nefes darlığı larenjitte nadir görülen bir belirtilir. Antibiyotik tedavisi çoğunlukla gereksizdir. Larenjitin nedeni çoğunlukla virüsler olduğu için antibiyotikler bunlara karşı etkili değildir. " bekledim, bekledim. Kollarını çözdü.
" Aferin, dersine iyi çalışmışsın. Lakin bir dahakine uykulu gözlerle etrafa bakmazsan sevinirim. " kafamı olumlu anlamda salladım. Bir ben bakıyorum sanki, uykulu gözlerle.
Bir süre daha derse devam ettikten sonra amfiden çıktı. Onun arkasından çıkan çıkanaydı. Bende eşyalarımı toplayıp ayağa kalktım. Bir daha ki ders bir saat sonraydı. Amfiden ayrılıp tüm bölümler için ortak olan kafeteryaya indim. Kızlarla burada buluşurduk genelde. Etrafa göz gezdirdiğim de fazlasıyla kalabalık olduğunu farkettim. Kızlarda gözükmüyordu zaten. Grubumuza kafeteryada olduğuma dair mesaj attıktan sonra köşede boş duran masaya geçtim. Neredeyse, kafamı masaya koyup uyuyacaktım. En iyisi bir kahve almak ve ayılmaktı. Lakin gözüm o uzun sıraya girmeyi yemiyor arkadaşlar.
Bu sırada kurtarıcım olarak kafeteryaya Dicle girdi. Ona kitliyebilirdim. Elimi kaldırıp salladım, yerimi belli etmek için, gözlerini etrafta gezdirirken beni gördü ve yanıma geldi.
"Selaaam" bildiğiniz cıvıldadı, arkadaşlar.
"Kızım bu enerji nereden geliyor sana ya. Sırrını söyle de bende uygulayayım" güldü. "Söylemem kızım," gözlerimi kıstım. "Hain arkadaş" gözlerini devirdi. "Yavrum bu benim her zaman ki halim, sır bunda gizli"
Bu sefer göz devirme sırası bana geçmişti. Masaya kafamı koydum ve elimle kışkışladım. "Git bana kahve al, ikisi bir arada olsun da uykum açılsın" dedim. "Emredersiniz matmazel"
Kafamı hiç kaldırmadan elimle 'git' işareti yaptım.
Aradan kısa bir süre sonra kafeterya da çığlık sesi yayıldı. Lakin bu ses...
Dicle!
Kafamı masadan kaldırır kaldırmaz görüş açıma Dicle ve bir oğlan girdi. Oğlanın elinde kahve bardağı vardı fakat bardak boştu. Çünkü sıcak kahve Dicle'nin üzerindeydi. Hızla yanlarına gittim. Dicle, çok pis bir bakışla bakıyordu çocuğa. "Çok özür dilerim, gerçekten. Çok mu yandı canınız?" diye sordu delikanlı. Dicle alayla gülümsedi. "Yok canım, ne yanacak, altı üstü sıcak kahve döktün üzerime" gözlerini kapattı, eminim ki sakinleşmeye çalışıyordu şuan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENAHİ (BERCESTE)
General Fictionİstanbul... Sizlere ne çağrıştırıyor? Eminim ki hepimize başka şeyler çağrıştırıyordur. Fakat bu sefer karşınızda bambaşka bir İstanbul göreceksiniz. Neden mi? İstanbul da, Boğaziçi Üniversitesinde hepsi farklı bölümlerde okuyan ama birbirlerine sı...