Çınar ve Ayaz,saat 21 sularında hala oradaydılar.Önlerinde ki 2 kız 2 erkek'li grup,toparlanmaya hazırlanırken,Çınar sık sık gözleriyle ön masada ki ela gözlü,uzun ve kızıla çalan saçlarıyla,bütün istiklalin ışık kaynağı gibiydi.
O gün o saatte her ikiside onların "dengi" insanlar olmadıklarını biliyorlardı.Buradan bi' medcezir hikayesi çıkmayacağını bilecek kadar gerçekçiyken,Çınarın bir gün bu caddede bu kızla el ele yürüyeceğini düşünecek kadar da hayalciydı.
Hayaller onların yaşama umutlarıydı.Hayalsiz bir ruh,ölümü hissetmesede olur.
Akşam suları,eğlence vakitleri.Sokağın sokağa ve barakalara dağılış vakti.Kadıköy'deki dermeçatma onları bekler.Onların evler değil "dermeçatma"ları vardı.Herhangi birşeyi herhangi birşeysiz anlamlandırmayı severler onlar.
Ayaz ; "şuan hadsiz şekilde hayal kurduğunu biliyom kanka,ama bu umut denilen şeyin sonu yok.Ama bizim var.Bu sonsuzluk ne boktan amk?!" derken,kendini "kendi dünyasına adamaya çalışan" bir Çınar vardı yanında.Bir vapur yolculuğu başlıyordu Beşiktaş-Kadıköy arası.Aynı beyaz kulaklık.Herzaman kulaklığın sağ ve sol parçaları önemlidir onlar için.Niye önemli olduğunun bir önemi yok.
Vapur,kadıköy sahiline demir atarken Çınar,gözünde ki pembeyi kaldıramıyordu.Ayaz aynı adı gibi esip duruyordu Çınarın tepesinde.
Onlar aynı yetimhanenin aynı kaderini paylaşan dostlardı.Bugüne kadar aşk adına büyük damga vuracak bi' geçmişleri yoktu.Buna rağmen Çınar hep aşık bir adam gibi davranıyordu,sokağın duvarlarına şiirler yazar,bulduğu kağıtlara bişeyler karalar ve uyumadan önce hayal kurardı.
İnsan,ne kadar gerçekci olduğunu söylesede ; hep bir hayalin içinde yaşar aslında.Ayaz daha sert görünmeye çalışırdı.Onun için "kırılmak" bile yumuşak bir cümleydi.Erkek adam kırılırmı ulan? Kırar erkek adam kırar (!).
Çınar'a böyle şeyler hep boş gelirdi,erkek adam terimi "kız gibi" terimi veya başka türlü şeyler.Sol kulağına küpe takar,ve böyle aksesuarların hangi cinsle sevişeceğini belli edeceğine inanmazdı.Çınar bu ülkenin geleneksel kurallarına karşı bi adamdı.Yaşları çok gençti,ama ruhları yorgunluğu hissediyordu.Bazı şeyler bedenimize değilde ruhumuza işler ya hani,işte öyle birşey.Şarkıları severlerdi,bazen söylerlerdi de.Ayaz'ın hayalleri yokmuydu? Her ne kadar büründüğü kimlikten çıkmaya korksada,vardı.Bir cafe'de bar'da müzik yapmak.Bunun için gitar çalması gerekiyordu.Veya buna emek sarfetmesi.
Zaman denen şey,çok gibi gözükür.1 yıl,2 yıl,3 yıl...Bu hikayenin adı "Bir yılım"
Ne çok şey değiştirebilir ki bir yıl? 365 gün 6 saatte ne olabilir? Bir insanın hayatı ne kadar değişebilir? Burda bunlar gözükecek,gün ışığı bir yıla tutulacak.
Kadıköy'de barakamsı bir ev.O gösterişli ve ışıklı sokakların hemen ardında.Severlerdi Kadıköyü.Kaybedenler Klübü izlerlerdi çok,Yüzyüzeyken Konuşuruz dinlerlerdi.Kadıköy kafası diycekleri anda para denen illetin farkına varırlardı.Nasıl yaşıyorlar peki?
Çalarak,ara sıra çalışarak,ayak işleri yaparak,veya sokaklarda bişeyler satmaya çalışarak...
Ama bu akşam çoğu şey değişecekti,Ayaz ve Çınar yeni bir sabaha uyandıklarında,Çınar,Ayaz'a ilk etkilerini gösterecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yılım
Teen Fiction"Ayaz ve Çınar..Biri cennet gibi severken,diğeri soğuk bir cehennem." Yetimhanede büyüyüp hayalleri ve umutlarıyla yaşayan iki genç. Turkuaz'a sevdasını feda eden Çınar.. Hırsı,gücü ve azmiyle büyük bir oyunun içinde olan Ayaz. Sırlar,gerçek...