Kendimi mutlu edecek yalanlar söylemeyi öğrendim sensizlikte. Küçük mutluluklara büyüteçle bakmayı bildim. Sustum öylece. Konuşmadım sensizlikte. Sustum öylece. Kimse benim kadar sessiz susmadı.
Yaralar, acıyı saklar; izleri hayatı gösterir. Senin yaran aşk acısını saklıyor. Peki neyi gösteriyor? Pişmanlıkla dolu bir hayatımı, yoksa... Görüyormusun sana benimle ilgili mutlu bir anını hatırlıyormusun ya da anımsıyormusun diyecek yüzüm bile yok.Sana çok önceden gelmek istiyordum; ama yalnızlığım izin vermiyordu. Bu kadar aşkken, aşkın en sevdiğim yerinde cayıyordum kendimden. Ne acı değil mi insanın aşkına kendisiyle ihanet etmesi? Bir saatin, kendini gösterdiği zamana küsmesi gibi... Doğru bir anahtarla yanlış bir kilidi açmaya çalışmak gibi...
Hayat tablonda eğleşen isimsiz acılarla, aşkın tepetaklak edilmiş hengâmesinden bakmak neyi iyileştirir ki? Kendini onarmak neye yarar ki başkalarını yaraladıktan sonra?
Otelde koltuğuma oturmuş karşımdaki boğaz manzarasını izliyordum. Ne çok şey değişmişti hayatım da son bi kaç yıl içinde.
Kerem'in intihar ettiğinin haberi geldiğinde üç aylık hamileydim. Amerika daydım Aras ile evliydik.
Aras ile aynı üniversitedeydik. Aynı bölümdeydik. Önceleri iyi arkadaştık. Sonra bir gün beraber yürürken bana beni çok sevdiğini, aşık olduğunu söyledi. Ben de ona sadece arkadaş olduğumuzu, eğer bir daha böyle şeyler söylerse arkadaşlığımızı gözden geçireceğimi söyledim.
Ama o pes etmedi. Her defasında söylüyordu. Bi gün bana tekrar beni sevdiğini söylerken Kerem duymuştu. Kavga etmişlerdi. Ve Kerem ile aramız bozulmuştu. Yıllar geçtikçe bu kavgaları sıklaşmaya başladı. Okuldan uyarı almalarına rağmen sürekli bir sürtüşme halindeydiler. Ben Aras' a defalarca onu sevmediğimi Kerem'i sevdiğimi, Kerem'e delicesine aşık olduğumu söyledim. Ama bu onu durduramadı. Aksine daha da hırslanıyordu.
Bir süre görüşmedik. Ta ki kendi şirketin de çalışmam için bana iş teklif edene kadar.
Başlarda kabul etmedim. Çünkü kabul etseydim eğer Kerem'e ihanet etmiş olurdum. Ama annem ve babam işsiz kalınca kabul etmek zorunda kaldım. Ve babam bana "Eğer bu işi kabul etmezsen bir daha Kerem ile görüşemezsin!" dedi. Kerem'i kaybetmek korkusundan da kabul ettim. Kerem'e Aras'ın şirketinde çalıştığımı söylemedim. Normal bir şirkette çalıştığımı söyledim.Çalışmaya başladım.
Çalışırken aynı zamanda başka iş başvurularında da bulunuyordum. Ama hepsi hüsranla sonuçlanıyordu.
Aradan 3 hafta geçmişti. Çok büyük bir proje almıştık. Aras ile beraber sabah akşam çalışıyorduk. Proje bitme aşamasındaydı. Şirket o zaman tadilata girmişti. Aras evinde çalışmamızı teklif etmişti. Ben ne kadar istemesemde fazla ısrar etmişti. Ben de kabul ettim. Nerden bilebilirdim o teklifi kabul ederken aynı zamanda hayatımın alt üst olmasını kabul ettiğimi, Kerem'den vazgeçmem gerektiğini kabul ettiğimi.
Keşke zamanı geri alabilseydik. Seninle o uçurumun kenarında yürüdüğümüz o güne gidebilseydim. Ve sen yine gözlerimin içine bakarak bana beni sevdiğini söyleseydi.
***
''İnsanlar nasıl atabiliyorlar kendini aşağı'' diye sormuştun. Sonra bende sana dönmüş ''Sen benim için kendini buradan atarmıydın'' demiştim. ''Atabilirim tabii ki'' demiştin. "At öyleyse" demiştim gülerek. Sadece şaka yapmak için öyle demiştim. Ama sen çok ciddiydin.
Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Gerçekten ben senin için bu kadar değerlimiydim?
Uçuruma yaklaşmıştın. Kolarını açıp, gözlerini kapamıştın. Tam boşluğa bırakacakken bedenini, tutmuştum seni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (TAMAMLANDI)
RomanceAşk, hayallere tutunurken gerçeklerden düşmekmiş. Aşk, insanı kendisinden başkasıyla yakmasıymış. Aşk, kederden gülüş beklemekmiş. Aşk, insanın karşısındakini sekmesinden çok, onun vereceği acıları sevebilme cesaretiymiş... Hepsine yeterdi yüreği...