Müzik yeniden çalmaya başladı ve bedenlerini hareket ettirmeye başladılar. Yarışma için zaman kaybetmemeye çalışıyorlardı ve tüm ruhlarını bunun için ortaya koyuyorlardı.
Aynı hareketleri tekrar tekrar yapıyorlar, boş zamanlarını ve arkadaşlarıyla geçirdikleri zamanları atlıyorlar, üzerlerindeki şüpheli bakışları görmezden gelmeye çalışarak yarışmaya hazırlanıyorlardı.
"Byun, bu adımı tekrar çalışalım tamam mı? Yanlış yapıyorsun." dedi Kai sert ama yumuşak tonlama ile.
Öğle yemeğinden sonra antrenman yapmaya gelmişlerdi ve Kai kendini sakin tutmaya çalışıyordu çünkü Baekhyun şu anda tam bir baş belasıydı. Zayıfça dans ediyor ve yanlış hareketler yapıyordu. Baekhyun sinirlenerek burnunu sıktı ama Kai'ye sadece başını salladı.
Kai müziği başa döndürmeye giderken o da eski pozisyonlarına döndü.
Öğle yemeğinden sonra öğretmenleri bir saatlik toplantı yapmıştı ve o zamandan beri iki buçuk saattir pratik yapıyorlardı.
Baekhyun nedenini bilmiyordu ama şu an dünyadan nefret ediyordu. Yemeklerin tadından, dans ettikleri müzikten, adımlardan, her şeyden nefret ediyordu ama buna aldırmamaya çalışıyordu çünkü odaklanması gerekiyordu fakat başaramıyordu.
O da şu anda Kai'nin bu durumdan rahatsız olduğunu biliyor ama yine de düşünemiyordu.
"BYUN!" Baekhyun, Kai adını haykırdıktan sonra gerçeğe geri döndü.
Az önce ayakta boş boş dikilip boş şeyler hayal ediyordu ve Kai'nin de çok sinirli olduğunu görüyordu.
"Lütfen odaklan. Yarın yarışma günü ve genel bir pratik yapmamız gerekiyor! Ama sen burada olmana rağmen aklın ve ruhun burada değil!" Kai sert bir ses tonuyla bağırmadan söyledi.
Baekhyun suçluluk duygusunun her yerine yayıldığını hissetti. Yarın yarışma vardı ama o doğru şeyler yapmıyordu. Kai'nin yarışmayı kazanmak istediğini biliyordu ve görünüşe göre kendisi yüzünden kaybedeceklerdi.
"NEDEN AĞLIYORSUN?" Kai panikleyerek sordu.
Arkadaşına bağırdığı için ve Baekhyun'un şu anki durumunu düşünmediği için kendini suçlu hissetmişti. Hasta olabilirdi veya kendini iyi hissetmiyor olabilirdi.
Baekhyun ağlamayı kesmeyerek daha çok ağladı. Yere oturarak yüzünü iki eliyle kapattı.
"Hey, hey... sorun değil. Çok otoriter davranıyorum."
"Lütfen ağlamayı kes..."
Kai ne yapacağını bilemedi. Rahatlatıcı sözler işe yaramıyordu. Sarılmaları ve sırt okşamalarında da ağlamaya devam etmişti.
"Özür dilerim sana bağırmak istememiştim..."
"Byun ağlamayı kes lütfen... çok üzgünüm."
Kai'nin özürleri de işe yaramadı, sadece Baekhyun'u daha çok ağlattı.
Baekhyun kendini çok suçlu hissediyordu. Burada hatalı olanın kendisi olduğunu biliyordu ama Kai hala ondan özür diliyordu.
"Neden ağlıyorsun? Lütfen söyle bana." dedi Kai, Baekhyun'un sırtını ovalarken yumuşak sesiyle.
"Seni hayal kırıklığına uğrattım. Üzgünüm... üzgünüm... üzgünüm."
Kai ağlamaktan yüzü kızarmış olan Baekhyun'a baktı. İç çekti ve müzik çalara gidip müziği kapattı sonrada ağlayan Baekhyun'a geri döndü.
"Sorun değil. Affedildin ve hayır beni hayal kırıklığına uğratmadın, tamam mı?" dedi Kai ama Baekhyun yine de ağlamayı kesmedi.
"Seni Kyungie'ye götürmem gerek." Baekhyun'u götürmek için ayağa kaldırdı ve onun gözyaşlarını sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Park' olmak // chanbaek
FanfictionByun'un Park olduğu gün, hayatının değişeceği gündü. çeviri kitabın orijinali (@Baekternity)