Bazen ne olduğu konusunda fikrimiz olmaz,bazen sadece yaşarız.Umursamadan,farketmeden,en güzeli zamandan bi' haberdar.Sadece yaşarız.
Herzaman iliklerimize kadar hissettiğimiz hislerimiz,bazen terkeder vücudumuzu her hücresinden.Ayaz bu "bazenlerimize"dönüşmek istiyordu.Katı ve bağımsız şekilde dipdiri bir sıfat takınarak sokakta yürümek,kafasını kaldırdığında her insanın onun çatık kaşlarına tanıklık etmesini istiyordu.Kırılmak,üzülmek artık hayatta tahammül sınırı aşmış,duyguları hayatının önünde bir engel olsun istemiyordu.Uzundu,kalıplıydı.Renkli gözlerinin ruhuna yansıması simsiyah lakin dışarıya yansıması yeni açmış tomurcuklar gibi berrak ve saftı.
Ayaz,günlerdir Çınar'ı izliyordu.Gözlemliyordu.İçinden her 10 saniyede bir ruhunun "Çok kırılacak" yankılarını işitiyor.Buna kulak asmayı tercih edip olduğundan daha güçlü durmak zorunda olduğuna inanmaya başlıyordu.Çınar ise,ölümü düşünür,hayata ve yaşama gerekli ciddiyeti vermez,duygularından korkmaz,kırılmaya,kırmaya,acıya,bazen sarılmaya,sevdiğinin dudaklarının özlemiyle yanıp tutuşmaya hazır bu açıdan cengaver bir delikanlıydı.Fosforlu boya kalemleriyle odasına,salonun duvarlarına Süreya'dan,Asaf'tan şiirler yazıyordu.
Artık simgeleştirdiği "Turkuaz"ı vardı bir de.Yokluğuna bile yüreğinin ne kadar kapısı varsa açıp,hazırda bekleyen Ayaz.Çok zor anılar ve seneler geçiren bu genç,aşık olduğunda bütün zorlukları unutup,gelecek hakkında ki bütün umutlarını "Turkuaz'ı" üzerinden yeşertiyordu.
Ölen umutların tekrar direbileceğine çok inanmıştı.Daha önce belki sevmişti veya hoşlanmıştı.Ama sevdiği kadın için sorumluluk alıp,birşeyler amaçlamak için çok yorgun,durumsuz ve sıkıntılıydı.Yüzlerinden kopan 3-5 bukle gülümseme vardı belki.Ara sokaklardan geçerken takındıkları simsiyah ve kapkaranlık ifade,çok tehlikeli olduklarından değil,dış dünyaya karşı herzaman katı ve sert tutum sergilemek içindi.Zarar görmemek için,hiç değilse daha fazla.
Ne yer? ne içer? nerde oturuyor? birdaha görecek miyim? delirdim mi? nasıl arkadaşları var? ses tonu peki? kızınca,gülünce,ağlayınca... Nasıl biri Turkuaz? Veya adı herneyse..
Çınar'ın aklında binlerce soru.Şizofren,paranoyak veya platoniklik çemberine girmemek için uğraşlar.Ayaz'ın korkması...Bu sefer ne hayattan,ne de bir acıdan.Bu sefer Ayaz,Çınar'dan korkuyor.Bu sefer Ayaz bir hayatın uçurum yolunda nasıl hız yaptığını,sonunun büyük bir facia olduğunu bile bile nasıl hızın arttırıldığına şahit oluyor.
Bunu Çınar'a çaktırmamak için gülümseyip "gelip geçiçi bunlar oğlum,bak görüceksin bikaç haftaya normale dönücen." diyip,hem kendi ruhunu hemde Çınar'ın daha fazla bu suların derinliliğine inme isteğini teselli ediyor.
Bugün 1 Ağustos pazartesi.Dün gecenin pazartesi sendromundan sonra,bu sabah saat 07:00'ye alarmlarını hazırlayan Çınar ve Ayaz,bol çalışmalı bir sabaha uyanmalarını umuyorlar.Ağzı ve burnu yaygan halde yatarken.Alarmları çalıyor.İlk Ayaz sonra Çınar doğruluyor yataklarından.5 dakika içerisinde biten ele yüze su çarpma operasyonun ardından iki genç,ağızlarına ekmek doluşturup domates tıktıktan sonra gün için hazır hale geliyorlar.Ağustos şerefine sigaralarını Camel White olarak değiştiren Ayaz ve Çınar,bu ortak noktası konusunda sigaraya ilk başladıklarından beri aynı kanaatte."Hep aynı marka sigarayı içicez dostum!" lafları yıllar önce Ayaz'ın ağzından dökülmüş ve izleri hep devam ettirilmeye söz verilmiş.Birer dal içtikten sonra daha ağzında ki duman kalıntılarını dışarıda ki oksijene kavuşturmadan eline yine kırmızı fosforlu kalemini alıp şu dizeleri karalıyor ünitenin sol üst yanına Çınar ;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yılım
Novela Juvenil"Ayaz ve Çınar..Biri cennet gibi severken,diğeri soğuk bir cehennem." Yetimhanede büyüyüp hayalleri ve umutlarıyla yaşayan iki genç. Turkuaz'a sevdasını feda eden Çınar.. Hırsı,gücü ve azmiyle büyük bir oyunun içinde olan Ayaz. Sırlar,gerçek...