Bölüm 8 " Ela göz "

243 8 0
                                    

Turkuaz hışımla abisinin telefon görüşmesini böldükten sonra kulaklarına gelen kelimeleri bir süre idrak edemedi. Ali abinin Ayaz'ı vuran adamla yaptığı telefon görüşmesine şahit olan Turkuaz,beyninin durumu anlamaka çok zorluk çekmesiyle birlikte :"Abi! O adamı tanıyor musun?" dedi. Ali ise karşısında kardeşini görünce soğukkanlı davranarak :"Daha sonra konuşacağız Mehmet." dedikten sonra telefonu kapadı. Kardeşinin ela gözlerini derin bir süzgeçten geçirdikten sonra düşünmek için vakit kazanmıştı. "Gel,otur şuraya. Sanırım konuşmamız gereken şeyler ortaya çıktı." dedi. Turkuaz :"Hala anlamıyorum abi. Onu tanıyorsan neden polise gitmedin? Ayrıca onun vurduğunu nereden biliyorsun sen?" diyerek hücrelerine hazmedemediği sorularını bir bir sıraladı. Ali ise zeki bir adamdı. Bütün gerçekleri "şuan" Turkuaz'a anlatacak kadar salak değildi. Ayrıca Turkuaz'ın bunlara hazır olup olmadığı aşikardı. Ali :"Ayaz'n vurulduğu günün ertesinde hastaneye ziyarete gittim. Ona bir demet karanfil gelmişti ve üstünde tehdit mesajı vardı. Çiçek geldiğinde ben yeni çıkmıştım,ama olayların karıştığını anladığımda kulak misafiri olmak istedim. Benimde niyetim sadece bu vuran adamı bulmaktı. Çiçekçiyi takip ettim. Arabasına atladıktan sonra 10-15 dakika civarı yola devam etti. Her adımını dikkatle izliyordum. O arabadan çıktıktan sonra bende çıktım ve girdiği apartmana girdim. 2.katta bir dairenin kapısını çaldı,kapı açılır açılmaz atıldım ve içeriye girdim. İçeride benim eski çalışanım Mehmet vardı. Çiçekçi sahteymiş zaten. Resmen Ayaz'la oyun oynuyorlarmış. Ben Mehmet'i görmenin şaşkınlığıyla sarsılırken çiçekçi zannettiğimiz ibne enseden silah kabzımalı gibi birşey indirdi. Oracıkta bayılmışım,ayıldığımda arabamdaydım. Daireye tekrar çıkmadım. Müthiş bir acı hissediyordum. Oradan da ev işte,pek aksiyonlu bir gün olmuştu. Bugünde Mehmet aradı. Onunla konuşuyorduk. Duyduğun gibi." 

Ali,uzun bir senaryoyu kafasının içinde 15 saniye kadar düşündükten sonra Turkuaz'a böyle aktarmıştı. Turkuaz bu sefer daha anlamış gözüküyordu :"Onu polise şikayet et." dedi. Ali :"Hiçbirşeyle suçlayamam,hiç değilse şuan. Ayaz'ı onun vurduğu kesin değil. Telefonda onu suçlarken de belki kendi söyler diye düşünmüştüm. Ama suçlamam haksız çıkarsa benim başım derde girer." dedi. Turkuaz daha karanlık hissediyordu. Olanların gözüktüğü kadar yaygara bir iş olmadığını,köprünün altından çok sulak aktığını farketmişti. Uzun süre oda da ki ahşap tabanı inceledi. Abisine dönüp :"Lütfen kendine dikkat et,bırak polisler işini yapsın. Buraya neden geldiğimi bile unuttum. Hah! Çınar.. Onunla burda buluşacağım. Hem sana söylemek hemde seni merak ettiğimde bir uğrayayım demiştim. Bu kadar karışacağımı bilmiyordum." dedi. Ali :"Çınar'la demek.." dedikten sonra iç çekti,onay verdiğini kasteder şekilde kafasını salladıktan sonra sarıldılar. Turkuaz mekandan çıktı. Telefon numarasını Beyazıt ile Çınar'a ulaştırmıştı. Aniden telefonu titreyerek tiz bir sesle çalmaya başladı. Arama ekranında Çınar Özgür yazıyordu. Numarasının kayıtlı olduğunu görünce bir an tekledi. Sonra Beyazıt,Çınar ve Ayaz ile birlikte yaptıkları akşam yemeği aklına geldi. Oradan zaten birbirlerinin numaralarını kaydetmişlerdi. Telefonu açar açmaz Çınar :"Kadıköy'de ki yemeği çabuk unutmuşsun. Zaten numaranı vermiştin ela göz." dedi. Turkuaz ise :"Olanlardan sonra ne yaptığımı bilemez hale geldim. Özür dilerim. Bugün izinli olduğunu öğrendim. Ben abimin kafesindeyim. Gel bir çay ısmarlayayım sana." nazik ve hoş bir ses tonuyla yavaşça kelimeleri ağzından dökerek yanıtladı.

