Sabah uyandığında hamakta değil de yatağında buldu kendini Zeynep. Kerem arkadan sarılmıştı tek vücut halinde yatıyorlardı. Kendini istemeden de olsa Kerem'in kollarından kurtarıp kalktı. Banyoya giderek rutin işlerini yaptı. Banyodan çıktıktan sonra üzerini değişip mutfağa indi. Saat yediydi. Kerem'e kahvaltı hazırlaması gerekiyordu. Kendisi kahvaltı etmeyecekti. Test yaptıracağı için bir şey yemeden hastaneye gidecekti.
Kahvaltıyı hazırlayıp milföy yaptı. Zaten günlerdir doğru düzgün kahvaltı yapmıyorlardı. İşler yoğun olduğu içim aceleye getiriyorlardı. Odaya çıkıp "Kereeeeem uyan hadiii." Diyerek üzerine eğilip dudaklarına öpücük bıraktı.
"Bir tane daha." Dedi Kerem tek gözünü açarak.
"Mutfakta seni bekliyorum. Gelirsen alırsın." Diyerek tekrar mutfağa geldi. Arkasından Kerem'in homurtusunu duysa da bir şey demedi. Çünkü ikinci öpücükten sonra odadan yarım saatten erken çıkma olasılıkları yoktu. Milföyleri fırından çıkararak tabağa bıraktı ve masaya yerleştirdi. Çay da demlenince çaydanlığı alıp masaya bıraktı. Artık her şey hazırdı.
Merdivenlerden oflayarak indi Kerem. Elinde kravatı vardı. Zeynep'in yanına gelip kravatı eline tutuşturup "Takamadım" dedi.
"Ben olmasam ne yapacaksın acaba?" Deyip kravatı bağlamaya başladı Zeynep.
"Hep sen olacağın için sorun yok." Deyip ellerini Zeynep'in beline bıraktı Kerem.
"Yaa."
"Bu arada ikinci öpücük?"
"Kerem kravatı bağlıyorum. Sabırsız olma bekle."
"Tamam. Mis gibi kokular geliyor."
"Milföy yaptım sana. Kaç gündür doğru düzgün bir şeyler yemiyorsun."
"Düşünceli karıcığım benim."
Zeynep kravatı bağladıktan sonra gömleği düzeltip "Düşünceli kocacım benim." Dedi ve dudağına öpücük bırakıp geri çekildi.
"Ya Zeynep saymıyorum bunu."
"Kerem artık otur kahvaltı yapmaya başla bence." Dedi ve masaya oturdu.
Kerem oturup kahvaltısına başladı. Milföy yerken Zeynep'in bir şey yemediğini dedi edip "Nodon yomoyorson?" Dedi.
"Ağzın doluyken konuşma hayatım. Benim şimdi canım istemiyor. Yersem kusarım. Sen ye ben sonra yiyecem."
"Tomom." Diyerek ağzındaki lokmayı bitirdi. "Ama mutlaka ye. Bebeğimiz için." Dedi ve Zeynep'in eline öpücük kondurdu. Zeynep gülümseyerek başını salladı.
"Güzelim su bardağı yok."
"Unutmuşum hemen getiriyorum. Sen yemeye devam et." Diyerek ayağı kalktı Zeynep. Birden başı dönsede umursamadı. Zaten yine baş ağrısıyla uyanmıştı. Dolaptan çıkardığı bardak birden elleri arasından kayarak halının üzerine düştü. Çok sert düşmediği için kırılmamıştı. Kerem hemen kalkarak "Zeynep iyi misin?" Dedi ve bardağı yerden aldı.
"Şey iyiyim birden elimden kaydı."
"Hadi geç otur." Diyerek Zeynep'in yerine oturttu, Kerem de yerine oturdu..
"Endişelendiriyorsun beni."
"Hamilelik hayatım. Böyle yoruyor işte insanı. Sabahtan akşama kadar içimde dönüyor bebeğimiz. Senin gibi çok hakaretli. O yüzden yani. Endişelenme."
"Hissediyor musun?"
"Evet. Hissediyorum. Neyse hadi kahvaltını yap. Geç kalıyorsun." Dedi Zeynep ve ekmeğin üstüne bal sürerek Kerem'e yedirdi. Sonra konuşarak neşeyle sürdü kahvaltıları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (TAMAMLANDI)
RomantizmAşk, hayallere tutunurken gerçeklerden düşmekmiş. Aşk, insanı kendisinden başkasıyla yakmasıymış. Aşk, kederden gülüş beklemekmiş. Aşk, insanın karşısındakini sekmesinden çok, onun vereceği acıları sevebilme cesaretiymiş... Hepsine yeterdi yüreği...