Taksiden inip kafeye girdiğimde çok kalabalık olduğunu gördüm ve bu durum beni ister istemez gülümsetti. Buranın tekrardan eskisi gibi olması beni mutlu ediyordu.
Kafeyi emanet ettiğim arkadaşım Ela beni görür görmez koşarak yanıma geldi ve bana bir açıklamayı hak ettim der gibi baktı. Derin nefes alıp başımı salladım ve kafenin arka tarafındaki bahçeye gidip boş bir masaya oturduk.
"Evet Bal seni dinliyorum." dediğinde anlatıp anlatmamak arasında kararsızdım. O benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi ve bunu bilmeye hakkı vardı biliyorum. Ama işte üzüntüsünü hesaba katmak beni zor durumda bırakıyordu.
Duygularımı zor da olsa bir kenara ittim ve derin nefes alıp konuşmaya başladım.
"Ela, öncelikle senden sakin ve soğuk kanlı olmanı bekliyorum. Çünkü ben bile duygularımı henüz dışarı vuramamışken senin benden önce davranmanı istemiyorum."
Evet Bal süpersin devam et, devam et!!
"Ben geçen haftalarda sürekli baş dönmesi, nefes darlığı, kilo kaybı falan yaşıyordum. Herkes çok zatıfladığımdan şikayetçiydi falan filan. Hatırlarsın sen de söylemiştin. Normalde belki bu kafaya takacağım bir durum değildi ama o an diğer belirtileri de göz önünde bulundurduğumda... bir doktora görünmem gerektiğine karar verip hastaneye gittim." ağlamaya başlamıştım.
Burnunu çekip gözlerinin içine baktım. Kaşlarını çatmış benim devam etmemi bekliyordu. "İşte birkaç test yaptılar ve bu testleri yaparken bana en ufak bir şeyi bile söylemediler. Bu belirtilerin ne olduğunu neden olduğuyla ilgili en ufak bir ipucum bile yoktu açıkçası. Bir yandan korkuyorum ya kötü bir şeyim var ise diye, bir yandan 'en fazla ne olabilir' diyorum. Çok fazla düşündüm ve bugün hastaneden çağırdıkları zaman elim ayağıma dolaştı, ben...ben ne yaptığımı bile bilmiyorum."
Kalkıp yanıma geldi ve sımsıkı sarıldı. O da ağlıyordu ve bu beni daha da dibe çekiyordu. Hıçkırıklarımın arasında "Akciğer kanseri." dedim.
Psikolojim, duygularım, yaşadıklarım, yaşayacaklarım, hepsi yerle bir olmuştu ve olmaya devam edecekti.
"Nasıl? Nasıl fark etmedim hasta olduğunu. Neden bu zamana kadar bekledik. Senin geçen sene de böyle şeylerin vardı. Biz sana sakar dedik ya, sıska diye dalga geçtik. Meğerse sen.."
Güçlü ol ağlama demiştim. Ama o kendini tamamen salmıştı ve benim onu sakinleştirme gibi bir çarem yoktu.
"Bal...Ben çok özür dilerim, çok..." ne diyeceğini bilemeyerek başını çevirdi.
"Ela senin bir suçun yok! Bunu sakın bir daha ne kendine ne bana yap. Bu durumda, hastalığımda kimsenin suçu yok!"
Kalbim çok hızlı atmaya başladı. Nefesim yavaş yavaş kesiliyordu. Derin nefes almaya çalıştım ama bu imkansız gibi bir şeydi.
Ela "Bal, sakin ol. Bal. Su! Su getirin." gözlerimi sımsıkı yumdum ve gün içinde sayamadığım kez kendime güçlü olmam gerektiğini fısıldadım.
Sakin ol Bal.
Sakin ol.
Sakin ol.
Sakin...Getirdikleri suyu içtiğimde yavaş yavaş kendime gelmiştim.
"Bu geçen aylarda da olmuştu. Ama..ama bu kadar şiddetli değildi. Bal! Hastalığın ne ölçüde?"
"Bilmiyorum. Tek bildiğim ölümcül ve kötü huylu bir kanser türü olduğu. Doktor bir tedavi verdi ve bu tedaviyle kanseri almaya çalışacaklar her şey zaten bundan sonra belli olacak bilemiyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanser ve Bal
General FictionYaşamdan ümidini kesmeye başladığı ve hayata daha çok bağlandığı günün aynı gün olduğu bir kız düşünün. Hasta... hem de çok hasta. Bir çok tedaviden geçecek, ameliyatlar, ilaçlar iğneler ve bunun gibi birçok şey.. Peki ya bunlarla beraber bir de h...