Çınar erkek olduğunu belirtecek bir ses tonuyla :"O benim işim,ela göz." dedi. Turkuaz Çınar'ın ikinci defa ela göz dediğini duyunca sorma gereği duydu :"Sen benim gözlerime niye taktın bu kadar ya?" 

Çınar iç çekti ve çok kısık bir tonla :"Ah! onu bende bilmek istiyorum." desede Turkuaz'a anlamsız şekilde ulaşmıştı. Bir şekilde anlaşıp buluşacağı yer ve zamanı belirlediler. Turkuaz Çınar'ın 2 gibi Turkuaz kafede olmasını istedi. Çınar telefonu kapattıktan sonra hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı,yaşadıkları birer hayal gibi geliyordu. Normal bir insan için gayet tabii durumlar olsa da, Turkuaz onun için yaşamın kendisiydi! Gördüğü andan itibaren tutuklu kalmak isteyeceği müthiş güzellikte bir kalp hissetmişti. Ayaz'ın önerilerini dikkate almaya başlamıştı. Özgüvenli olacak ve mümkün olduğunu bilecekti. Bir gün Turkuaz'ı öpüp,hücresi hücresine hissettiği düşüncesi bile bütün tüylerini saygı duruşuna davet ediyordu. Çınar yeşil gözlere sahip çok uzun olmamakla birlikte kısada sayılmayan bir vücuda sahipti. Saçları yeterince uzunluğa sahipti. Dalgalılardı. Bir kaç hafta içinde başka bir hayata geçiş yaptıklarını hissediyorlardı. Turkuaz'ın dünyasına. Yetimhaneden sonra yıllarca sağlam ve güçlü kalıp Mavi&Yeşil diye bir kafe açmak istiyorlardı Kuzguncuk sırtlarında. Ama nefes almak gibi bir koordinasyonla ilerlemiyordu herşey. Ayaz'ın ailesi,Çınar'ın Turkuaz'ı,Beyazıt gibi bir arkadaş. Ve gittikçe daha da içine girdikleri rengi kestirilemiyen bir dünya. Çınar saat 2 olmadan Taksim'de idi. Turkuaz ise onu kendi adını taşıyan kafenin önünde bekliyordu. Çınar kafenin bulunduğu sokağa yaklaşmışken adımları rutine döndü,sakin ve derin nefes alarak yeşil gözlerinin önüne göz kapaklarını düzenli bir şekilde siper ediyordu. Sokaktan manevrasını alarak döndüğünde ilk gördüğü şey bir çift ela gözün karşısında duran,Çınar'la aynı boylarda görünen koyu kahverengi bir çift gözdü. Birbirleriyle gülüşerek konuştuklarını gören Çınar bir an ruhunda çok hafif bir deprem hissetmiş olsa da,kısa sürede toparladı. Ayaz gibi bir dostu vardı. Güçlü olmayı ve kalmayı öğrenmesi gerekiyordu. Geceleri duvarlara adını karaladığı insanın,gerçek hayatta elini tutması için değişmesi gerekiyordu. Öyle hissediyordu. Turkuaz ve karşısında duran gencin yanına rutin bir hızla yaklaştı ve tok bir sesle :"Selam" dedi. Turkuaz Çınar'ın sesini işitince kafasını çevirip adını hitap etti,ardından gülümseyerek iki yanağına da nazik birer öpücük kondurdu. "Tanıştırayım" dedi :"Bu Çınar,arkadaşım. Bu da Selim,eski bir dostum." dedi ve gülümsedi. Eski derken son harfi tiz bir tonda inceltmişti. Selim ise :"Eski sevgilim,diyecekti." diyip kahkaha attı. Turkuaz hafif bir kırmızılık hissetti ama o da gülmüştü. Çınar'ın yeşil gözlerine karanlık bir ifade çökse de dudağını kıvırmayı başardı. Turkuaz :"Çınar'la planımız var,biz gidelim yavaştan." dedi ve karşısında ki sarışın gence sarıldı. Çınar ve Turkuaz yanyana Turkuaz Kafe'nin yamacındaydılar. Çınar bu kafeyi ilk gördüğün de bu anı hayal bile edemezdi belki. Hikayesinin kahramanı onu görmüştü,tanımıştı. Adını biliyordu. Çınar Turkuaz'ın "Çınar" derken dudaklarının telaffuz şeklini izliyor ve daha önce kimsenin bu kadar güzel "Çınar" demediğinin farkına varıyordu. Hal ve hatır durumları sorulduktan sonra İstiklal'de yürümeye başladılar. Çınar hala neden Turkuaz'la buluştuğu konusunda kafasında kargaşalar yaşıyordu. Turkuaz neden Çınar'la buluşmak istemişti. Bunu hissetmiş gibi Turkuaz lafa atıldı :"Biraz kafan dağılsın diye çağırdım seni. Ayaz olayından sonra fazla yoruldun. Hem artık arkadaşız,birşeyler paylaşmanın tam sırası bence." diyerek onay bekleyici bir mimik sergiledi. Çınar gülümseyerek onay verince beraber ve aynı anda önlerine baktılar. Turkuaz etrafı izlemekten hoşlanıyordu. Çınar ise Turkuaz'ı.

Bir YılımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin