Bugün Pazardı; bayılma olayının üzerinden iki gün geçmişti.
Kai ve Kyungsoo şu anda alışveriş merkezinde başkalarının ne düşündüğünü umursamadan kendilerince vakit geçiriyorlardı.
Film izlemişler, en sevdikleri restoranda yemek yemişlerdi. Şimdi ise yürürken birbirlerinin ellerini tutuyorlardı, özellikle bir yere gitmiyorlardı ama böyle sebepsizce yürürken de eğleniyorlardı.
İkisi de konuşmuyordu ama bu onlar için sıkıntı değildi.
Görünüşe göre sadece birbirlerine bakarak birbirlerinin aklından geçenleri okuyabiliyorlardı.
"Bu duygu... Şu anda ne hissettiğimi açıklayamıyorum. Bunu daha sık yapmalıyız." Kyungsoo erkek arkadaşına bakarken mutlu bir şekilde söyledi.
"...Özür dilerim... Sanırım bir yıllık ilişkimizi saklayarak boşa harcadık..." Kai, Kyungsoo'ya bakmadan aşağıya bakarken cevapladı.
"Nini, sorun değil. Zamanımızı boşa harcamadık, ilişkimizi denedik gibi düşünelim. O bir yıl bizi daha güçlü kıldı, bu ilişkinin temelini yaptık gibi düşün ve ayrıca böyle şeyler yapmak için daha çok zamanımız var, değil mi?" Kyungsoo, erkek arkadaşına güven verici bir gülümseme verdi.
Kısa süre önce söylediklerinden dolayı kendini suçlu hissetti bu yüzden Kai'nin ruh halini hafifletmenin bir yolunu düşündü.
"Neden insanı güzel hissettirme konusunda bu kadar iyisin? Gelecekte seninle evleneceğim. Sana söz veriyorum." Kai'nin aniden ağzından çıktı cümleler.
İkisi de gözlerini kaçırarak kırmızı yüzlerini kapatmaya çalıştı.
"Seni seviyorum Nini. Sonsuza kadar." Kyungsoo arkasını dönerken fısıldayarak söyledi çünkü eğer Kai bunu duyarsa utanırdı.
Ama duydukları ile şu anda aşırı mutlu olan kişi kimdi? Kai'ydi.
"Ben de seni seviyorum Kyungie. Her şeyim~" Kai, erkek arkadaşına sarılırken söyledi.
Kyungsoo arkasını döndü, o yüzden şimdi yüzü Kai'ye dönüktü. Birbirlerine bakıyorlardı, etrafındaki insanlar da yanlarından geçerlen onlara bakıyordu. Bazıları onlara nefret ile bakarken, bazıları onlara mutlu şekilde gülümsüyordu. Ama sonuçta herkesi memnun edemezdiniz, değil mi?
"Seni öpebilir miyim?" Kai sordu, Kyungsoo yavaşça başını salladı, şu andaki konumları yüzünden utangaçtı ama yine de bunu sevmişti.
"Nereden istersin?" Kai, erkek arkadaşının kulağına fısıldadı.
Kyungsoo, Kai bunu yaptığında vücudunda milyonlarca kıvılcım hissetti, bu yüzden biraz titredi.
"S-sen karar ve-ver..." Kyungsoo alçak bir sesle cevap verdi.
Yanan yüzünü saklamak için kafasını Kai'nin göğsüne gömdü. Kai gülümsedi, erkek arkadaşı çok tatlı davranıyordu.
"Aahh, şu an içimdeki fangirl'ün çıkmaması için duvarı yumruklamak istiyorum. Sevimliliğin başa çıkılamayacak kadar fazla." Kai bu sözleri söyledikten sonra Kyungsoo'nun kafasını kaldırdı ve alnından burnunun ucuna kadar öpücük kondurdu.
"Seni çok seviyorum." Sonra Kyungsoo'nun dudaklarını öptü. Öpücük sadece dudakların birbirine bastırılması ile oluşmasına rağmen, yaklaşık 20 saniye sürmüştü.
"Kai, ben de seni çok seviyorum... Ama lütfen buradan gidebilir miyiz? Garip geliyor..."
"Kraliçem eğer öyle diyorsa... O zaman gidelim." Kyungsoo 'Kraliçe' meselesi hakkında tartışmak istiyordu ama Kai bir anda bileğini tutup ve koşmaya başlamıştu, bu yüzden o da koşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Park' olmak // chanbaek
FanficByun'un Park olduğu gün, hayatının değişeceği gündü. çeviri kitabın orijinali (@Baekternity)