taehyung, insanların çığlıklarını umursamıyordu, aynı yarılan alnından aşağı akan kanın gözünden içeriye girmek üzere olduğunu umursamadığı gibi. tüm dikkati yalnızca önündeki kavgadaydı. iki yabancının kavgası etraftaki kalabalığa da sıçramış ve amaçları doğrultusunda olmasa da birçok insanı yaralamışlardı. üstelik onlardan biri şimdi elinde silah tutuyordu.
"siktiğimin namlusunu senin götüne dayamadan önce o silahı indir yoksa yemin ederim iki tane göt deliğin olur."
"aynı senin iki göbek deliğinin olması gibi mi?"
"ne-"
silah sesiyle çığlıkların kesilmesi bir olmuştu. taehyung kocaman açtığı gözleriyle diğerine göre daha uzun olana bakmıştı. elini karnına yasladığını ve parmaklarının arasından sızan siyaha yakın kırmızılıktaki kanı görmüştü. eli dudaklarına giderken nefesini çoktan tutmuştu bile.
"sen," dedi uzun olan. yüzünde şaşkın bir gülümseme vardı. "sen beni bir kurşunla durduracağını mı sandın?"
"ikincisine ne dersin?"
ve bir kurşun sesi daha.
taehyung korkuyla avucunun içini ısırdı. aslında aklını kullanan diğer insanlar gibi kafeden çıkıp gitmesi gerekiyordu ama o sadece kırık cam parçalarının içinde oturmuş olup biteni izliyordu.
bu nasıl mı başladı?
tamam.
biraz geriye saralım.
ana karakterlerimizden biri olan kim taehyung, sıcak bir los angeles gününe gözlerini açmıştı. son derece rahat yatağında gerine gerine uyanmış ve görücü usulü denilebilecek randevusu için kalkıp birtakım hazırlıklar yapmaya başlamıştı. dürüst olması gerekirse bunu pek istemiyordu çünkü en yakın arkadaşı joseph bir süredir hoşlandığı kıza yaklaşabilmek için kızın en yakın arkadaşını kendisine ayarlamıştı bir şekilde ve daha da garibi bunun işe yarayacağına yüzde yüz emindi. aslında taehyung, kızın arkadaşının kendisiyle ilgilendiğini biliyordu, hem de fena ilgileniyordu ve her şey normal(!) olsaydı bu taehyung için daha kolay olabilirdi. ama taehyung normal değildi. kim taehyung erkeklerden hoşlanıyordu ve bunu doğduğu ilk saniye anladığını söyleyebilirdi size. joseph ise bu gerçeği bir süre bilmesine gerek olmadığını ve asıl kızı tavladığında ondan ayrılabileceğini söylediğinde bile bunu istemiyordu. insanların duygularıyla oynamak hiç onluk bir şey değildi ancak joseph ağzından girip burnundan çıkmıştı ve taehyung bir bakmıştı ki kabul ettiğini söylüyordu. öyle işte. her neyse.
taehyung, gerçekten bu randevuyu istemiyordu.
gerçekten ama gerçekten istemiyordu.
karşı cinsten birine kur yapma fikri bile midesini bulandırırken birkaç saat bununla uğraşacağı gerçeği onun neredeyse bayılmasına neden olacaktı. bu yüzden yolda giderken sürekli telefonuna bakmış, kızdan bir işim çıktı mesajını beklemişti. ertelemesini ya da büyülü bir şekilde artık ondan hoşlanmadığını söylemesini falan. ama akrep buluşma saatine yaklaştıkça bundan umudu kesmiş ve kıyametin kopmasını, yazın başında kasırganın çıkmasını, yolun tıkanmasını, hiç olmadı farelerin şehri basmasını dilemişti. sonra new york'un bununla da yaşamayı öğrendiğini hatırlayınca hiçbir şekilde buluşmadan kaçamayacağını kabullenmek zorunda kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
defián | taegguk
Fanfiction"hadi bir anlaşma yapalım, taehyung kim. ben seni tüm dünyadan, hatta bunun ötesinden koruyacağım. sen de beni kendinden koruyacaksın."